Ultra Konforlu Cephe

Ülkemizin içinde bulunduğu kaos, sosyal paylaşım sitelerinde kendisine alternatif bir cephe yarattı.
Siyasî görüşten tutun da, dinî ve ahlakî her görüşü destekleyen ve her görüşe karşı olan binlerce insan bu cephede göğüs göğüse çarpışıyor.
Karşıt görüştekilerin birbirlerine açtıkları savaş zaman zaman “Süngü tak!” a kadar gelip dayanıyor.
Silahı bilgisayar, mermisi de kelimeler olan bu savaşlarda en zehirli cümleler mitralyöz misali takır takır saydırılıp duruyor.
Bu arada bulgur dövücünün hınk deyicileri de boş durmuyor tabii ki. Onlar da yangına körükle giderek ateşi daha da harlatıyor.
Bu savaşın sonu bazen savcılıkta bitiyor, bazen de unutulup gidiyor. Kötü olansa tarafların birbirlerini ifşa ederek açık hedef haline getirmeleri.
Bu memlekette işaret edilen hedefe kitlenerek katliam yapabilecek kişiler varken bu kadar tehlikeli oyunlara girmemek lâzım belki de…
Görüldüğü üzre Atamızın “Hatt-ı müdafaa yoktur, Sath-ı müdafaa vardır.” sözündeki satıh artık sanal alemi de kapsar olmuş. Oturduğu yerden rahat rahat savaşmak isteyenler için son derece konforlu bir cephe açılmış…
Savaş esnasında telsizle  haberleşmenin en büyük nimet sayıldığı günlerden bugünlere değil mi?
Yaşanan çatışmaların anında cep telefonlarına çekilerek sıcağı sıcağına servis edildiği canlı yayın savaşlarımız var artık. Cepheden gelecek haberleri beklemeye hacet kalmadan yaşanan her ne varsa an be an öğreniyoruz.
Savaşın içindeki çocuklarsa o kanlı çatışmaların ve hain pusuların içinde ölümün ve savaşın bilgisayar oyunlarındaki gibi bir şey olmadığını, “game over” olunduğunda -ne yazık ki- oyunun yeniden başlamadığını öğreniyorlar.
Duygular internet ortamında paylaşılıp en mutlu anlar, sevinçler, öfkeler, hırslar, hınçlar hep buralarda dile geliyor. İşin içine bazen yalnızlık ve mutsuzluk, bazen de özlem ve aşk karışıyor.
Sosyal paylaşım sitelerini kullananlar kan arayanlar konusunda oldukça hassaslar mesela. Yazılan kan aranıyor metninin paylaşılmasıyla anında yüzlerce hâttâ belki binlerce kişiye ulaşılıveriyor. Böyle zamanlarda insanlık öne çıkıyor, diğer bütün kavramlar yerle bir oluyor.
Aranan kanın kendisinde olduğunu bilmesine rağmen kan verme işini sadece anonsun paylaşımı ile hallettiğini düşünerek vicdanını rahatlatanların dışında, kan vermeye koşa koşa gidenler de var çok şükür.
Keşke “forward” ettiğimiz her maille, paylaştığımız her videoyla, katıldığımız her grupla, “retweet” ettiğimiz her twitle her şeyi hemen halledebilsek…
Bu paylaşımların ortak bir kamuoyu oluşturmakta etkili bir yol olduğu inkâr edilemez elbet. Hâttâ bu yol zaman zaman somut bir davranışa dönüşerek etkisini kat be kat da arttırabiliyor. Kararlar aldırabiliyor, kararlar bozdurabiliyor.
Sanal alemin sanal saldırıları, sanal taziyeleri, sanal kutlamaları devam ederken maalesef ki bir yerlerde de gerçek ölümler yaşanıyor.
İnsan öldürerek hedefe varılamadığının ispatıyla dolu olan tarihten de ders alınmıyor.
Ben’ce toplumlar yüzyıllardır bir arada yaşadıklarını unuttuklarından beri, ayrı ayrı da var olunamıyor…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.