“Sevgiliye Hediye Beğendirme Günü”

Sevgililer Günü’nü kutlamak için can attığını bir sevgiliniz/eşiniz, ya da kutlamaktan fellik fellik kaçtığınız bir sevgiliniz/eşiniz varsa, ya da ne can attığınız ne de kaçtığınız bir sevgiliniz/eşiniz yoksa, Sevgililer Günü sizin için farklı anlamlar taşıyacaktır.
Olsa bir türlü olmasa bin türlü.
Evlilik kalesi gibi işte. Dışarıdakiler içeriye girmeye meraklı, içeridekiler de dışarı çıkmaya. Kimsenin merakı olduğu yerde durup mutlu olmaya değil…
Malum, Sevgililer Günü icadını başımıza saran, sonra da milletin Sevgililer Günü hallerine gevrek gevrek kahkahalar atarak bakan Hıncal Uluç’tur.
Ha bir de; ışığı gören nisa taifesinin esnaf tayfası ile el ele vererek erkek milletinin başına çorap örmesi tabi.
“Olsun canım, ne olacak senede 1 gündemeyin.
1 gün ile bitse, bitmez…
Kadın kişi zordur, her alınanı beğenmez.
Yaratıcı olacaksın, gözlemci olacaksın, öyle bir şey alacaksın ki; hediye paketini açan sevgili eşinin gözlerini dışarı uğratacaksın. (Latife niyetine pakete karafatma koymayacaksın tabi)
Erkek tarafı olarak “Parasını vereyim hediyeni sen al canım” muhabbetine zinhar bulaşmayacaksın.
Kadın ya küser ömrünce mevzuyu bitirmez, ya da alacaklarına senin kartının limiti yetmez.
E kendin kaşındın ama…
****
Sevgililer Günü’nü yalnız geçirenlerin bir kısmı  hüzün üzeri hüzün yaparken, bir kısmı da vur patlasın çal oynasın takılacak.
“Eyy Özgürlüüüük!”
Bir kısım kadın, sevgilisinin parmağına taktığı taşın büyüklüğü ile aşkını tartacak.
O gün çiçek fiyatlarının tavan yapacağını bilen kurnaz adamlar çiçeklerini gün evelsi alıp derin dondurucuya atacak.
Eğer ki o çiçek buzluktan boynunu bükmüş bir halde çıkarsa, bu pintiliğinin hesabı kadın tarafından acımasızca sorulacak.
Stres ki ne stres.
Kimisi de inadına sallamayacak.
“Stres mi, o ne?”
****
Eskiden Sevgililer Günü mü vardı diyelim biraz da…
Evin reisi olan erkek çalışır, kazanır, kazandığı ile evin ihtiyaçlarını karşıladı. Kadın da kocasının eve getirdikleriyle pişirir kotarır, çoluk çocuğunu besler büyütür işine bakardı.
Ev işlerinden arta kalan zamanlarda kocasına yelek örer, çocuklarına pijama diker, akşam yemeği için mantı börek açıp gönülleri fethederdi.
Çark döner, çarkın ağırlığından kimse yüksünmezdi.
Geçti o günler geçti…
Bak şimdi kadın erkek herkes çalışıp herkes para kazanıyor. Hâl böyleyken hâlâ erkekten hediye beklemek de biraz abesle iştigal oluyor.
“Az veren candan, çok veren maldan” hesabı ister içten gelen bir sarılma, ister koskoca bir pırlanta ile gösterin aşkınızı. Orası size kalmış.
Ve unutmayın; olan var olmayan var, onu da dikkate alıp nazire yapar gibi sevgilinizle olan aşkınızın büyüklüğünü(!) milletin gözüne sokup durmayın…
Hem bugün Sevgililer Günü.
Nasıl olduysa artık, Sevgililer Günü’nün adı oldu “Sevgiliye Hediye Beğendirme Günü”.

Ki beğendirebilene aşk olsun…

Her şey bir yana;
“Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun”

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.