SAKINCALAR BÜTÜNÜ; ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İLE ULUSUN EGEMENLİĞİ TEHLİKEDEDİR

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Halk; oylamasının ne için, ne amaçla yapıldığını bilmek ister. Geleceğe sorumludur, çocuklarına ve torunlarına sorumludur; siyasi seçimleriyle. Bir noktada birleşecek iktidar gücü halkın ve ülkenin karanlığıdır. Kesin olan tarihsel süreç göstermiştir ki; saltanat, diktatörlük, istibdat ve tek olma sorgulanır. Karşısında sonunda büyük bir Halk gücü oluşur, zamanla. Ve o gün bugünlerin siyasi seçimleriyle, geçmişteki ailelerinin etkisi kaçınılmazdır.
18 maddede yapılmaya çalışılan sistem değişikliği Anayasanın 69 maddesini yerinden oynatmaya çalışmaktır. Halkta sakıncalar ve korkular doğurmaktadır. “Bir insanın karakterinde tarafsızlık olur mu? Olmaz” ya da “Yetkiyi Meclisten aldık, millete verdik” dedikten sonra “meclis var ya” savunması ne kadar inandırıcıdır? Akla şu soru geliyor hemen. Madem millete verildi, niye Cumhurbaşkanı “yaşam boyu yargılanamaz” güvencesine kavuşturuluyor? Eğer yetki milletteyse seçtiğini niye sorgulayamaz? Değişikliğin sakıncalar bütünü olduğu, her şeyden önce Türkiye Cumhuriyetinin Bölünmez Bütünlüğüne tehlikeli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Partili Cumhurbaşkanı belirleyeceği milletvekili adayları ve seçilecek milletvekilleri üzerinde hakimiyet kuracaktır. Sistem ister istemez bu sonucu doğurur. Ulusa karşı sorumluluk duyan vekiller değil, bir kişiye karşı sorumluluk duyan vekiller dönemi açılır, Ulus egemenliğini yitirir.
“Bakanlar Kurulunu ve Bakanları denetlemek” “Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek “TBMM’nin görev ve yetkileri arasından çıkarılıyor. Önerinin 6. Maddesinin gerekçesinde şöyle deniyor, “Güçler Ayrılığı ilkesine uygun olarak yasamanın yürütmesi denetlemesi… yasamanın görev ve yetkileri arasından çıkarılıyor” açık itiraftır. Bakanlar Kurulu yok, Bakanlar ise Cumhurbaşkanı tarafından atanacak, görevden alınacak, denetlenecek. Kısaca TBMM artık devre dışıdır. Yani Meclis yok, seçilenleri bir kişi belirleyecek.
6. Madde ile yine Gazi Meclisin etkili denetleme yolları; “gensoru, güvenoyu ve güvensizlik oyu” hükümetin sunduğu bütçenin ret yoluyla düşmesini sağlamaktır. Bu yollarla Başbakan ve Bakanlar gerektiğinde hükümetler düşürülebiliyordu. Öneriye göre, Cumhurbaşkanına, yardımcılarına, bakanlara “SÖZLÜ SORU BİLE” sorulmayacak. “Siyasi sorumluluk nedeniyle” denetim yani 5 yıl süreyle hangi hatayı yaparsa yapsın denetlenmeleri söz konusu bile olmayacaktır. Milletvekilleri artık etkisi olmayan, Ulusun haklarını savunmayan, hükümeti denetleyemeyen insanlar haline gelecek. Yani yetkinin verildiği söylenen “MİLLETİN” vekili konuşamayacaktır.
7. Maddede ise bir kimse 2 kez Cumhurbaşkanı olarak seçilebilir denmektedir. Ancak önerinin 11. Maddesiyle buna ayrıcalık getirilmiştir. Cumhurbaşkanının ikinci döneminde, meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir. “Partili Cumhurbaşkanı” üstelik Genel Başkansa isterse parti disiplinini kullanıp, meclis çoğunluğunu harekete geçirerek kolaylıkla 3 dönem yani 15 yıl bu görevde kalmayı garantileyebilir.
Sekizinci madde ile Yürütme yetkisini tek başına Cumhurbaşkanı kullanacak. Yargı ve yasama ise Cumhurbaşkanının vesayeti altına giriyor. Anayasanın “güçler ayrılığı” ilkesi kesin olarak ortadan kalkıyor. 15 yıldır iktidar olabilen bir siyasi partinin bunu “prangalardan kurtuluyoruz” diye açıklamasında ayrı bir garipliktir. Cumhurbaşkanı TBMM’nin büyük ortağı olacaktır. Yasama yetkisi Anayasaya aykırı olarak devredilecektir. Cumhurbaşkanı bütün üst kademe yöneticilerini atayacaktır. Kısacası “seçilmişler” dönemi bitecek “atanmışlar dönemi” başlayacaktır.
Bir sakıncalar bütünü Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile Ulusun elindeki Egemenliği alıp bir partiye başka bir deyişle bir kişiye verilmek istenmektedir. Türk Ulusu saltanat ya da benzeri yönetim biçimlerini 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin İlanı ile geride bırakmıştır. Egemenliğini kimseye bırakmayacak kadar bilinçlidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.