Üçüncü bloka acil çağrı

Bir-iki gün önce, Andy – Ar Kamuoyu araştırma şirketinin bir anketi yayınlandı. Bu anketin sonuçlarından biri AKP’nin oy kaybettiğini ve MHP’nin yükselişe geçtiğini gösterirken, bir diğeri ankete cevap verenlerin yüzde 60,4’ünün Türkiye’nin yeni bir siyasi parti ve lidere ihtiyaç olduğu yönündeydi.

Bunun anlamı, Türkiye'de şu anda siyasi bir alternatifsizlik olduğudur. Bu alternatifsizlik sadece partiler düzeyinde değil, AKP içinde de söz konusu. Başka bir deyişle, AKP’de de Recep Tayyip Erdoğan alternatifsizliği var.

12 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’yi umutlandıran yeni anayasa çalışmalarının da, başkanlık kaygıları ile 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerine endekslenmesi, siyasi alternatifsizliğin getirdiği çaresizliği derinleştiriyor.

Bu alternatifsizlik gerçeği elbette ki, malumun ilanı niteliğinde bir tespit. Ama bu tespitin bazı sonuçları var.

Başbakan'ın bu kadar öfkeli olmasının ve bu öfkeyle birlikte fütursuzlaşabilmesinin (“Suriye’ye müdahaleye halkın yüzde 58’i evet diyor”, “Füzeler 800 km. menzilliymiş, söyledim 2500 km.ye çıkaracaklar”) arkasında, bu gerçeklik önemli bir yer tutuyor.

Bu gerçekliğin, şöyle acı bir tarafı da var : Siyasi alternatifin olmadığı bu ortamda, Recep Tayyip Erdoğan’ın, hasbelkader örneğin ağır bir hastalıkla yönetimden çekilmek zorunda kalması halinde, Türkiye'nin bir kaosa sürükleneceği ve faşist çözümlerin ezici bir ağırlıkla devreye gireceği.

(Başbakan ise halkın desteğini kaybetmeye başladığı bugünlerde, başkanlık hayalinin gerçekleşmesi halinde neler yapabileceği konusunda , önemli ipuçları sunuyor.)

Hal böyleyken, bugün basında iki haber vardı.

MHP’de Koray Aydın, genel başkanlığa adaylığını açıkladı.

Aydın, konuşmasında: “ AKP’nin yeni anayasasında Türklüğe yer yoktur, devletin temel nitelikleri olan bölünmez bütünlük, birlik beraberlik, insan merkezli yaklaşım, hak ve hukuk yoktur. Özerklik vardır, çok dillilik vardır, federasyon vardır, bölücü çevrelerin kirli arzuları vardır, fitne vardır, fesat vardır. Türk milleti bu taleplere evet diyemez, dememelidir.” diyor.

Özetle “Kürt Sorununu çözmeyeceğim. Türkiye’yi kaosa sürükleyeceğim.” diyor.

CHP’de de Deniz Baykal, partinin şahinler kanadıyla toplantı yaptı.

Toplantının ardından Deniz Baykal'ın adaylığını işaret eden Savcı Sayan, “Sayın Baykal iyi bir devlet adamı. Herkes onu istiyor. Masaya yumruğu vurmanın gerektiğine inanıyor" diye açıklama yapıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, puslu havayı seven kurtlar, Tayyip sonrası muhtemel faşizm sofrasında yerlerini almaya hazırlanıyor.

Faşizm, demokrasinin çat pat da olsa işlemediği rejimlerde ortaya çıkan bir illet.

Ve siyasi alternatifsizlik, Türkiye demokrasisinin işlemez hale gelmesinin zeminini oluşturuyor.

Türkiye'nin, solda ve sağdaki demokratları bir araya getirerek, bir üçüncü bloğu oluşturacak 'demokrat' bir partiye acilen ihtiyacı var.

Ama, ne yazık ki, böyle bir girişimi başlatacak siyasi kurum ya da kişiler ortalıkta görünmüyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.