Tekme tokat KORU-MA

Ben bu tekmeleri tanıyorum…
Mayıs 2014’de, Soma’da Başbakan Erdoğan’ı protesto eden bir gence Başbakan Erdoğan’ın müşaviri olan Yusuf Yerkel’in attığı tekmeyi mesela…


Eylül 2015’de, Macaristan’da polisten kaçan mültecilere o anda olayları izleyen kameraman László tarafından atılan tekme ve takılan çelmeyi mesela…

Ve henüz birkaç gün önce, Washington’da, ABD Başkanı Trump ile ilk yüz yüze görüşmesini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı protesto eden gruba, Erdoğan destekçileri ve korumalarının attığı tekmeleri mesela…

Hangi birini tutsan elinde kalıyor.
Soma tekmesinde yerlerde tekmelenen vatandaşın tekmelenmesine sebep olan vukuat, vatandaşın o dönem başbakan olan Erdoğan’ın aracının lastiğine tekme atması.
Macaristan’daki tekmede sebep, Suriyeli mültecilerin sığındıkları Macaristan’da can havliyle polislerden kaçışı.
ABD’deki olayda, (görgü tanıklarının ifadelerine göre) PYD bayrağı taşıyan protestocuların sloganlar atarak Erdoğan’ı protesto sloganları atmaları.

Hepsinde de olayların olduğu ortamda polis kuvvetleri var.
Var da polisi takan kim.
Kraldan daha çok kralcılar polise iş bırakırlar mı hiç; içlerinde birikmiş hırs ve nefret ile tekmeyi protestoculara öyle bir sallıyorlar ki, tekmeye denk gelen ağız burun, neresiyse artık darmadağın oluyor.
“Ölümüne koruma” olarak yetiştirildiklerinden olsa gerek, korudukları şeye yapılan en ufak bir saldırıda ya da saldırı ihtimalinde bir anda delirerek karşı saldırıya geçerken cinnet haline giriyorlar.
Kendi evlerinde delirdikleri yemezmiş gibi bir de el alemin evinde deliriyorlar.
Başka bir ülkenin kanunları çerçevesinde protesto haklarını kullanan insanlara “Sen bana nasıl lâf söylersin!” diyerek dalıyorlar havada uçarak.
Korumaların delirmesi ile heyecana kapılan sıradan vatandaş da hakim olamıyor heyecanına. Ve dahi koluna bacağına. Düşene bir tekme de ben vurayım diye düşünerek düşmüş kişinin olduğu yere koşturuyor ve yerde yatan yarı baygın kurbana (fırsat bu fırsat) o da iki tekmecikatıveriyor .

Takım elbiseli “Ağır Abiler” üzerlerine giydirilen elbiselerin hakkını veriyorlar kısacası.
Üstelik içinde bulundukları ülkenin hukukunu, kurallarını ve güvenlik güçlerini çiğniyorlar bir güzel.
Kanundan kime ne? Ölümüne demiştik ya, işte öyle…

Düğünlerde ya da gelin alaylarında kavga çıkar hani bazen. Takım elbiseli erkekler, saçı topuzlu kadınlar, çoluk çocuk cümbür cemaat herkes birbirine girer ya hani. Tam da öyle sahneler hepsi…

Protesto edenlerin haklılığı ya da haksızlığı değil burada konumuz.
“Onlar protesto edecek, bizimkilerin elleri armut mu toplayacak?” demeyin.
Saldıranların adı üzerinde: “KORUMA”.
Görevleri nedir peki, “KORUMA”…

Peki ya hiçbir koruma içip içip de niza çıkartan bir düğün kavgacısı gibi atar mı hiç kendisini ortaya?
Vakur olur, kontrollü olur, gözlemci olur, detaycı olur, saldırıcı değil korumacı olur, curcuna çıkartmadan, yaygara kopartmadan alır iradeyi eline.
Eksik varsa görür, tamamlar. Gedik varsa görür, kapatır.
Gittiği ülkenin görevlileriyle uyum içinde çalışır.
Üzerine aldığı sorumluluğun ağırlığını, en çok da nerede nasıl duracağını bilir.

Olması gerekenler böyle de.
Ya olanlar ne?
****
İnsan haklıyken haksız duruma nasıl düşer derseniz, işte o örnek bu örnek.
İnsan doğruları doğru bir biçimde anlatamazsa ihale onun üzerine nasıl kalır derseniz, işte o örnek de bu örnek.

Dinlemek yerine susturmayı seçme örneği.
Susturmak için korkutarak sindirmek örneği.
Sindirerek yok ettiğini sanmak örneği.

İnsan kimi örnek alır dediniz içinizden değil mi?
Doğru dediniz…
Direksiyon nereye dönerse, araba oraya gider…
Böyle kullanılan bir araba da yoluna çıkan ne varsa hepsini ezer geçer…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.