TKYD ödülü yine SÜTAŞ’ın

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından düzenlenen 10. Kurumsal Yönetim Zirvesi’nde Borsa İstanbul (BİST) Kurumsal Yönetim Endeksi’nde yer alan şirketlerin yıl içerisinde aldıkları “Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notları” temel alınarak verilen Kurumsal Yönetim Ödülleri yedinci kez sahiplerini buldu. Bu kapsamda Türkiye’nin sütçüsü Sütaş A.Ş., ‘En Yüksek Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notuna Sahip Halka Açık Olmayan Aile Şirketi’ ödülüne bir kez daha layık görüldü.
Karacabey topraklarında doğan ve “Türkiye’nin Sütçüsü’ sloganıyla Türkiye’de marka olan Sütaş A.Ş., Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin (TKYD) gerçekleştirdiği “10. Kurumsal Yönetim Zirvesi” kapsamında düzenlenen ‘Kurumsal Yönetim Ödülleri’nde geçen yıl olduğu gibi bir kez daha ‘En Yüksek Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notuna Sahip Halka Açık Olmayan Aile Şirketi’ ödülünü aldı. Düzenlenen törende ödülü Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi Duygu Yılmaz teslim aldı.
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), Intercontinental İstanbul Oteli’nde düzenlediği 10. Kurumsal Yönetim Zirvesi kapsamında düzenlenen ödül töreninde konuşan TKYD Başkanı Hurşit Zorlu, “Kurumsal Yönetim Ödülleri ile iyi uygulama örneklerini tanıtabilmeyi, teşvik etmeyi ve BIST Kurumsal Yönetim Endeksi’nin bilinirliğini arttırmayı hedefliyoruz.” dedi.
Zorlu, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından hazırlanan metodoloji ile “Kurumsal Yönetim Derecelendirme” notu alan kuruluşların oluşturduğu BİST Kurumsal Yönetim Endeksi’nin varlığının önemine dikkat çekerek, “Endeksin, mensubu olan kuruluşların itibarlarına sağladığı olumlu etkinin de etkisiyle, bugün için 50 olan şirket sayısının kısa sürede hızla artmasını amaçlıyoruz.” ifadesini kullandı.
Zorlu, TKYD yönetim kurulu üyesi Selim Oktar liderliğinde “Türk Tipi Yönetim Araştırması”nı başlattıklarını açıklayarak şunları söyledi: “Devam eden araştırmada bugüne kadar yapılan görüşmelerde öğrendiğimiz önemli bir şey var: Türk tipi işletmelerin adaptasyon yeteneği yüksek. Olumlu ve olumsuz gelişmelere çabuk uyum sağlayabiliyorlar. Ancak bu durum, katma değer yaratmada ve pazar liderliğinde geliştirici tipi işletmelerin gerisinde kalmamıza neden oluyor. Yöneticilerimiz V tipi yani kısa dönemli sert krizlerle başa çıkma kapasitesine sahip ancak, uzun dönemli düşük büyüme ve öngörülemezliğin tek kural olduğu yeni dünya düzenindeki koşullara hazırlıklı değil. Bu dönemlerde tehlikeler kadar fırsatlar da var. Kurumsal yönetime önem veren kuruluşların bu dönemden fırsatları değerlendirerek daha kuvvetli çıkacaklarını düşünüyorum.”
Zorlu, “TKYD olarak sivil toplum kuruluşlarını da kapsama alanımıza aldık ve bu kapsamda geçen yıl başladığımız “Sivil Toplum Kuruluşları için Kurumsal Yönetim Derecelendirme Raporu” projemiz iyi bir seviyeye ulaştı. KOBİRATE Derecelendirme Kuruluşu Genel Müdürü Burhan Taştan ve Sivil Toplum Kuruluşları Çalışma Grubu Başkanı Yılmaz Argüden liderliğinde halen devam eden çalışma kapsamında bugün dernek-vakıf statüsündeki 7 kurum “Kurumsal Yönetim Derecelendirme Raporu” aldı. En yüksek nota sahip ilk 3 Sivil Toplum Kuruluşumuza da bugün düzenleyeceğimiz VII. Kurumsal Yönetim Ödülleri’nde ödüllerini takdim edeceğiz. Tüm STK’ların daha iyi bir yönetim yapılarına sahip olmaları yönünde yürüttüğümüz bu çalışmayı çok değerli buluyor, diğer sivil toplum kuruluşları için bir motivasyon kaynağı olmasını dileyerek katılımlarını bekliyoruz.” diye konuştu.
‘Kurumsal yönetimden bahsetmek için en doğru zaman’
İkinci açış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik ise, kurumsal yönetimi iş yapma biçimi haline getiren Kurumsal Yönetim Zirvesi’nin Türkiye’de kurumsal yönetim bilincinin yerleşmesinde ve gelecek vizyonunda çok önemli olduğunu söyledi. 2016 yılının yoğun bir gündemle geçtiğini ancak 2017 yılında da hem ekonomik hem de siyasi gündemin en az bir önceki yıl kadar yoğun olacağını dile getiren Bilecik, “Dünya ve ülke gündeminin her gün baş döndürücü bir hızla değiştiği bu günlerde belki de kurumsal yönetimden bahsetmek için en doğru zamandır.” dedi.
Kurumsal yönetim anlayışının, şirketlerin, ekonominin ve nihayetinde Türkiye’nin sürdürülebilir bir geleceğe kavuşmasının anahtarı olduğunu kaydeden Bilecik, “Kurumsal yönetim anlayışı kökleri itibarıyla yenilikçidir. Hesap verebilirlik, şeffaflık, eşitlik ve sorumluluk başlıkları altında toplanan temel bileşenlerini dünyadaki gelişmelere göre sürekli olarak yenilemesiyle fark yaratmakta ve sürdürülebilirliğe tüm boyutlarda katkı vermektedir. Kurumsal yönetim anlayışı, organizasyonların dahili yapılanmalarının yanı sıra sosyal ve kurumsal paydaşlarıyla olan ilişkilerini bu dört temel ilke etrafında şekillendiren bir nevi anayasadır. Fakat bildiğimiz anayasalardan farklı olarak yaşayan, sürekli gelişen adeta canlı bir organizma gibi çevresel değişimlere uyum sağlayan bir ilkeler topluluğudur.” ifadelerine yer verdi.
Sürdürülebilirlik Sütaş’ın 41 yıldır işinin doğal parçası
Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, şirketin sürdürülebilirlik yaklaşımı ve planları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
İşte Sütaş’ın sürdürülebilirlik çalışmaları.
Sürdürülebilirliği işinin doğal bir parçası olarak gören Sütaş, enerjisini yenilenebilir kaynaklardan elde etmeyi önceliği olarak belirledi. Şirketin 2020 yılı hedefi ise enerji ihtiyacının yüzde 100’ünü çiftliklerinin gübrelerinden ve fabrikalarının organik atıklarından üretmek ve bu sayede 10 milyon ağacın yaptığına eşdeğer sera gazı azaltanı gerçekleştirmek.
Türkiye’nin lider süt üreticisi Sütaş, sürdürülebilirliği ekonomik, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim boyutlarıyla 41 yıldır işinin doğal bir parçası olarak görüyor. Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz şirketin sürdürülebilirlik yaklaşımını ve bu konudaki hedeflerini anlattı.
Sütaş’ın sürdürülebilirlik yaklaşımıyla ilgili bilgi veren Yılmaz, “Sütün iyiliğini ve bereketini yaymak” olarak tanımladığımız misyonumuz bize aynı zamanda emanetimizdeki kaynakları en verimli şekilde kullanma sorumluluğunu da yüklüyor. İki bakış açısıyla sürdürülebilirliği, ekonomik, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim boyutlarıyla 41 yıldır işimizin doğal bir parçası olarak görüyoruz. Sürdürülebilirlik anlayışımızın temelini de “çiftlikten sofralara” entegre iş modelimiz oluşturuyor. Bizim için sütçülük sadece süt üretmek, süt ürünleri üretmek değil, ineklerin beslendiği ottan sofralarımıza ulaşan süt ve süt ürünlerine kadar tüm faaliyetlerimizi bu entegre iş modeliyle yönetip denetliyor. Böylece ürünlerimizin doğallığını ve kalitesini güvence altına alıyoruz. Üreticilerimizin sürekli eğitiminden damızlık ihtiyaçlarının karşılanmasına, nitelikli yeni üretiminden ineklerimizin refahı ve beslenmesine, elektrikten buhara tüm enerji ihtiyacımızın gübre ve atıklarımızdan üretilmesine kadar her konuda sürdürülebilirlik uygulamalarını hayata geçiriyor, misyonumuzu gerçekleştirmeye gayret ediyoruz” dedi.
Sütaş’ın enerjisinin yüzde 100’ünü kendi atıklarından elde etme hedefini gerçekleştirmek için nasıl bir yol izlediklerinden bahseden Yılmaz, “Enerjimizi, yenilenebilir kaynaklardan elde etmeyi önceliğimiz olarak belirledik. 2013 yılından bu yana çiftliklerimizin gübreleri ve fabrikalarımızın organik atıklarını biyogaza çevirerek, elektrik, sıcak su ve buhar elde ediyoruz. Böylece atıkları azaltıp temiz enerji elde ederken fosil yakıt tüketimini sınırlıyoruz.
Bunun yanı sıra iklim değişikliğine kritik etkileri bulunan metan gazının atmosfere salımım da engelleyerek çok yönlü fayda sağlamış oluyoruz. Bugüne kadar yaptığımız 85 milyon TL tutarında doğal enerji yatırımıyla 14,9 MWh elektrik üretimi, 10,5 ton/saat buhar enerjisi kapasitesine ulaştık. Bu kapasiteyle mevcut elektrik ihtiyacımızın yüzde 60’ını, ısı ihtiyacımızın yüzde 15’ini, ürettiğimiz yenilenebilir enerji ile karşılamayı başardık. Bunu yaparken 350 bin ton atığı da geri kazanmış olduk. 2020 yılı hedefimiz enerji ihtiyacımızın yüzde 100′ ün çiftliklerimizin gübrelerinden ve fabrikalarımızın organik atıklarından üretmek ve bu sayede 10 milyon ağacın yaptığına eşdeğer sera gazı azaltımı gerçekleştirmek.
“Dünyanın en iyisi seçildik”
“Geleceği Düşünmemiz Çok Doğal” konsepti ile yayınladığımız sürdürülebilirlik raporumuzda 41 yıldır sahip çıktığımız sürdürülebilirlik yaklaşımımızın sonuçlarını ve geleceğe yönelik hedeflerimizi bir araya getirdik. Bu raporumuzla dünyanın en itibarlı halkla ilişkiler platformlarından, San Diego merkezli LACP’nin değerlendirmesinde, tüketici ürünleri sektöründe ‘Dünyanın En İyisi’ seçildik. Bu ödül bize, dünyanın sürdürülebilirlik konusundaki yönetimi ve hedefleriyle aynı yolda olduğumuzu bir kez daha kanıtladı. Bu ödülün gururunu yaşarken getirdiği sorumlulukların farkında olarak gelecek kuşakların iyiliğini düşünerek çalışmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Çevresel sürdürülebilirlikle ilgili diğer faaliyetleriniz hakkında da bilgi veren Yılmaz, “2016 yılında biyogaz tesislerimizde işlediğimiz gübreleri minerallerle zenginleştirdiğimiz “organomineral” gübre üretimine başladık. Böylece çiftliklerimi­zin gübrelerinden enerji ürettikten sonra oluşan çıktıdan da ineklerimizin beslendiği yem bitkilerini yetiştirdiğimiz topraklarda kullanılmak üzere yılda 100 bin ton organomiueral gübre üreteceğiz. Ürettiğimiz bu gübreyle hem toprak yapısını zenginleştirecek hem daha yüksek verimli bitkisel üretim yapılmasını sağlayacağız. Son 3 yılda büyümemize paralel olarak artan enerji tüketimimize rağmen, sera gazı salımımızı 2015 yılında bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 20 azaldı. 2020 hedefimiz ise tüm üretim ve dağıtım süreçlerimizde sera gazı salımını yüzde 50 azaltmak.
Sütaş’ta su tüketimimizi azaltmaya ilişkin projeler kapsamında da işlediğimiz litre çiğ süt başına su kullanımımızı son 3 yılda yüzde 26 azalttık. Fabrika proseslerinde su tasarrufu yapılması, atık su arıtma tesisi çıkış sularının ve fabrika proses sularının yeniden kullanımı için çalışmalarımıza devam ediyoruz. 2020 yılı hedefimiz işlediğimiz her litre süt için yüzde 25 daha az su kullanmak. Ayrıca iddialı 2020 hedeflerimiz kapsamında, enerji verimliliğimizi yüzde 40 artırmak, katı atıklarımızın yüzde 100’ünü geri dönüştürmek, lojistik giderlerimi­zi yüzde 40 azaltmak için çalışıyoruz.
“Yerel kalkınmaya destek oluyoruz”
Süt üretim faaliyeti, köydeki çiftçiden perakende satış noktasına kadar birçok istihdam imkânı sağlıyor. Oluşan gelirin de çok değişik toplum kesimleri tarafından bölüşüldüğü örnek bir gelir dağılımı etkisi yaratıyor ve refahın geniş kitlelere yayılmasını sağlıyor. Ayrıca, süt hayvancılığı; tarım kesiminde aylık düzenli gelirin tek kaynağı olduğu gibi, reel servet artışı ve sermaye birikimi de yaratarak, tarım kesiminde göçü önleyip yerel gelişmeye vesile oluyor. Bu nedenle sütçülüğün ekonomik sonuçları kadar yarattığı sosyal etkiler de çok önemli. Bizim misyonumuzda da yer alan “sütün bereketi” de tam da bunu ifade ediyor.
Biz Sütaş’ta, 4 bin 700 kişiye doğrudan istihdam oluştururken, 27 bin 500 süt üreticisi aile, 1.600 dağıtıcı ve 700 iş ortağı olmak üzere on binlerce kişiye iş imkanı ve gelir sağlıyoruz. 2016 yılında süt üreticilerimize 1,1 milyar TL, diğer tedarikçilerimize de 850 milyon liraya ulaşan ödeme yaparken tarıma dayalı sanayinin öncü kuruluşlarından biri olmayı sürdürüyoruz.
Karacabey ve Aksaray Entegre Tesislerimizden sonra Aralık 2016’da İzmir Tire Entegre Tesislerimizin açılışını gerçekleştirdik. Bu yatırımımızla 850 kişiye doğrudan istihdam sağlayacak ve 8 bin süt üreticisi aileye yılda 420 milyon TL ödeme yapacağız. Süt toplama, mamul sevkiyatı, yem hammadde temini ve dağıtımı için toplam 150 araçlık bir filo çalışacak. Günde 1.000 ton süt alımımız yılda 100 bin dekarda 125 milyon TL değerinde bitkisel üretimi gerektirecektir.
Diğer yandan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Üniversiteler ile işbirliği yaparak Türkiye’nin her yerinden süt üreticilerine eğitim programları düzenliyoruz. Bu eğitim programlarında, hayvan bakımından beslenmesine, barınak şartlarından hayvan sağlığına kadar süt hayvancılığına ilişkin bütün konularda doğru bilgi ve örnek uygulamalarla, sütçülüğün gelişmesini, çiğ sütün verimliliğinin ve kalitesinin artmasını ve tüketicilerin sağlıklı süte ulaşmasını hedefliyoruz. Geçen sene, eğitim programımıza eklediğimiz çevresel sürdürülebilirlik, bütçe yönetimi ve tasarruf konuları ile üreticilerin de işlerini sürdürülebilirlik yaklaşımı ile yürütmelerini amaçladık. Entegre tesislerimizdeki uygulamalı eğitim merkezlerimizde verdiğimiz bu eğitimlere şu ana kadar 20 bine yakın süt üreticisi katılarak Bakanlık onaylı sertifikalarını almaya hak kazandı. 30 binden fazla öğrenci, süt üreticisi ve girişimci de çiftliklerimizi ziyaret ederek danışmanlık hizmeti aldı” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.