Isırılmış Dağlar ve Büyüknohutçu Çifti

Trump-Erdoğan görüşmesi, ABD’nin PYD’ye silah vermesi, İncirlik üssü tartışmaları, AKP kongresi, işsizlik rakamları, Sakar rampasındaki feci kaza derken ülke gündemini sarsması gereken bir vahşi cinayet yeteri kadar irdelenmedi.
Kişisel hiçbir çıkarı olmamasına rağmen, ülkemizin doğal varlıklarını korkusuzca savunan Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Aysin Büyüknohutçu Antalya’nın Finike ilçesindeki dağ evinde kiralık bir katil tarafından vahşi bir şekilde öldürüldü. Doğa yağmasının önünü açan ve göz yuman siyasal iktidar destekçisi basın kuruluşları bu olayı görmezden geldi.
Beton yığınlarıyla kuşatılmış büyük kentlerde yaşayan milyonlarca insandan çok azı gözden ırak dağların, ormanların kavgasını veren bu kahraman iki insanın verdiği büyük mücadeleyi anlayabildi. Bu kutsal mücadelenin büyüklüğünü kavrayabilmek için Anadolu’nun gözlerden ırak yollarına düşüp doğaya biraz dostça ve duyarlı gözlerle bakmak yeterli. Yağmalanmış yörelerde yaşayan insanlarımızın önemli bir kısmı da bir süre sonra gözleri alıştığı için bu büyük yağmayı görmez oluveriyor. Ancak henüz yağmalanmamış bir bölgeden geçip oraların eşsiz güzelliklerini gördükten sonra yağmalanmış bir bölgeye girdikten sonra acı gerçekle yüzleşebiliyorsunuz.
Isırılıp atılıvermiş güzelim elmalar misali, orasında burasında, yeşili tahrip edilmiş dağların yamaçlarından aşağı yuvarlanmış hafriyat artıklarının zümrüt ormanları ezmesini içiniz burkularak görüyorsunuz.
Geçtiğimiz hafta Büyüknohutçu çiftinin mücadele verdiği bölgenin yakınlarında böyle bir seyahat yaptım. Muğla yönünden Kale-Tavas yolunu izleyerek, cemaat yurtlarının yuvalandığı köylerin arasından Denizli-Antalya yoluna saptım. 12 Eylül döneminde Kızılhisar olan adı Serinhisar’a çevrilen şirin leblebi beldesinden geçtikten sonra Acıpayam öncesinde Burdur’un Yeşilova’sı yönüne saptım. Höyüklerin arasından yağmur sonrası zümrüt yeşillikler arasından ilerleyerek 40-50 yıl öncesinin Anadolu yollarını anımsatan yoldan eşsiz güzellikteki Salda gölünü seyrederek Yeşilova’ya ulaştım. Yeşilova’yı 8-10 km geçtikten sonra birden bire doğaya yapılan korkunç ihanetle karşı karşıya geldim. Burdur-Tefenni ana yolunu Yeşilova’ya bağlayan tenha yoldan görülen yağma dehşet verici idi. Aynı yoldan geçeli daha bir yıl olmamıştı. Ancak bu zaman içinde tahribat inanılmaz ölçülere varmıştı.
Bu manzarayı görünce Büyüknohutçu çiftinin verdiği mücadelenin ne kadar kutsal olduğunu daha iyi kavrayabiliyorsunuz.
Büyüknohutçu çiftinin hunharca katli çılgınlığa dönüşen bu doğa katliamının durdurulması için bir dönüm noktası alabilir. Olmalı da. Büyüknohutçuların mücadelesi o zaman hedefine ulaşacak. Anıları ve mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.