Barış Günü kutlanmasın

Bugün Dünya Barış Günü değilmiş.
Değilmiş diyorum, çünkü Dünya Barış Günü aslında 21 Eylül’de imiş.
Eskiden SSCB ve Varşova Paktı üyesi ülkeler Hitler’in 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı’nı başlattığı bu tarihi “Dünya Barış Günü” olarak ilan etmişler. Daha sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 7 Eylül 2001 tarihli kararı ile 21 Eylül’ü Barış Günü olarak kabul etmiş.
SSCB’nin ve Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra da bizim ve KKTC’nin dışındaki hiçbir ülke 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak kutlamamış.
Hangi tarihte olursa olsun bu kutlamalar ‘barış’a dikkat çekmek adına her yıl yapılmaya devam ediliyor.
Bir işe yarıyor mu derseniz, pek çok ülke için yaramadığı ortada…
****
Barışa hasret kaldığımız dünyamızda savaş ve şiddet insanoğlunun varoluşuyla birlikte ortaya çıkmış olsa gerek.
Baksanıza tarih kitaplarına; ezberlemekte en zorlandığımız tarihler hangi savaş kaç yılında oldu, hangi tarihte hangi antlaşma imzalandı, hangi devlet kaç sene yaşadı, hangi devlet hangi savaşta yenilerek tarih sayfasından silindi…
Görüyoruz ki ilk çağlardan günümüze uzanan bütün savaşlar insanoğlunu acılar içinde bırakmaktan başka bir işe yaramamış.
Yapılan soykırımlar başarıya ulaşmamış.
İnsan dediğin öldürülmekle bitmemiş.
Sonu gelmemiş.
Ki hâlâ ziyadesiyle çoğuz…
****
Savaşan ülkeler çok da, savaşmadan yaşayabilen refah içinde ülkeler yok mu acaba?
Olmaz mı, tabii ki var.
Malum, karnı tok-sırtı pek insanların karnı savaşa da tok oluyor. Düzenlerinin bozulmaması adına savaşmaktan daha çok imtina edip, daha mutedil bir hayat yaşamayı tercih ediyorlar.
Atamız’ın Yurtta Sulh Cihanda Sulh sözündeki gibi her ülke önce kendi içerisinde huzurlu olmuş olsa, eminim ki dünya gerçek anlamda bir barışa kavuşacaktır.
Lâkin insanlar arasında olduğu gibi ülkeler arasında da huysuz-uyumsuz, başkalarının dinginliğini çekemeyen, bencil ve saygısız ülkeler var.
İşte o ülkeler kendi evlerine ekmek götürmek adına başka evlerin içini karıştıran, o evlerin insanlarını birbirine düşürerek çıkardıkları kavgada evin içinde ne var ne yoksa hepsini kendi evlerine kaçıran insanlara benziyorlar.
Kavgaya gark ettikleri insanlar içinde bulundukları karmaşayı pek fark edemeseler de, kavgadan bir-iki adım uzaklaşabilen insanlar yapılan talanı ayan beyan görebiliyorlar.
Görenler gördüklerini göremeyenlere göstermeye çalıştıkça da, her şeyi açık ve net gören o gözleri dağlanıp, yazan elleri-konuşan dilleri bağlanarak seslerini çıkartamaz hale getiriliyorlar…
****
Oysa ne var caddelerinde neşeyle dolanan insanları olan bir memleket olmakta.
Ne var kültürle ve sanatla iç içe sohbetler edilen ortamlar yaratmakta.
Ne var birbirlerini seven insanların yaşadığı evlerden taşan muhabbetlerle sarıp sarmalanan çocuklar doğurmakta.
Ki bir ülkenin geleceği o çocukların ellerindedir…
Ben’ce; savaşla hiç yüzleşmemiş ve savaşmanın ne menem bir şey olduğunu bilmeyen toplumlar Barış Günü gibi bir kavramı da hiçbir zaman bilmeyeceklerdir.
O sebeple ben Barış Günü Hiç Kutlanmasın istiyorum…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.