Türk Lirasının Katili

Şu anda ülkede herkes dolardaki değer artışını konuşuyor. Türk lirasının değerinin düşmesini konuşan yok. Aylardır geliyorum diyen ekonomik kriz çoktan kapıya dayanmış, şimdi artık uluslararası tefeciler zaferlerini ilan etmektedir.
Aslında ortada bir cinayet var ve bu cinayet yıllar önce işlendi. RTE’nin kahramanı Turgut Özal tarafından düzenlenen 24 Ocak 1980 tarihli kararlar en ağır darbeyi aymazların alkışları arasında Türk Lirasına indiriyordu. Bu ekonomik kararların demokrasinin yürürlükte olduğu bir ülkede uygulanamayacağını söyleyenler, aradan 7,5 ay geçtikten sonra haklı çıkıyor ve 12 Eylül faşist darbesi ile 24 Ocak kararlarının uygulanması sağlama bağlanıyordu.
“Ünlü” 24 Ocak kararlarının en can alıcı maddelerinden bazıları da şöyleydi:
*Türk parası ve Türk parasıyla ödemeyi sağlayan belgelerin yurttan ihracı ve yurda ithali tamamen serbesttir.
*Yurda döviz ithali ve yurttan döviz ihracı serbesttir.
*İhracat bedellerinin tasarrufu serbesttir. Bakanlık ihtiyaç duyulması halinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin düzenleme yapmaya yetkilidir.
*İthalat ve transit ticaret işlemlerine ilişkin yurt dışına döviz ve Türk Lirası transferi bankalarca yapılır.
*Menkul kıymetlerin ve diğer sermaye piyasası araçlarının yurda girişi ve çıkışı serbesttir.
Bu ağır kararlar o günlerde düzen savunucusu ideologlar tarafından “devrim” olarak sunuldu.
Bu kararların reklâmı yapılırken üzerinde dolar vb. para bulunan vatandaşların neredeyse uyuşturucu ile yakalananlarla aynı işlemi gördüklerini anlatılıyor ve aslında bir gerçeğe parmak basıyorlardı. Dolar bir uyuşturucuydu. Hatta uyuşturucudan da kötü…
Uyuşturucu bağımlılığının tedavisi vardı. Ancak dolara bağımlı ekonominin tedavisi yoktu.
Dünya 1929 yılında büyük bir ekonomik kriz ile sarsılırken yoksul Türkiye bu krizden güçlü olarak çıkmış ve gelecekte de bu tür krizlerden etkilenmemek için 25 Şubat 1930 tarihinde Türk Parasını Koruma Kanununu çıkarmıştı. Bu kanun ile ulusal egemenliğine sahip olan Türkiye Cumhuriyetinde Türk parasının da egemen olması gerektiği vurgulanıyordu.
“Devrim” olarak yutturulan, aslında Türk lirasını katleden bu kararlardan sonra liranın değeri hızla düştü. “İyi para kötü parayı kovar” zihniyeti yerleştirildi. İşçiler memurlar maaş günlerinde her köşe başında türemiş döviz bürolarına koşup ellerindeki Türk parasını dolar ile değiştiriyor, gerektikçe Türk parasına çevirip harcıyordu. Bu yolla sigara parasını çıkarıyor görünseler de aslında kaybediyorlardı. Bir süre sonra ellerindeki dolarları bozdurmaya da gerek kalmadı. Zira vitrinlerde fiyatlar da dolar olarak etiketlenmeye başladı.
Emek ile üretilen Türk lirasının yerini dünya ülkeleri arasında parasının karşılığı olmayan tek ülke olan ABD parası alıyordu. ABD, değeri bir kuruş bile olmayan bir kâğıt parçasının üzerine eski başkanlarının fotoğrafını basınca bizim paramızdan daha değerli oluyordu.
Artık kamu ihaleleri Dolar ile yapılıyor, akaryakıt fiyatlarına ek olarak elektrik, su, doğalgaz fiyatları da Dolara bağlı olarak düzenleniyordu. Varlıklı aileler çocuklarına cep harçlığı olarak Dolar veriyor, düğünlerde yağmur gibi Dolar saçılıyor, Ramazan davulcuları bile bahşişleri Dolar ile alıyordu. Köprüler, otoyollar, ev ve işyeri kiraları, depozitolar akla gelebilecek her mali işlem Dolar ile oluyordu. Döviz büroları ve bankalar her dakika değişen Dolar fiyatındaki artışları daha kolay duyurabilmek için elektronik tabelalar edindi.
Bir ekmeği belgesiz satan bakkal için kaçakçılık cezası uygulanırken milyonlarca Doların el değiştirdiği döviz bürolarının yaptığı işlemler kayıt dışıydı.
Rüşvet bile Dolarla alınıp veriliyordu. Doların ülkesi ABD’ye Dolar girişi serbest değilken bizim ülkemize dileyen dilediği kadar Doları sokup çıkarabiliyordu. Paranın değeri o kadar düştü ki sonunda Türk lirasından altı sıfır atıldı. Bu da “devrim” olarak sunuldu. Paramızdan altı sıfır atıldıktan sonra bile Dolar Türk parası karşısında dört kat değer kazandı.
Dolar uyuşturucudan bile beterdi. Dolardan vazgeçmeye kalkanların başına olmadık işler geliyordu. Dünyanın herhangi bir köşesinde iki ülke arasındaki herhangi bir alışveriş Dolar ile yapılıyor bu işlemden de ABD kazanıyordu. Doların hükümranlığı ABD silahlı kuvvetlerince korunuyor, bu hükümranlığa karşı çıkan ülkeler karşılarında ABD ordusunu buluyordu.
Irak ve Libya hükümetleri petrol satışlarında Dolar kullanmayacaklarını açıkladıkları için devrildi. Komşumuz İran da bu nedenle büyük tehdit altında.
Türk Parasını Koruma Kanunu’nun en önemli maddeleri etkisiz hale getirilince Türk lirası katledildi. Bu cinayetin üzerinden 38 yıl geçti. Türk lirasının egemenliğinin yerini Dolar egemenliği aldı.
Türk ekonomisinin Dolar bağımlılığı nedeniyle içine düştüğü bu durumun esas nedenini konuşmanın zamanı geldi de geçiyor.
Ekonomik bağımsızlığını yitiren bir ülkenin siyasi bağımsızlığını da adım adım yitireceği gerçeğinden hareketle, ekonomik bağımsızlığımız için Dolar egemenliğine son vermenin zamanı geldi de geçiyor.
Gerçekleri konuşmanın zamanıdır…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.