Sadece bu gününüz değil, her gününüz kutlu olsun!

Millet Mektepleri’nin açılışı ve Ulu Önder Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır.
Bizi eğitip, hayata hazırlayan gelecek nesillerin yaratıcıları Öğretmenlerimizi saygıyla andığımız 24 Kasım Öğretmenler günü bugün.
24 Kasım Öğretmenler Günü, bugün tüm yurtta olduğu gibi Karacabey’de de törenlerle kutlanacak. Atatürk Anıtı’na saat 13.15′te çelenk sunumuyla başlayacak program, Şükran Yemişçioğlu Kültür Merkezi’nde düzenlenecek etkinlikle devam edecek. Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nce saat 13.30′da gerçekleştirilecek olan 24 Kasım program, Okul Müdürü Edip Özcan’ın konuşmasıyla start alacak. Özcan’ın ardından İlçe Milli Eğitim Müdürü Emin Dingin de, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapacak. Daha sonra Edebiyat Öğretmeni İbrahim Akbaş, ‘Buz Tutan Çocukluğumu Isıtsın Sesin Öğretmenim’ adlı şiiri okuyacak. Oratoryo (Ben Öğretmen Olmak İstiyorum) ve Öğretmenler Günü’nü konu alan video gösterimi ile sürecek olan program, mesleğe yeni başlayan öğretmenler adına Karacabey İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Aday Rehber Öğretmeni Gülşah Filiz’in konuşması ve daha sonra da mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin yemin töreni ile devam edecek. Kutlama programı emekli öğretmenlere Hizmet Şeref Belgeleri ve ödül töreni ile sona erecek.
Emin Dingin’den anlamlı mesaj
Karacabey İlçe Milli Eğitim Müdürü Emin Dingin, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle açıklama yaptı. Öğretmenliğin çok kutsal bir meslek olduğuna vurgu yapan Dingin şunları kaydetti: “Değerli öğretmen arkadaşlarım; Her şeyden önce en güzel duygularla ve selamların en güzeliyle selamlıyor, Öğretmenler Gününüzü yürekten kutluyorum. Değerli Meslektaşlarım; Geçmişle gelecek arasında bir köprü vardır ve bu köprü öğretmenler sayesinde kurulur. Tarih ve kültür mirasımızın geleceğe taşınması biz öğretmenlerin ait olduğumuz millete en büyük borcudur. Milletimizin tarih imbiğinden asırlarca damıtarak biriktirdiği maddi ve manevi değerlerimiz, hızla küresel erozyona uğramakta, bu milletin değerleri yine bu milletin evlatları tarafından terk edilmektedir. Geçmişten güç almadan yetişen bir geleceğin, ne kadar bu topraklara ait olacağı, ne kadar bu toprağa hizmet edeceği malumdur. Bize ve bizden olana yabancılaşan bir nesil yetişmemesi için de, gereken tedbirleri almak yine bizlere düşmektedir. Değerli öğretmen arkadaşlarım; İnsanlar bizlere en değerli varlıklarını emanet ediyorlar ve haklı olarak çocuklarının geleceği ile ilgili kaygı taşıyorlar. İnsanların, çocuklarının geleceğine dair kaygılarını aslında en iyi biz anlayabiliriz. Çünkü biz hem anne babayız, hem de öğretmeniz. Ölçü belli!.. Kendi çocuğumuz için taşıdığımız kaygıları öğrencilerimiz için de taşımak, kendi çocuklarımız için istediğimiz başarıları öğrencilerimiz için de istemek. Dahası kendi çocuklarımıza nasıl davranılmasını istiyorsak öğrencilerimize de öyle davranmak. İşte ölçü bu!.. Bu kadar açık ve net. Bizlerin de, hiç şüphesiz ki bu sorumluluk içinde, bu emanetlere ne pahasına olursa olsun sahip çıkmamız gerekir. Aynı zamanda bu emanetlere sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmak demektir, vatana, millete sahip çıkmak demektir. Millî ve manevi değerlere sahip çıkmak demektir. Bizlerin hata yapma lüksü hiç ama hiç yok. Bir marangoz hata yapsa, bir mühendis hata yapsa maddi kayıp ya da iş gücü kaybı olur. Bir fabrika düşünün bütün ürünleri defolu. Fabrika ne yapar? hemen maddi zararı göze alarak, geleceğini düşünerek ürünlerini piyasadan toplatır. Peki böyle bir durumda biz ürünlerimizi toplatabilir miyiz? Keşke bu mümkün olsaydı. Bizim eğitiminden sorumlu olmadığımız hiçbir fert yok ki. Bakkal Ahmet, kasap Halil, sokağımızı temizleyen işçi Hasan, ayakkabımızı boyayan Metin, evimizi inşa eden Hüseyin usta, musluğumuzu tamir eden Salih usta, memur Mehmet, acilde çalışan Zeynep hemşire vs. İşte bizim ürünlerimiz de bunlar. Peki, biz hata yaparsak ne olur. Mehmet Akif’in mısralarındaki Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek, İşte çiğnetmedi yurdunu çiğnetmeyecek diyen o nesil yok olur. Evet, Biz uyursak millet uyur, biz yok olursak millet yok olur… Bizleri hiçbir üreticiyle kıyaslamak mümkün değil. Çünkü biz insan yetiştiriyoruz, bunun farkındayız ama önemli olan sanırım bu farkı fark ettirmektir. Bu zorlu sevdanıza sahip çıkın alnınız açık, başınız dik olsun!. Çünkü en güzel sıfatlar sizlere yakışıyor ve sizlerle anlam kazanacaktır. Bizler büyük bir camianın mensubuyuz, elbette sorunlarımız da büyük olabilir. Ama bu sorunların çözümü hiçbir zaman bize emanet edilen öğrencilerin mağduriyetlerine sebep olacak eylemlerde aranmamalıdır. Çünkü hak gasp ederek hak aranmaz!. Aransa da bulunmaz!.. Bizler birer bahçıvan misali, öğrencilerimizle birlikte birer çiçek misaline ömrümüzü adamış insanlarız ama bahçemizdeki zararlı otlarda da bizlerin ihmalinin olduğu unutulmamalıdır. Değerli öğretmen arkadaşlarım; Bir harf yükü bir dağ yükü gibidir. Bir harf için kırk yıl köle olunuyorsa elbette ki bir harfin yükü bir dağa eşdeğerdir. Harfte sembolleşen ilimdir, irfandır, erdemdir. Medeniyet de işte bu harfte gizlidir. Medeniyetin bütün yükü bir harfin omuzlarındaysa yine medeniyet bu harfi taşıyanların sırtındadır demektir. Bu yüzden, sırtımızdaki yük sandığımızdan daha da ağırdır değerli meslektaşlarım. Son olarak, sizlerle bir kıssadan hisse paylaşmak istiyorum; Fatih Sultan Mehmet beyaz atına binmiş, ordusunun önünde, İstanbul’a ilk defa giriyor. İki yanında onu yetiştiren Akşemsettin, Molla Hüsrev ve Molla Gürani var. Şehir halkı yol boyunca dizilmiş heyecanla Türk ordusunu karşılıyor. Bu arada halkın arasından birçok kimse ellerindeki çiçek demetini padişaha sunmak için ileri atılıyor. Hepsi de Akşemsettin’i ak sakalıyla ağır duruşuyla padişah sanıp çiçekleri ona sunmaya çalışıyorlar. Akşemsettin atını geri çekip göz ucuyla Fatihi göstererek ‘Sultan Mehmet odur; çiçekleri ona veriniz’ demek istiyor. Fatih Sultan Mehmet, çiçeklerle kendisine doğru yürüyenlere hocası Akşemsettin’i göstererek: – Evet Sultan Mehmet benim; ama o da benim hocamdır. “Gidiniz çiçekleri ona veriniz” diyor. İşte Osmanlıyı Osmanlı yapan büyük sır da budur. Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken bir kez daha eğitim şehitlerimizi ve ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyor, göreve yeni başlayan öğretmenlerimize başarılar diliyor, emekli olan öğretmenlerimize de sağlıklı uzun ömürler temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor ve öğretmenler gününüzü tekrar en içten dileklerimle kutluyorum. Yolunuz açık olsun!… Gününüz Kutlu olsun!…”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.