Hey Gidi Nilüfer Kadın Korosu

Bu yazımda yine bir konser anlatacağım ama yeni bir konser anlatacağım. Her konser yenidir demeyin, Nilüfer Kadın Korosu’nun tematik konserleri arada sırada farklı bir tema üzerine oluşuverir. İşte o konser benim için YENİ‘dir.

Bir bakarsınız Rumeli‘desiniz, bir bakarsınız Urfa Sıra Gecesi‘nde, bir bakarsınız Gezek‘te, bir bakarsınız farklı dillerde şarkılar ile Dünya Ülkelerini geziyor, çaça, rumba, salsa, tango yapıyorsunuz ya da Romantik ve Nostaljik şarkılar söyleyip hüzünleniyorsunuz. Kâh Kızılordu Korosu’nu anarsınız kâh Zeki Müren’i, kâh Mehmetçik’e selam edersiniz kâh Roman Havası ile coşarsınız. Danslar, oyunlar, mini skeçler derken geceniz su gibi akar, konserin bu kadar çabuk bittiğine yanarsınız.

Tüm konserlerini sosyal sorumluluk projelerine aktaran koronun konserlerinde siz eğlenirsiniz, ruhunuzu beslersiniz, söylenen tüm o şarkılar türküler, oynanan tüm oyunlar gider bir yaraya merhem olur. Farklı dernekler ve kuruluşlar yararına verilen konserler bir yana, kendisi de dernekleşen koronun konserlerinden elde edilen gelir ile muhtaç durumdaki okullar boyanır, soğuk kış aylarında üşümüş çocuk ayaklarına sıcak bot, buz tutmuş ellerine eldiven, soğuğun incecik hırkaların deliklerinden yılan gibi girdiği sırtlarına palto olur. O insanların sadece bedenleri ısınmakla kalmaz, yürekleri de ısınır. Çünkü Nilüfer Kadın Korosu yardımını sadece göndererek değil, bizzat giderek, görerek, oradaki insanlara temas ederek yapar. Sadece kadınlardan oluşan 175+ kişilik koro, sosyal sorumluluğu içinde taşıyan “Türk Kadın Kuvvetler”inin birer neferidir.

****

Bu akşam izlediğim YENİ konserde, Nilüfer Kadın Korosu ile “Türk Müziği Nağmelerinden Karadeniz Ezgilerine” uzanan uzuuun bir yolculuğa çıktım. 13 yıldır Dr. Aysel Gürel‘in şefliğinde çalışan ve 150. konserlerini veren koro, konserin ilk bölümünde yeni koristlerinden oluşan 80 kişilik grup ile sahnedeydi. 

Nilüfer Kadın Korosu Dans Ekibi danslarıyla kendilerine eşlik ettiler. Rengarenk tuvaletleriçindeki koristler beraber ve solo şarkılar söylediler. Tuvalet sözcüğünün altını özellikle çizdim, hani kadınlar sahnedeki kadın sanatçıya ayıla bayıla bakan kocalarına, “Ben de onun gibi süslensem ondan daha güzel olurum diye” diye çıkışırlar ya, işte öyle. Özenle hazırlanmış kıyafetleri, saçları ve makyajları ile bu gece hepsi birer assolistti

Amatör seslerden oluşan koroda ilk defa solo söyleyenler, ilk kez sahneye çıkanlar yakınları tarafından çiçek yağmuruna tutuldu. Eşler, evlatlar, torunlar, gelinler, damatlar, hatta kayınvalideler görümceler bile sahneye gelerek kendilerine çiçek takdim ettiler.Aysel Hoca’nın dediği gibi, “Ne de olsa ilk konser!”di…

İkinci bölüm başlayıp da perde açıldığında, Sıra Gecesi‘ndeki gibi bir görüntü çıktı karşımıza. Nilüfer Kadın Korosu’nun kıdemli koristleri Karadeniz Kadınları olmuşlar, sahneye konmuşlardı. Ayaklarında çörlükleri, üstlerinde zibunları, fermeneleri ile yöresel kılığa bürünmüşlerdi. Nilüfer Kadın Korosu Dans Ekibi 7 dakikalık bir performans ile eşlik etti ilk parçaya. 

7 dakikanın da altını çizelim. 7 dakika durmaksızın dans etmek her babayiğidin harcı değildir. Hele de hava Karadeniz Havası ise. Hele de sahnede hamsi paluğu gibi zıp zıp zıplamak gerekiyorsa. Hele de zıplayan kadınların yaş aralığı 30’dan 70’e uzanıyorsa…Sahne önü balıklarla ve denizanalarıyla süslenmiş, köşede bir balıkçı teknesi, yanında da ağlarını onaran bir balıkçı vardı. Bizim balıkçı konser boyu ağından başka bir yere bakmadı, elindeki ağ iğnesi ile ağını örerek onardı durdu. (Ağ onarma işine meramet denirmiş)

Karadeniz insanının mertliğini, sertliğini, hüznünü ve neşesini yaşadık bu gece. Çay bahçelerinde çay toplayan kızları gördük. Rize’nin yemyeşil yamaçlarından Karadeniz’in koyu mavi sularına baktık. Karadeniz Ezgileri ile kıpır kıpır kıpraştık, bir an bile yerimizde duramadık. Hekimoğlu’nun acılı hikâyesi ile yaşanmamış sevdalara ağladık. Karadeniz’in suları gibiydi konser. Biraz çırpındık, biraz dalgalandık, zaman zaman da durulduk. Karadeniz’in insanı da denizi gibiydi. Haliyle müziklerini de kendilerine benzetmişlerdi. Aysel Gürel’in şarkı aralarına serpiştirdiği Temel fıkraları da kahkahalar eşliğinde dinlendi.


Aysel Gürel demişken;
Koronun şefi, daha doğrusu koronun CEO’su Aysel Hocamız’ın ikinci bölümde sahneye çıkış dansı ve eşi Udî Kenan Gürel ile birlikte seslendirdikleri  “Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirim” parçası teatral bakımdan 10 numaraydı. (Söz ve bestesi Maçkalı Hasan Tunç’a ait bu şarkıyı bizlere tanıtan ise, ruhu şâd olsun Kâzım Koyuncu idi.)

Karadeniz Ezgileri’nin en bilinenlerinden seçilen repertuvar ile salon ve sahne hep birlikte verdik yine konseri.Karadeniz de bizdik, Akdeniz de, Ege de, Marmara da, Doğu da, Güneydoğu da, İç Anadolu da.Biz Anadoluyduk, biz Avrupaydık, biz Dünyaydık.Biz hayata kadın-erkek sahip çıkan hakikatli insanlardık…
Geçmiş zaman olur ki…

Benim annem de güzel şarkı söylerdi. Sahnesi ise evi, en çok da mutfağı idi. Çamaşır yıkarken, yemek yaparken hiç sessiz olduğunu hatırlamam. Her işini severek ve neşeyle yapardı. Kadın korosunu izlerken, “Keşke dedim o zaman da böyle korolar olsaydı, ve zamanlar da şimdiki anlayışa uygun olsaydı, olsaydı da annem de tuvaletlerini giyip gönlünce şarkılar söyleyeceği bir sahneye çıksaydı.”Heyhat…


Ay Beyaz Deniz Mavi, Eğlenin Kızlar
Konser boyu dans ederken şarkı söyleyenlere ve şarkı söylerken dans edenlere baktım; işte dedim, onlar işlerinin hakkını veriyorlar. Çünkü önce kendileri eğleniyorlar.Siz de ne işle meşgulseniz o işin kollarına bırakın kendinizi. Onunla bütünleşin.Ve eğlenin…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.