Polis Memuru Duran Aslan’a açık mektup!

7 ekim habertürk gazetesi’nin sürmanşet fotoğrafının ardındaki hikâye… Manisa’da şiddet sebebi ile evinden, ayrılan ve sığınmaevine yerleşen bir kadın. Şiddet uygulayan eş, elinde çiçeklerle sığınmaevine gidiyor, içeri giriyor ve eşini ikna ederek eve dönmesini sağlıyor. kadın, eve gelmesinin üstünden iki saat geçmeden, duş alırken eşi tarafından ekmek bıçağı sırtına saplanarak öldürülüyor. bu şiddeti haber yapan habertürk de, sözde kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için, bağırsakları dışarı çıkmış, kanlar içinde, sırtında bir ekmek bıçağıyla, gözleri açık, yüzüstü yatan kadının fotoğrafını sürmanşetten basıyor. rezalet internet ortamında ve sosyal ağlarda konuşulmaya başlayınca gazetenin internet sitesindeki fotoğraf mozaikleniyor ancak gazete basılmış ve tüm türkiye’ye dağıtılmış bile.
Şimdi, ne kadın düşmanı, cinsiyetçi, tacizci ve tetikçi fatih altaylı’nın savunmasına değineceğim ne de romantik ve melankolik ama apolitik yazar ece temelkuran’ın altaylı’yı aklamaya dönük anlamsız yazısına dair. gazetecilik etiğine ise hiç girmeyeceğim. ben gözlerimi, şiddet uygulayan kocanın elinde çiçeklerle, gizli olması gereken bir sığınmaevine elini kolunu sallayarak nasıl girdiğine ve o kadının o şiddet ortamına tekrar dönmesine engel olamayan sisteme, koşullara ve kadın bakış açısına dikeceğim. ve “son yıllarda kadın cinayetlerinde ve de kadına yönelik şiddette bir artış var” cümlelerine.
Kişisel olarak ve bildiğim istatistiklere baktığımda görüyorum ki, evet sayısal olarak bir artış var ama ciddi bir artış dedirtecek kadar değil. sadece son yıllarda kadın örgütlerinin çabalarıyla, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin gündeme getirilmesi medyada görünürlüğü artırdı ve bu görünürlük maalesef ki bu kadar fütursuzca haberleştirildiğinde de şiddetin ve cinayetlerin meşrulaşmasına sebep oldu. çünkü şiddeti uygulayanlar ve bıçağı saplayanlar, tahrik indirimiyle cezaları altı aylara indirilen kocaların, babaların haberlerini de okudu, bu durum işlerini kolaylaştırdı. oysa o haberlerin yanında “karısını bıçaklayarak öldüren ismi lazım değil kişi, ömür boyu müebbet hapse çarpıtıldı” gibi bir haber de manşetten verilseydi, belki de caydırıcı olacak ve artmak yerine azalacaktı. acıdır ki, medyamız da erkek egemen bir bakış açısına sahip olduğu için, haberlerin hiçbirinde adamların esamisi okunmaz ama kadınlar her türlü teşhir edilir.
Polis kimi koruyor?
Bu yazıyı aslında bu sabah aldığım bir telefondan sonra yazmaya karar verdim. saat 10.30 sularında bir polis memuru tarafından arandım. bana, yanında bir vatandaş olduğunu ve kızını aradığını söyleyerek nilüfer belediyesi’nin kadın sığınmaevi’nin yerini sordu, yardımcı olmamızı istedi. ben de kendisine sığınmaevimizin henüz açılmadığını, açılmış olsa bile sığınmaevlerinin bilgilerine dair gizlilik ilkesi olduğunu ve hiçbir şekilde yerlerini, adreslerini vermeyeceğimizi, hatta kadınla ilgili bilgi de veremeyeceğimizi, bunun yasal olarak suç olduğunu belirttim.
Çok bilen polis memuru ‘abimiz’in cevabı; “biliyoruz kardeşim bunları da, sosyal hizmetlerin falan yerdeki sığınmaevini herkes biliyor. siz neden saklıyorsunuz ki?” oldu.
Ben de kendisine, “vatandaşın güvenliğinden sorumlu olan bir polis memuru bile her önüne gelene sığınmaevinin yerini söylerse herkes bilir tabi. bunu yaparak kadının hayatını riske atıyorsunuz ve suç işliyorsunuz” dedim. ancak kendileri ‘benim boş boş konuştuğum, adamın kızın babası olduğu, kızını aramaya, bulmaya ve nerede olduğunu bilmeye hakkı olduğu’ konularında takıntılıydı. cevaben, “eğer,” dedim, “kızı kendini güvende hissetseydi, şu anda babasının yanında olurdu. demek ki sığınmaevinde olması için geçerli sebepleri var.”
Ama memur ‘abimiz’ üstüne vazife olanı değil vazife olmayanı yapmakta o kadar ısrarcıydı ki, bir yandan bana nasıl da boş boş konuştuğumu ve bir babanın kızına hiçbir şey yapmayacağını anlattı bir yandan da yanındaki adama sosyal hizmetlerin falan yerdeki sığınmaevini tarif etmeye başladı.
Kime istersen şikâyet et!
Telefonun diğer ucunda, sinirden ve çaresizlikten titrerken yapabildiğim tek şey, kendisine suç işlediğini ve bu durumu emniyet müdürlüğü’ne bildireceğimi söylemek oldu. bana, “benim adım duran aslan, sicil numaram da şu. istediğin yere şikâyet et!” dedi. ve görevi toplumun her bir bireyini, ama şiddet görme riski olanları daha bir özenle korumak olan bir polis memuru, bu sözleri söyleyerek telefonu yüzüme kapattı.
Elbette ilk iş bursa il emniyet müdürlüğü’ne resmi bir şikâyet dilekçesi yazdım. emniyet müdürlüğü’yle yaptığım telefon görüşmesinde  – adını ve sicil numarasını defaatle söylemekten çekinmeyen ve dolayısıyla kendisini teşhir etmekte sakınca görmeyen polis memuru duran aslan – hakkında soruşturma açılacağını söylediler. şimdi bu soruşturmanın akıbetini bekliyorum ve herkese bildiriyorum ki bu konunun takipçisi olacağım ve sonuç alana kadar her fırsatta soracağım.
Bugün ayrıca, bursaport’da da yayınlanan bir haberi, noktasına virgülüne dokunmadan alıntılamak istiyorum. ve özellikle istiyorum ki, “babası kızına ne yapacak?” diyen polis memuru duran aslan bu haberi okusun. ve bu topraklarda bazı babaların, bazı kocaların, bazı sevgililerin, bazı ağabeylerin, bazı kardeşlerin, bazı patronların kadınlara neler yaptığını görsün, duysun, bilsin.
Öldürdüğü kızının cesedini gömebilmek için arkadaşından yardım istemiş “iddiaya göre, kahramanmaraş’ta yaşayan v.y. (43), arkadaşını arayarak kızı y.y’yi öldürdüğünü söyledi, cesedi gömebilmek için arkadaşından yardım istedi.v.y’nin arkadaşı ise telefon konuşmasının ardından polisi arayarak ihbarda bulundu. asayiş şube müdürlüğü cinayet büro amirliği ekipleri, v.y’nin oturduğu mehmet akif mahallesi’ndeki evde arama yaptı. yapılan incelemede 15 yaşındaki y.y’nin cesedi bulundu. olay yeri inceleme ekiplerinin evde inceleme yaptığı sırada, baba mahallede gizlendiği yerde yakalandı.
Sağlık kontrolünün ardından kahramanmaraş emniyet müdürlüğü’ne götürülen v.y’nin ilk ifadesinde, ”yaklaşık 5 ay önce gaziantep’in nizip ilçesinden kahramanmaraş’a geldim ve yerleştim. bir inşaat firmasında işçi olarak çalışıyorum. kızım nizip’te bazı erkeklerle görüşüyordu. görüşmemesi için kahramanmaraş’a gelmiştik. burada da görüştüğünü öğrenince kendisini uyardım. ancak beni dinlemedi. çok pişmanım” dediği öğrenildi.
Cumhuriyet savcısının evde yaptığı incelemenin ardından y.y’nin cesedi otopsi için kahramanmaraş devlet hastanesi morguna kaldırıldı.”
Sayın polis memuru duran aslan,  bu coğrafyada da dünyanın her yerinde de babalar, kocalar, ağabeyler, erkek kardeşler, sevgililer, komşular ya da tanımadığımız erkekler kadınları taciz ediyor, öldürüyor, tecavüz ediyor, dövüyor, eve kapatıyor, kısaca her türlü şiddeti uyguluyor.
Bu memlekette ve her yerde babalar kızlarına, kız kardeşlerine, eşlerine kıyıyor sayın duran aslan, hem de hiç çekinmeden. üstelik de bunu ‘namus’ları için yaptıklarını söyleyip tahrik indirimlerinden faydalanabiliyorlar. bu ülkede öyle şeyler oluyor ki sayın duran aslan, tecavüze uğrayan bir kadın, ‘tecavüzü istemekle’ itham ediliyor, tecavüzcüleri ise mahkeme salonlarındaki “iyi halleri” sayesinde en alt sınırdan ceza alıyorlar. bu ülkede n.ç diye bir kadın var sayın aslan ve bu kadın, 12 yıldır adalet bekliyor.
O yüzden sayın aslan, size ve arkadaşlarınıza bir çağrım var: kolluk kuvvetleri olarak lütfen size başvuran şiddet mağduru kadınları kocaları ile barıştırmaya çalışmaktan, sığınmaevlerine gitmek isteyen kadınları evlerine dönmeleri için ikna etmeye çalışmaktan vazgeçin. şiddete engel olmak için lütfen koruma talep eden kadını koruyun, taciz eden kocayı takip edin, kontrol altına alın. bir kadının ölü bedeninin daha sürmanşetlere taşınmasına ortak olmayın. lütfen!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.