Yanlışı yanlışla düzeltmek…

“Kanı kanla yumazlar (yıkamazlar)” kan davalarının önünü kesmek için söylenmiş atasözümüz. Bu sözün daha geniş anlamlısı ise bir yanlışın bir başka yanlışla düzeltilemeyeceği gerçeğidir.
Ne yazık ki ülkemizde kan davaları önlenemediği gibi yanlışlar da yanlışlarla “düzeltilmeye” devam ediyor.
AKP ile cemaat arasında çıkan savaşta, “AKP yargıyı cemaate teslim etmesinin yanlışlığını kavradı” gibisinden safdilce yaklaşımların ne kadar boş olduğu da AKP’nin son HSYK (Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu) hamlesi ile ortaya çıktı.
AKP 12 Eylül 2010 tarihinde referandum ile gerçekleşen anayasa değişikliğine dayanarak HSYK’nın yapısını alt üst etmişti. AKP yakaladığı bu fırsatı altın tepsi içinde cemaate sunarken bir gün cemaatle kapışacağı olasılığını göz ardı etmişti. HSYK için cemaat kadar hazırlığı da yoktu. Yapılan anayasa referandumunda “yetmez ama evet”çilerin de desteği ile Anayasa Mahkemesi, HSYK, Danıştay, Yargıtay birer birer iktidarın cemaat kanadının eline geçti. Kuvvetler artılığı ilkesi rafa kalktı. Sulu gözlü bakan bu durumu “yüce rabbim verdikçe veriyor” veciz sözü ile açıklamıştı.
AKP zafer sarhoşu idi.Ta ki cemaatin çıkarlarına dokunmasına kadar.
Cemaat, emniyet kadrolarının hassas noktalarındaki adamları ve bazı savcılar aracılığı ile AKP iktidarının bütün hareketleri adım adım izledi. Bu izlemeler sonucunda ortaya çıkan büyük vurgunlar için yasal işlemleri yapmak yerine dosyalayıp şantaj malzemesi olarak kullanmak üzere el altında tuttular. Bu bilgiler bir yandan da okyanus ötesindeki büyük “efendilere” ulaştırıldı.
Dershaneler yüzünden çıkan kavgada, AKP adım atar atmaz da bir yandan AKP’nin en tepelerine varan gözaltı ve tutuklamalar başlarken diğer yandan da basın el altından bilgi bombardımanına tutuldu. AKP cemaat ile ortaklığının kendini ne hallere düşüreceğini o zaman kavradı. “işgal”, “çete”, “paralel devlet” sözlerini “ulusal orduya kurulan kumpas” “haksız yere yatanlar” itirafları izledi.
AKP bu hamlesi ile yakın geçmişte cemaatin saldırısından etkilenmiş yurtseverlerin ve ailelerinin desteğini almayı hesaplıyordu. Yeniden yargılama umutları da yeşertilince HSYK’nın yeniden ve bu kez AKP’nin tam denetimine sokulmasına sıra geldi.
AKP, HSYK’yı tam denetimi altına alarak yargıyı her yönüyle iktidarın emri altına sokacak hazırlığını TBMM’ye yasa teklifi olarak sundu. Bu gelişmeler sırasında da AKP’nin ne kadar demokrat olduğu ortaya çıktı.
Cemaatin yargıyı ele geçirmesinden şikayetçi olanların TBMM çatısı altında, komisyon görüşmeleri sırasında yaptıkları tarihe geçti.
TBMM çatısı altında ağır küfürler etmeyi, yumruk sallamayı marifet sayan AKP’li vekiller bu kez meclise gelen bir konuğa saldırıda bulundu. Görevi gereği komisyondaki görüşmeleri izlemek üzere meclise gelen Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu önce AKP’lilerin sözlü saldırısına, ardından da fiili saldırısına uğradı. Başbakan da bu saldırıyı destekler açıklamalarda bulundu.
İşin aslına bakarsanız AKP’nin cemaatin yargı içindeki gücünden bir rahatsızlığı da yoktu. Onların tek derdi iktidarın en tepelerine uzanan soruşturmaların önünü kesmekti. Bütün bunları “ileri demokrasi” söylemleriyle ambalajlayarak yaptılar.
Ne diyelim. Bizde böyle oluyor “ileri demokrasi” dediğin…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.