Hesapta biz de varız!

Kadını toplumda hem var edip, hem de kabul ettirme yolunda attığı zarif ama kararlı adımlar sayesinde tüm dünya milletlerinin pek çoğundan önce kadına seçme ve seçilme hakkını verir Atatürk.

Kurtuluş Savaşı esnasında, orduda üniformalı ve rütbeli kadın askere yer veren demiştim “Gözünü aç Türkiye” başlıklı yazımın bir yerinde.
Detaylandırmıştım sonra da:
“Dünyanın ilk binbaşısı Ayşe Hatun (Altuntaç), üsteğmen Emine Vardarlı, üsteğmen Fatma Şimşek, ki 700 erkek ile 43 kadından oluşan bir müfrezeye kumanda eden üsteğmendir Kara Fatma.”dır diye.

Yazımdaki “Savaşın ortasında, savaşın ardından kadına kimlik kazandırmayı planlayan O” cümlesinin detayına ise girmemiştim.
Bugün o cümleyi detaylandırma zamanıdır.

Konuşmasının kadının siyasi haklarını elde etmesi ile ilgili bölümünde, Meclis arşivinden 3 Nisan 1923 tarihli bir oturum okuyor İlknur Kalıpçı.
Bu tek oturum bile Atatürk’ün hangi şartlarda, hangi mantığa karşı kadını bulunduğu yerden çekip çıkartmaya çalıştığını gösteriyor.
Demek diğer oturumlar Allah selamet…

50 bin erkek nüfus ile 1 milletvekili seçiliyormuş o dönemlerde. Savaş sebebiyle erkek nüfus azalınca rakamı 20 bine düşürmek için önerge veriliyor.
Tunalı Hilmi Bey önergeye müdahale ederek “Kadınlar da savaşta çok fazla hizmet ettiler” diyor ve kadınların da “hesaba katılmasını” öneriyor. Çünkü kadın milleti o tarihte “hesapta” bile yok.
Önergede “kadın” kelimesi geçtiği için erkeklerin Meclis sıra kapakları ile nasıl bir gürültü çıkarttıklarını varın siz hesap edin. Öyle ki oturuma ara veriliyor.
Konu “hak” vermek de değil üstelik henüz. Sadece “hesaba katmak”

Bu konudaki ikinci oturum 5 Mart 1924’te yapılıyor ve 10 ve 11. maddeler tartışılıyor. Tartışılan maddeler “Her Türk vatandaşı…” diye başlıyor. Yahya Kemal her “Türk vatandaşı sözünden kadın-erkek tüm vatandaşlar anlaşılıyor değil mi?” diye soruyor. Meclis başkanı “Hayır” diyerek, bunun doğrudan doğruya 9. maddeye gönderme yaptığını ve ‘Her Türk vatandaşı’ndan anlaşılanın sadece erkek vatandaşlar olduğunu söylüyor…
Bunun üzerine Yahya Kemal Meclis’e “Gençlik Önergesi” veriyor. “Her Türk vatandaşı”ibaresinin “Kadın ve erkek her Türk vatandaşı” olarak değiştirilmesini öneriyor. Oylama yapılıyor.
Sonuç: 4 kabul, 5 ret.

Bu oturumda Atatürk ve Afet İnan da vardır ve Atatürk oturuma müdahil olmaz. Bunun üzerine Afet İnan kendisine sitem eder. Bu sitemleri, “Zamanından önce konuşmak her şeyi zorlaştırabilir. Çok kısa bir süre sonra gelip elimi öpeceksin.” diyerek cevaplar Atatürk.
Çünkü Atatürk kadın kimliği üzerine hazırlıklarını, en yakınındakilerin dahi muhalif duruşlarına rağmen, çok ince stratejiler ile ve kansız yapıyor.

Nasıl stratejiler mi?
Mesela:
Önce kulakları ısıtarak başlıyor işe.
“Hanımefendiler, Beyefendiler” olarak sesleniyor vatandaşlara mesela.
Kendisini ziyaret etmek isteyen kadın derneği üyelerini (yaverine kadınların geldiğini odaya haber vermemesini ve içeri doğrudan buyur etmesini söyleyerek), toplantı için çağırdığı ve Meclis’te kadın haklarına karşı olan bütün erkek milletvekillerinden habersiz bir şekilde kabul ediyor.
Toplantının ortasında kadınlar bir anda içeriye giriyor ve Atatürk ayağa kalkarak alkışlamaya başlıyor.
“Beyler, içeriye Türk kadını girdi, ayağa kalkın ve alkışlayın” diyor.

Atatürk bir gece sabahın 3’ünde, kadın konusunda kendisine sitemkâr olan Afet İnan’ın kaldırılmasını istiyor. İnönü ile birlikte, “Elimizi öp, çünkü yarın kadına belediye başkanı seçilebilmesi için hak veriyoruz” diyor İnan’a.
****
1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma, ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanınıyor.
****
Bunca taşlı tozlu dikenli yollardan geçip de, dünyalı pek çok hemcinsinden önce seçme ve seçilme hakkı verilen Türk kadınının, bu hakkın kıymetini bilmeyerek, eski taşlı tozlu topraklı yollara geri dönmeye olan meylini anlamaya çalışmakla geçiyor şimdi günlerimiz.

Bu garabet ancak bilmemekle ve öğrenmemekle açıklanabilir.
Bilmemek ayıp değil, lakin öğrenmemek ayıp.
Kadınlar, lütfen öğreniniz…

Mesela bazı şeyleri, kadın hareketinin seyrini, Prof. Dr. Serpil Çakır’ın, Türk kadınının Osmanlı döneminden günümüze uzanan yolculuğunu anlattığı konferansının yazısını “İffetli kadın olmak istemiyoruz” başlıklı yazımdan okuyarak öğrenebilirsiniz.

Bir sohbetimizde “Mecliste kadın görmeye hasret kaldım” diyen Sena Kaleli’nin sözlerini de es geçmeyiniz. (Günümüzde de zor “Mecliste kadın olmak”.)
Kadın vekillerden, meclise girince erkekleşmeyen, kadın gibi kadın milletvekilleri olmalarını isteyiniz.
Şafak Pavey’in Meclis’te verdiği “etek-pantolon” mücadelesini de bir kenara not ediniz. (Ne kadar da dert olmuştu millete “Şafak’ın eteği”.)
Erkek vekillerin pek çoğunun hala “Eline, beline, en çok da diline” sahip olamadıklarını da iyi biliniz.
Milletvekili olunca adam olunmuyor malum…
****
Ey erkekler;
Bu ahval ve şerait içinde kadın olarak yaşamaya çalışıyoruz işte biz.
Hesapta biz de varız gibi yani…
Zor, değil mi?

Lütfen, “Biz mi gidelim, siz mi gidersiniz?” diye sordurmayın artık bana.
Birlikte yaşayalım işte insanca, kol kola, omuz omuza…

Kısacası, “Bırakınız gülelim, bırakınız sevelim” doyasıya…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.