Polis ve şiddet…

Ülkemizde polis güvenlik algısı değil, şiddet algısı oluşturuyor. Taksim Gezi Parkı olayları sırasında milyonlarca vatandaşımızın katıldığı barışçı gösteriler bunu açıkça ortaya koydu.

Yine son günlerde AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) tarafından alınan kararlar da bu algının nedenlerini açıklayabiliyor. Doğrusunu isterseniz bendenizde de bu konuda çok olumlu bir algı oluşmamış.

Uzun yıllar polisle karşı karşıya geldiğimiz zamanlar oldu. Bir de bazı resmi toplantılarda, kokteyllerde, ziyaretlerde polis yetkilileriyle ilişkilerimiz oldu. Bu temaslar sırasında son derece medeni ilişkiler içinde olduğumuzda “acaba haksızlık mı ediyorum?” sorusunu kendime yönelttiğim zamanlar da oldu. Kısa süre sonra yaşadığımız bir başka olayla haksızlık etmediğim kanısı tekrar güçlendi.

Dün sabaha karşı hiçbir şekilde içinde olmadığım, tesadüfen en yakın konumda izlediğim bir olay nedeniyle polis kavramının şiddet kavramıyla eşdeğer hale geldiğini bir kez daha gördüm.

Polis okullarında nasıl bir eğitim verildiğini bilemiyorum. Ancak birileri adeta polis eşittir şiddet algısı oluşturacak bir eğitimi tüm polislere vermiş. Ya da polis görev yaparken böyle davranması gerektiği konusunda meslek içi bir eğitimi etkileşim yoluyla alıyor.

Önceki gün iş nedeniyle otobüsle Bursa seyahati yaptım. Aynı gün akşam saatlerinde Muğla'ya dönmek üzere yine otobüse bindim. Otobüs Marmaris istikametinde gittiği için yolcuların önemli bir kısmının turistik amaçlı seyahat ettiği anlaşılıyordu. Hemen çapraz arkamda Türkçe bilmediği anlaşılan yabancı uyruklu bir çift gülen gözlerle alaturkalıkları izliyordu.

Gece yarısını geçtikten sonra Manisa şehir merkezine girdiğimiz sırada yolumuz polis ekiplerince kesildi. Şoförün ön kapıyı açmasından hemen sonra çok sayıda polis baskın yaparcasına çok sert hareketlerle otobüsün içini doldurarak kimliklerimizi çıkarmamızı istedi.

Bir ihbar üzerine belirli bir kişiyi aradıkları bir süre sonra anlaşıldı. Hemen yanımdaki koltukta oturmakta olan otuzlu yaşlardaki bir genci sert hareketlerle otobüsten indirirken oturduğu koltuğu ve üstteki raf şeklinde bagajı aramaya başladılar. Bir süre sonra polislerin Narkotik Şubeden olduklarını ve uyuşturucu aramakta olduklarını anladım.

Alınan şahıs hemen yanımda idi ve aramızda koridor boşluğu olduğu için olayın en yakın seyircisi durumundaydım. Olayları birinci mevkiden izliyordum. Hemen sonra aldıkları yolcunun yanında oturmakta olan bir başka genci de hoyratça aşağı indirdiler. (İlk indirilen Bursa'dan ikinci indirilen Balıkesir'den binmişti.) Raflardaki eşyaları kabaca indirip aramalarını sürdürürken tüm yolcular korku dolu gözlerle  olayları izliyorlardı. Arkamdaki yabancı çift korku ile birbirlerine sokulmuşlar olup biteni anlamaya çabalıyorlardı.

Derken birden bire otobüsün içine eğitimli polis köpeği sokuldu. Polis köpeği hemen yanımdaki koltuğa saldırırcasına atladı. İri cüsseli polis köpeği koltuğa parçalarcasına saldırırken koltuğun hemen arkasındaki yabancı çifti de rahatsız etmeye başladı. Köpeği kontrol eden polis yabancıların kalkmasını istedi. Kendilerini onların yabancı olduğu ve Türkçe bilmedikleri konusunda uyarmam üzerine Ortaokul İngilizcesi ile yerlerinden kaldırdılar. Yolcuların adeta dili tutulmuştu. Şoför böyle bir yolcuyu taşıdığı için suçlu imiş gibi koltuğuna büzülmüş verilen emirleri yerine getirmeye çabalıyordu.

İş öyle bir boyuta ulaştı ki sonunda dayanamayarak polisleri uyarmak zorunda kaldım. En azından bir açıklama yapmak durumunda olduklarını, yolcuları tedirgin etmeye hakları olmadığını ifade ettim. Bu uyarı üzerine yolcular biraz kendilerine geldi. Şefleri olduğu anlaşılan sivil görevli beni sertçe uyararak “görev yaptıklarını” söyledi. Aramızda yaşanan tartışmadan sonra daha nazik davranmaya başladılar.

Aramayı yapan polisler içinde kendilerini gizleme gereği nedeniyle olsa gerek çok hırpani kılıkta olanlar vardı. Bu halleriyle hiç güven vermiyorlardı. Buna bir de üzerlerine sinmiş olan şiddet davranışları eklenince gerçek bir  korku tablosu ortaya çıkıyordu. En azından yolcular indikten sonra polis köpeği araca sokulabilirdi. Polis, koltuklarda öyle hoyratça arama yapıyordu ki bir yolcu ancak otobüs görevlileri ile anlaşarak koltuğun süngerleri içine  bir şey yerleştirebilirdi. Polisin bu tutumuna karşı yolculardan hiç kimse polise yardımcı olma tavrı takınmadı.  

Uzun süre orada bagajların aranmasını bekledik. Otobüsün bütün seyahat programı alt üst oldu. İte kaka otobüsten indirilen 2 kişi hiçbir açıklama yapılmadan özür dilenmeden tekrar otobüse bindirildi. İkisinin de utançtan kafası yerdeydi. Yolumuza devam ettik. Hiç kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Daha sonra ilk indirilen gencin İzmir'de Roman vatandaşların yoğun yaşadığı İkiçeşmelik semtinde oturmak gibi ağır bir “suçu” olduğunu öğrendim.  Aramızda ağır “suçlu ya da cani” olabilecek 2 kişi ile seyahat ediyorduk. Sadece 2 yolcu değil hepimiz dahası sahibi milletvekili olan otobüs firması da ağır hakarete uğramıştı.

Gerçekten merak ediyorum. Polis böyle bir görüntü vermek için özel bir eğitim mi alıyor? Bu hakaretle karşılaşan yolcular bundan böyle polise nasıl yardımcı olabilir? Otobüste bulunan 2 yabancı “Geceyarısı Ekspresi” filmini seyrettilerse anımsamışlar mıdır?

Polis görünce aklınıza şiddet ve korku mu gelmelidir? Yoksa güvenlik duygusu mu?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.