Otoban mağdurları umutlandı!

Danıştay Başsavcısı çiftçilerimizi heyecanlandıran görüş belirtti.

Karacabey’den geçen Otoyol Projesi’ndeki “Toplulaştırma” yerine “Kamulaştırma” yapılması istemiyle açılan davada, Danıştay Başsavcılığı çiftçilerimizi umutlandıran görüş bildirdi. Savcılık, toplulaştırmanın, amacına uygun olmadığına vurgu yaparken, kararın iptal edilmesi gerektiğini belirtti.
Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolunun geçeceği arazilere diğer bölgelerde kamulaştırma yapılırken, Karacabey’in verimli arazileri için ilginç bir kararla toplulaştırma kapsamına alındı. Karacabeyli çiftçiler verimli arazilerinin Bakanlar Kurulu Kararı ile otoyol için ücretsiz ellerinden alınmak istenmesine büyük tepki gösterdi. Köylüler, Bakanlar Kurulu’nun bu kararının iptal edilmesi istemiyle dava açtı.
Konuyla ilgili düşünce bildiren Danıştay Başsavcısı Hasan Çeğindir, Bakanlar Kurulu’nun aldığı toplulaştırma kararının ilgili kanuna uyarlılık göstermediği belirtti. Canbalı, Sırabademler Mahalleleri ile Canbaz, Gönü, Harmanlı, Hürriyet, İnkaya, Karakoca, Muratlı, Seyran, Subaşı, Taşpınar ve Yolağzı köylerinde 3083 sayılı Sulama Alanlarının Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu kapsamında toplulaştırma yapılmak üzere uygulama alanı ilan edilmesine ilişkin kararın, amaca uygun olmadığını savunan Danıştay Başsavcısı Hasan Çeğindir, iptal yönünde görüş bildirdi. Çeğindir, incelediği dosya hakkında şu düşüncelere yer verdi:
“Dava, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun 3’üncü ve 8’inci maddelerine istinaden 07/11/2012 tarihli ve 28460 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 12/10/2012 tarihli ve 2012/3857 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Bursa İli, Karacabey İlçesi, Canbalı ve Sarıbademler Mahalleleri ile Canbaz, Gönü, Harmanlı, Hürriyet, İnkaya, Karakoca, Muratlı, Seyran, Subaşı, Taşpınar ve Yolağzı köylerinin 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu kapsamında toplulaştırma yapılmak üzere uygulama alanı ilan edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 35’inci maddesinde, mülkiyet hakkının, ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği öngörülmüştür. 44’üncü maddede de, devletin, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan, çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alacağı, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebileceği belirtilmiştir. Anayasanın 45’inci maddesinde de, tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması düzenlemiş, Kamulaştırma başlıklı 46’ncı maddesinde ise, devlet ve kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkili olduğunu belirttikten sonra, kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedelinin her halde peşin ödeneceği, taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin uygulanacağını belirlemek suretiyle çiftçilerin hak ve menfaatlerini koruyucu düzenlemelere yer vermiş bulunmaktadır. 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu; sulama alanları ile Bakanlar Kurulu Kararlarıyla belirlenecek yerlerde toprağın verimli şekilde işlenmesini, işletilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını, tarım üretiminin sürekli olarak artırılmasını, değerlendirilmesini ve buralarda istihdam imkanlarının artırılmasını, yeterli toprağı bulunmayan ve topraksız olan çiftçilerin zirai işletme kurabilecek şekilde devletin mülkiyetinde bulunan topraklarla topraklandırılmalarını, desteklenmelerini, eğitilmelerini, ekonomik üretime imkan vermeyecek şekilde küçülmüş, parçalanmış tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım topraklarının ailenin geçimini sağlamaya ve aile işgücünü değerlendirmeye yetmeyecek şekilde parçalanmasını önlemeyi, yeni yerleşme yerleri kurmayı, mevcut yerleşim yerleri ve eklemeler yapmayı, zaruret halinde tarım arazisini, tarım dışı amaçlara tahsisini düzenlemeyi, dağıtılamayan tarım topraklarının değerlendirme şekillerini belirlemeyi ve milli güvenlik nedenleri ile, Bakanlar Kurulunca gerekli görülen yerlerdeki tarım topraklarının mülkiyet ve tasarruf şekillerinde ve yerleşim yerlerinde düzenlemeler yapmayı amaçlamıştır. 3083 sayılı kanunun amacı ve ilkeleri bağlamında arazi toplulaştırma uygulamasının; çiftçiler, arazi sahipleri ve kamu yatırımları bakımından faydası bulunduğu konusunda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır. Ancak, inceleme konusu olayda sorun, Gebze-Orhangazi-İzmir otoyol projesi kapsamında yapılacak olan kamulaştırma işleminin, toplulaştırma projesi öncesinde yapılıp yapılmaması noktasında düğümlenmektedir. Anılan bölgede arazi toplulaştırma uygulamasının hayata geçirilme tarihi ile Gebze Orhangazi-İzmir otoyol projesinin yapımı arasında bağlantı bulunduğu tartışmasızdır. Gebze Orhangazi-İzmir otoyol projesi güzergah krokisi ve diğer belgelerin incelenmesinden, otoyol çevresinde bulunan alanların uygulama alanı kapsamına alındığı, aralarında bu kanunun amacı bağlamında belirgin bir farklılık bulunduğu, dayalı idarelerce ortaya konulmayan diğer çevre alanların ise, uygulama alanı kapsamı dışında bırakıldığı görülmüştür. Bu durum dahi, idarenin dava konusu toplulaştırma uygulamasındaki asıl amacının 3083 sayılı kanunun l’inci maddesinde sayılanların dışında, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilecek olan otoyol yapım işi olduğunu göstermektedir. 3083 sayılı kanunun 6’ncı maddesinde, toplulaştırma alanlarında, gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine ait araziden, projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerleri için yüzde l0’a kadar katılım payı kesileceği hususuna yer verilmiştir. Anılan kanun maddesinde, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanımına ayrılacak yerlerden kasıt, proje amaçları için ayrılacak yol ve kanallardır. Otoyol gibi büyük ölçekli ve geniş kapsamlı projelerin sulama alanlarında arazi toplulaştırma uygulama projesinin bir parçası olamayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle, otoyol yapımı nedeniyle toplulaştırma projesi kapsamında bulunan yerlerden yüzde 10’a kadar katılım payı alınmasının yada uygulama projesinin bir parçası olarak değerlendirilmesinin kanunun çıkarılış amacına uyarlılık taşımayacağı şüphesizdir. Dayalı idare savunmalarında, otoyol güzergâhı için çiftçilerden kesinlikle bu amaçla kesinti yapılmayacağı ifade edilmektedir. Böyle bir hususun gündeme getirilmesi dahi, yapılan toplulaştırma uygulamasının amacı konusundaki duraksamanın varlığına işaret etmektedir. Otoyol yapımı nedeniyle yol güzergahına isabet eden taşınmazların ve varsa üzerindeki tarımsal yapı ve tesislerin her halükarda kamu tarafından alınacağı için, aynı yerin toplulaştırma uygulaması çerçevesinde sahibine bırakılması mümkün değildir. Ancak, bu alana eşdeğer başka bir alanın verilmesi yoluyla karşılanması söz konusudur. Halbuki, 3083 sayılı kanun ve uygulama yönetmeliği, uygulama alanındaki arazinin sahibine bırakılmasını ilkesel olarak benimsemiştir. Kaldı ki, kamulaştırma işlemi sonrası toplulaştırma yapılmasına maddi veya hukuki bir engel de bulunmamaktadır. Sonuç olarak bakılan uyuşmazlıkta, gerek dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı’nda gerekse dayalı idarelerin savunmalarında, yukarıda yer verilen amaçlardan hareketle söz konusu arazi toplulaştırmasının gerekliliğinin ortaya konulamadığı, başka bir ifadeyle toplulaştırma işleminin sebebi olarak, kanunun 1’inci maddesinde yer verilen amaçlardan herhangi birinin gösterilmediği, aksine, dava konusu işlemin 08/12/2010 günlü ve 27779 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi’ne ilişkin Genelge ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (Tarım Reformu Genel Müdürlüğü) ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasında imzalanan 13/01/2011 tarihli Protokol uyarınca söz konusu otoyol projesi güzergahında 3083 sayılı Kanun uyarınca yapılacak arazi toplulaştırmalarına öncelik verileceği saikinden hareketle tesis edildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, Bursa – Karacabey mevkiinde otoyol güzergâhında yer alan yerleşim birimleri için, 3083 sayılı kanunun 1’inci maddesinde yer verilen anlamda bir toplulaştırma amacıyla hazırlanmadığı tespit edilen Bakanlar Kurulu Kararı’nda hukuka uyarlık bulunmadığından, dava konusu mahalle ve köyler bakımından iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.”
Karacabey Ziraat Odası eski Meclis Başkanı Nuri Karaca, “Danıştay Savcılığının görüşü çiftçilerimiz adına umut vericidir. Sevindirici bir gelişme olarak kabul edilebilir. Hukuksuzluğa “Dur” denilmektedir. Karar savcılığın görüşü doğrultusunda sonuçlanırsa çiftçilerimizin mağduriyetlerinin bir kısmı giderilmiş olacaktır” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.