Hodri Meydan

Kadınsan ve hele savaşın tam ortasındaysan, bil ki sana düşen acılar taşınmayacak kadar ağır olacak.
Kâh çocuklarınla imtihan edileceksin bu meydanda, kâh kadınlığınla…
Çokça da ardında kalanlar en büyük acıları yaşayacaklar senin yokluğunda.

Sokağa çıkma yasağının uygulandığı Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, “sokakta değil”, evinde sofrada yemek yerken, eve isabet eden bir merminin üç çocuk annesi 38 yaşındaki Melek Alpaydın’ı koparttığı gibi çocuklarından. Üç çocuk, bir de koca neler yaşayacaklar bakalım bundan sonra? Nerelere savrulacak hayatları? Neler bekliyor şimdi onları?
Ya Ege’de bulunan, örgünün başladığı yerden kesilen, örgüsü sarı lastikle bağlanmış o belik…
Hatırladınız değil mi? Kimbilir hangi mülteci kadının kıydığı saçıydı o?

Bir yıl önce Suriye’den ikinci eşiyle kaçarak Mersin’e yerleşen kocasının yanına gelen, kocası ve kumasıyla yaşamak istediğini söyleyen ama reddedilen Nesrin El Celem’in, kuması olan beş aylık hamile Gufran Karduş’un katili olması gibi savaş nereden vuracak seni de…
Ki bu olayda koca 25 yaşında, ilk eş 23 yaşında, ikinci eş ise 22 yaşında…
Hayatının baharında perperişan olmuş üç hayat…
Neresinden tutsan tutulmuyor…
Adamın bu genç yaşta ikinci eş aldığına mı, ilk eşini savaşın ortasında çaresiz bıraktığına mı, kadının kendisini terk eden kocasına sığınmasına mı, adamın, kaçarak kendisine sığınmaya çalışan kadını kapının önüne koymasına mı?
Dedim ya; hiçbirisinin tutulacak yanı yok…

Savaşta kadın olmanın bedelini bedeninle ve ruhunla ödeyeceksin demiştim ya;
Bak IŞİD tecavüz kuralları ile ilgili fetva yayınlamış askerlerine. “Edin ama düzgün edin” demiş.
Hay Allah razı olsun! Kötünün iyisi dedikleri bu olsa gerek…
Savaşa hacet yok, kadını etten ibaret sananlarla doldu etraf.
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak bir tespit yapmış bu konuda ve ‘Para, kadın, makam bir anda başını döndürdü birilerinin’ demiş.
Biz o tespiti yapalı oluyor bir on yıl kadar Dilipak usta. Geç kaldın sen sanki biraz.
Belki de “Vakit artık konuşma vaktidir” dedin. Bilemem…
Her ne dediysen, anlat, dök içini, rahatla…
****
Hep yasaklamaktan, hep bastırmaktan, hep korkutmaktan, hep her alandaki fırsat eşitsizliğinden demez miydik bütün bunlar için?
Böyle giderse kendi yarattığımız çamurda boğulacağız demez miydik?
İyi yetişmemiş birinin zararı iyi yetişmiş yüzlerce insana değecek demez miydik?
Gere gere çekilen bu yayın zehirli oku önce sizi, sonra da hepimizi vuracak demez miydik?

Fırsatsızlıktan “namuslu” takılanlar fırsatı bulduklarında böyle zıvanadan çıktılar haliyle.
Savaşta “ceza sistemi”nin ortadan kalkıp “mübah sistemi”nin devreye girmesiyle herkesin vahşi iç yüzünün ortaya çıkması gibi…
Savaşın yaşayan şehitleri Bosnalı ve Karabağlı kadınları dinlemiştik daha bir ay önce. Dinlediklerimizin ardından da, resmen bitse de izleri yıllara yayılan bu savaş için “Bitmeyen Savaş Yapmışlar” yazısını yazmıştık.
Savaşın kadın yüzü sadece kadını değil, tüm geleceği tehdit ediyordu, anlatamadık…
****
Erkeklerin çıkarttığın savaşlarda niçin olan hep kadınlara ve çocuklara oluyor diye merak ediyor insan değil mi? Niçin herkes tüm hırsını o masumlardan çıkartıyor?
Diğer devletin malı çünkü onlar değil mi?
Diğer devleti aşağılayıp, ona karşı üstünlük kurmanın, onu ezmenin tek yolu ona en zayıf yerinden saldırarak zarar vermek.
Bırakın savaşı, günlük hayatta bile kıskançlığın özünde “benim malım” düşüncesi var. Mal’ın kıymeti bilindiğinden ve ona değer verildiğinden değil, sadece malına el sürülmesinin kendisine yapılmış bir saldırı olarak görülmesinden.
Ben diyorum ki, biz kadınları şu savaşlarınızın dışında tutsanız da kapışacaksanız da teke tek kapışsanız.
Düello yapsanız mesela…
Hani düelloda hasımlar karşı karşıya gelir, sonra arkalarını dönerek adım sayarak yürürler, sayılı adımları bitince de…
Bom!
Kim önce ateşlerse silahını o çekilir aradan…
Ya da kılıçla alırlar boylarının ölçüsünü.
İsterlerse de Işın Kılıcıyla…
Ama hep “Teke tek”!

O yüzden düelloya davet ediyoruz kendilerini.
Hadi bakalım,
Hodri Meydan,
İşte Hendek İşte Deve,
Halep Oradaysa Arşın Burada.
Paylaşın kozlarınızı da görelim ağalığınızı…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.