Türk – Rus Uçak Krizi

Geçtiğimiz günlerde dünya yeni bir krizle karşı karşıya kaldı. Bu kez Türkiye’de krizin içinde yer aldı. Son 15 yılın müttefik iki ülkesi, Rusya ile Türkiye Rus uçağı hava sahamızı ihlal ettiği için düşürülünce, arasındaki denge bir anda bozudu.
Aslında bu ve benzeri olaylar ilk kez yaşanıyor değil.. 22 Haziran 2012’de radar sistemini deneyen bir Türk uçağı, Suriye bölgesinden atılan bir füzeyle düşürülmüştü. Üstelik hiçbir ikaz yapılmadan. Bu olayda 2 pilotumuz şehit olmuştu. Daha sonra ülkemiz, Suriye tarafından sınırımıza yaklaşan her askeri unsuru tehdit olarak değerlendirip, askeri hedef muamelesi yapacağını açıklamış ve angajman kurallarını bu yönde düzenlemişti.
Rus uçağı düşürülmeden önce Türkiye defalarca Rusya’ya angajman kuralları hatırlatılmıştı. Rusya’nın askeri operasyonlarının Türkiye sınırına çok yakın bölgelerde gerçekleştiğini belirterek Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit edecek bir ihlal yaşanması durumunda, angajman kuralları çerçevesinde gerekli müdahalelerin yapılacağı belirtilmişti.
Uçağın düşürülmesinden sonra yapılan ilk açıklamalarda Türkiye, uçağın kimliğinin ilk anda bilinmediğini, Rusya’ya kasti bir şey yapılmadığı yönünde her ne kadar iyi niyetli açıklamalarda bulunsa da, Rus tarafından gelen cevaplar oldukça sertti. İlk etapta Türk vatandaşlarına ve şirketlerine karşı baskıcı, ekonomik önlemler gibi bir çok tedbirler gündeme geldi.
Rusya’nın Türkiye’ye yönelik uygulama kararı aldığı çeşitli önlem paketleri, iki ülke arasındaki derin bağa sekte vuracak nitelikte. Şu an alınan kararlar doğrultusunda, gıda, enerji, tekstil gibi ihracatçı sektörlerin uğrayacağı zararın tazmini için formül aranıyor. Ancak iki ülkenin ticaret hacminin 20 milyar doların üstünde olduğu düşünülürse bu zararın büyük miktarlarda olacağı çok açık.
Bugün gelinen gerilim ortamı hiçbir ülke için istenmeyecek bir durumdur. Her iki millet de ulusal gururuna düşkün, asil milletlerdir. Ancak liderler bu gelinen noktada gururlarını bir kenara koyup milletlerinin çıkarlarını ön plana alararak bir uzlaşma zemini bulmaları şarttır. Aksi halde zarar görecek olan 250 milyonluk Türk ve Rus halklarıdır.
Yapılması gereken vize kısıtlamaları, ekonomik yaptırımları veya yeni hava savunma sistemleri yerleştirmek değildir. İki ülkenin vatandaşları için, krizi genişletip, büyütüp, tırmandırmak, devletlerimiz ve milletlerimizin aleyhine bir karar olacaktır. Böyle zamanlarda her iki ülkenin de menfaatini düşünerek, aklı selim ile hareket etmek, gergin bir üsluba başvurmadan yatıştırıcı olmak en doğrusu olacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.