Türk milletini hangisi birleştirir? Rabia mı, iki Mustafa mı?

AYDIN ÖMEROĞLU KÖŞE YAZISI

24 Haziran seçimlerinde Türk milleti tercihini Rabia’dan mı yoksa iki Mustafa’dan mı yana yapacak?
Önce, Rabia’dan başlayalım.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan son yıllarda, halifeliği de çağrıştıran dinsel içerikli bir söylem olan Rabia kavramını sık sık dillendirmektedir. Rabia’nın neyi ifade ettiği bilindiğinden, o konu üzerinde durmayacağım. Sayın Erdoğan’ın Rabia ile kazanmak istediği başkanlık rejiminin dayanacağı siyasal ve ekonomik yapıya değineceğim.
“Cumhur ittifakının” seçimi kazanması halinde Erdoğan’ın kuracağı siyasal yapı bir çeşit başkanlık yönetimi. Başkan olarak kendisine bağlı kurumlar olmasına rağmen ülkenin yönetiminde tek ve son söz onun olacak.
Türkiye gerçeğinde böyle bir siyasal yapının dayanacağı ekonomik temel ne olabilir?
İzmir İktisat Kongresi’nde benimsenen özel ve devlet sektöründen oluşan devletçi karma-ekonomi Atatürk döneminde halkçılık anlayışı ile uygulandı. O’nun ölümünden sonra bu anlayış terk edildi. Özel sektörün gelişmesi ve büyümesi öncelik kazandı. Devlet sektörü bu amaç doğrultusunda kullanıldı. Önce laik özel sektör gelişti ve büyüdü. 1980’lerden itibaren Müslüman özel sektör gelişti ve büyüdü. Ekonomide laik ve Müslüman holdinglerin egemen olduğu bir yapı meydana geldi. Özetle, Atatürk’ün ölümünden günümüze uzanan süreçte devletçi karma-ekonomi emperyalizmin kıskacında kapitalist ekonomiye dönüştü. Sayın Erdoğan, bu yapının siyasal önderliğini başkan olarak devam ettirmek istiyor. Rabia söylemi ise, laik ve Müslüman emekçilerin bu gerçeği görmesini basbayağı engelleyen bir tür örtü işlevi görüyor.
Şimdi, iki Mustafa konusunu ele alalım.
Görüldüğü üzere, “Cumhur ittifakının” simgesi olan Rabia’nın dayanacağı siyasal ve ekonomik yapının Türk milletini birleştirmesi mümkün değil.
“Cumhur ittifakına” karşıt olarak kurulmuş olan “Millet ittifakı” ve bu ittifak dışındaki partiler ve onların başkan adayları Türk milletini birleştirebilir mi?
“Millet iitfakı”, parlamenter demokrasiye dönüşü, bu sistemin Batı’daki gibi işlemesi için gerekli düzenlemelerin yapılacağını savunuyor. Fakat, Batı’daki parlamenter demokrasinin dayandığı ekonomik temelin tarihsel gerçeğini ve Türk ekonomisinin bundan yoksun olduğu gerçeğini gözden kaçırıyor.
Batı’daki demokrasiler, emperyalizmin ekonomik temelini oluşturan özel ve devlet tekellerine dayanıyor. Bu yapı bağlamında siyasal, eğitimsel, kültürel ve dinsel çok zengin deneyim birikimleri var.
Türk milletinin ise, Atatürk döneminde büyük ve önemli işlerin başarıldığı Altı Ok’u var. Altı Ok, Türk Devrimi’nin askerî evresinin ve Devrimin barış koşullarında devam ettirildiği deneyimlerin imbiğinden damıtıldı ve iki Mustafa’nın ruhunu taşıyor. Ülke ve millet olarak karşı karşıya kalınmış olan iç ve dış sıkıntıların asıl nedeni, iki Mustafa’nın devrimci ruhuna yabancılaşılmış olunmasıdır.
Türk milleti iç ve dış meydan okumaları milletçe göğüslemek ve aşmak istiyorsa, seçeneksiz tek çaresi, iki Mustafa’nın ruhunu yeniden canlandırmasıdır.
İki Mustafa’nın siyasal ve ekonomik yapısı nedir?
Siyasal yapı; erkler ayrılığına, hukukun üstünlüğü ilkesine, evrensel insan haklarına saygıya dayalı, insan merkezli parlamenter demokrasidir.
Ekonomik yapı; Altı Ok’un devletçilik ilkesinin kamuculuk ilkesiyle güncellendiği, ülkenin beka ve milletçe zenginleşmenin güvencesi olan, kamu ve özel sektörden oluşan halkçı karma-ekonomi modelidir.
Türk milletini, emperyalizmin kıskacındaki kapitalist ekonomi değil, ancak ve ancak iki Mustafa’nın ruhundan esinlenen halkçı karma-ekonomi modeli birleştirir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.