Yüksek Tahrik Neticesinde

Nihayet Bayram Savaşları’ndan çıktık. Günlük hayatımıza geri döndük.
Neydi o göğüs göğüse çarpışma sahneleri ya Rabbim!
Yürürsündü yürümezsindi, kutlarsındı kutlamazsındı.
Al biberi sık suyu, al sana bayrak ver bana pankart.
Barikatın diğer tarafı öteki tarafına düşman. Sanırsın ki halk başka bir devletin sınırlarından içeriye girmeye çalışıyor, sınırları zorlanan halkın polisi de düşmana karşı savaş veriyor.
Sanırsın ki kutlanan “4 Temmuz”, kutlayanlar da ABD vatandaşı.
Ki onlar kutlasa bu kadar engel olunmazdı.
Meşhur bir duvar atasözümüz vardır bilirsiniz, “Yasaklara Uymak Yasaktır” der.
Yasaklanan her ne varsa caziptir. Yasağı delme arzusu ve deldikten sonraki zafer duygusu dayanılmazdır.
Zaten eğer bir şeye dikkat çekmek istiyorsanız yasaklayın gitsin.
Yasakçılar bunu bilmezler mi, yoksa bilirler de yerinde ve zamanında mı kullanırlar bilmem.
İnsanların can güvenliği ve sağlıklı yaşayabilmeleri için bazı yasaklar konuluyor. Toplumun düzeni için kanunlarla belirlenen bir çerçeve var ve bu çerçeve dahilinde yaşanması gerekiyor. Bazıları çerçevenin dışına taşsa da genel çoğunluk yasakların kendi huzurları için gerekli olduğunu bilip yasakları delmeye çalışmıyor.
“Arabanla hızlı gitme, kapalı alanda sigara içme, çiçekleri kopartma, çimlere basma, yüksek sesle konuşma, taşıt kullanırken telefonla konuşma… vb.”
Hadi bunları anlayabiliyoruz da, bayramını kutla-MA yasağını hiç anlayamıyoruz.
Bayram kimin, bize nereden geldi, mevcudiyetimizin yegane sebebi olan Cumhuriyet’i biz niçin kutlamayalım, bu bayramı biz kutlamayacaksak Hintliler mi kutlayacak?
Yoksa sadece devletin zaruretten yaptığı kutlamaları izlemekle mi yetinelim?
Birileri bize “Yassah kardeşim yassah!” dedikçe etkiye tepki olarak daha coşkulu kutlamaya çalışıyoruz.
İnsan herhangi bir değeri  kaybetme ihtimali ortaya çıktığında o değerin kıymetini anlayıp daha çok sahip çıkmaya çalışır ya, o misal.
Birkaç yıl öncesine kadar normal seyrinde giden bu kutlamalar -bence- işte şimdi tam layığını buldu. Kutlanması gerektiği gibi kutlanır oldu.Bunun için illa ki yumurtanın kapıya sıkışması gerekiyormuş demek.
Cumhuriyetimizin kıymetini anlamamız için bu kadar diplere inmemiz gerekiyormuş.
Dibe vurduktan sonra iki seçenek vardır hani. Ya o dipte boğulup kalmak ya da yüzeye çıkıp kurtulmak.
Kurtulmak isteyenler -bayram günü olduğu gibi- topuklarıyla dibe sert bir darbe indirerek hızla yükselmeye başlarlar, kalanların ise ruhuna el fatiha…
****
Nereden nereye değil mi?
Ne dinî ne de millî bayram kutlamalarına kimsenin laf etmeye gerek duymadığı zamanlardan bu zamanlara.
Fener alaylarının yapıldığı coşkulu kutlamalardan, tören alanlarında merasimin bitmesinin oflaya poflaya beklendiği zamanlara.
Bayrama hazırlık telaşelerinden tatilde nereye gitsek telaşelerine.
Denendiği üzre kutlamaların içini doldurmazsanız kutlama sıkıcı olur.
Görüldüğü üzre kutlamaları yasaklarsanız kutlama kaçınılmaz olur.
Duyarsızlık da, yasakçılık da aynı kefede birbirini tartar durur.
Bırakın artık otomatiğe bağlanmış gibi ruhsuz kutlamaları, bırakın artık yasaklarla milleti tahrik etmeyi. Gelin halkla birlik olup neşe içinde kutlayın bütün bayramları.
Onyüzbinmilyon koruma arasında halktan uzaklaşarak değil.
Nihayetinde vatan da bizim, bayrak da, bayram da.
Ve DEVLET de…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.