Sayın İnce’nin Gümülcine ziyaretinde dikkat çeken sözleri

AYDIN ÖMEROĞLU KÖŞE YAZISI

Sayın İnce’nin başkanlık yarışının yoğun temposu içinde Yunan ve Bulgar uyruklu Türkler için bir gününü ayırmış olması, soydaşlarına karşı duyarlılığının somut bir örneği.
Onun bu ziyareti bizleri çok memnun etti.
Geçen haftaki yazımda İnce’nin Gümülcine ziyaretini ayrıntılı bir şekilde yazacağımı söylemiştim. Ayrıntılardan çok Sayın İnce’nin konuşmalarında dikkat çeken ifadeleri üzerinde durmanın daha akıllıca olacağına kanaat getirdim.
En dikkat çeken sözleri şunlardı:
“Yunanistan’la Türkiye arasında problemler var mı? Evet, pek çok problemimiz var. Demin söylediğimi bir daha söyleyeyim. Ege’nin iki yakası bir araya gelmeden, bu iki ülkenin yakası bir araya gelmez, dedik. Rahmetli İsmail Cem’den bu yana söylediğimiz doğru bir sözdür. Türkiye de, Yunanistan da, egemen güçlerin, emperyalistlerin uşağı olmamalıdır.”
Tarihi unutanlar, bugünü anlayamazlar. Dolayısıyla gelecek ile ilgili akıllı ve gerçekçi politikalar ne geliştirebilirler ne de uygulayabilirler. Türkiye’nin günümüzdeki hali bunun örneğidir.
Şu gerçek asla unutulmamalı: Türk Devrimi’nin askerî zaferi Ege’nin iki yakasının bir araya gelmesinin yolunu açtı.
Gazi Mustafa Kemal ile Venizelos 1930 yılında Türk-Yunan dostluk ve sıkı işbirliğinin temelini attı. “Oturma-Ticaret ve Denizcilik Sözleşmesi” ile iki ülke arasında, günümüz Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Avrupa Ekonomik Topluluğu benzeri bir ortak pazar kurulması hayata geçirildi. Atatürk’ün sağlığında bu yönde önemli gelişmeler kaydedildi. Fakat O’nun ölümünden sonra Türk Devrimi’ne karşı başlayan vefasızlık, daha doğrusu hıyanet, ülkenin emperyalizmin kıskacında hukuku içselleştiremeyen kapitalist sisteme dönüşmesi sürecinin kapısını açtı. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra her iki ülke ABD’nin şemsiyesi altında NATO üyesi olduktan sonra, Atatürk ile Venizelos’un temelini attığı dostluk ve sıkı işbirliğinin altı ABD ve işbirlikçileri tarafından sinsice oyuldu. Kıbrıs ve İstanbul Rum azınlığı ile ilgili olumsuz gelişmeler Türk Devrimi’ne hıyanetin ibretlik örnekleridir.
Özetle söylemek gerekirse, Ege’nin iki yakasının bir araya gelmesinin zorunlu ön koşulu, Türk milletinin tekrar, fakat Türk Devrimi düşüncesini geliştirerek, iki Mustafa’nın devrimci yoluna girmesidir.
Sözün kısası, Türk milleti behemehal iki yakasını bir araya getirmeli. Aksi takdirde, bunun bedelini çok ağır ödemek zorunda kalır.
İnce’nin dikkat çeken diğer ifadesi şu:
“İlkemiz, yurtta barış, dünyada barış; Türkiye’de barış, bölgede barış. Zaten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti kurarken dış politikasının prensibi buydu. Yani, diyoruz ki, Türkiye kendi içinde barışsın, Türkiye komşularıyla barışsın, bölgesinde barışsın, dünyada barış olsun.”
Sayın İnce’yi İskeçe’ye de bekledik. Geleceği söylenmişti. Keşke gelseydi. İki şehir arası yarım saatlik bir mesafe. Anladığım kadarıyla, gezi o kadar iyi organize edilmemiş. Her neyse.
İnce, “Türkiye kendi içinde barışsın.” diyor.
Türkiye kendi içinde neden barışık değil? Bir atasözü şöyle der: Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar. Atatürk’ün ölümünden sonra halk unutuldu.
Türk milleti Devrim’e vafasız politikacılar tarafından iki Mustafa ile aldatıla geldi. Cefayı halk çekiyor, sefayı küçük bir azınlık sürüyor. İnanın, Devrime yabancılaşmış Türk Hükümetleri’nin Azınlık politikası yüzünden aynı durum Yunan uyruklu Batı Trakya Türk azınlığı saflarında yaşanmakta.
Onaltı yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetleri Batı Trakya’da Azınlık içine ayrışma tohumları saçtı. Sadece Batı Trakya’da mı? Bütün Balkanlardaki Türk asıllı nüfus yandaşları ve karşıtları diye ayrıştırıldı. Bundan zararlı çıkan emeği ile geçinen halk.
Batı Trakya ve bütün Balkanlardaki Türk asıllılar Türkiye’de ayrıştıran değil kaynaştıran halkçı bir iktidar arzu ediyor. İnce’ye duyulan umut her geçen gün büyüyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.