Onlar mı? Onlar Suriyeli…

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Temmuz başında yaptığı açıklamaya göre Suriyeli mültecilerin sayısı 4 milyon 13 bine ulaşmış. Ülke içinde evlerini bırakıp başka yere göç etmek zorunda kalanların sayısı ise 7,6 milyonu bulmuş.
Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısının da 1,8 milyonu aşarak 2 milyona yaklaştığı belirtiliyor.
Kaçabilme fırsatını bulan atmış kendisini ülkeden dışarıya.
Kalanların hali ise meçhul…

İçinde yaşayanların farkında olmadığı, kendilerinin diğerlerinden farklı olduklarını var saydıkları ve farklı olmadıklarının farkına varamadıkları bir manzara var dünyanın her tarafından görünen…
Dünyaya yayılmaya başlayan mültecilere bakın.

Mülteciler hep aynı okullarda okumuş, aynı tarihi paylaşmış, aynı sokaklarda yaşamış, hepsi üç aşağı beş yukarı aynı görünümde, hepsi aynı dili konuşuyor.
Daha düne kadar evlerinde işlerinde, hepimiz gibi hepsi dünya halindeki bu insanlara dümdüz baktığımızda hepsi aynı.
Farklılıkları kimseyi ilgilendirmiyor.
Dünyaya göre onların hepsi “Suriyeli”.
Yol kenarlarında dilenenler, yol boyu yürüyenler, bindikleri botla bazen karaya ulaşan, bazen de denizde can verenler, barındıkları kamplarda gelecek kaygısı ile çaresizce bekleyenler.
Doktor, sanatçı, işçi, mühendis, esnaf, memur, genç, yaşlı, çoluk çocuk……
Ne fark eder..?
Düz ara hepsi “Suriyeli”…

Diğer ülkelere göre hiçbirisi ülke sınırından içeriye alınmamalı!
Ki bir dönem Avrupa ülkeleri olsun, Mısır, Ürdün ve Lübnan olsun kota dahilinde mülteci kabul ettiler.
Lakin ilticanın ardı arkası kesilmedikçe bu akın ile onlar da baş edemediler ve kendi halklarını korumak adına kapılarını kilitlemek istediler.
****
Buradan çıkacak olan sonuç ne derseniz;
Öncelikle; ülke olarak ne olursa olsun savaştan kaçınacak, savaşa bulaşmayacaksınız.
Taş yerinde ağırdır ve en nadide cevher dahi olsa insan başka bir ülkede sığıntıdır…

Bir sözüm de el altından savaşa destek verenlere;
Siz siz olacaksınız bir ülkeyi savaşa gark ederken savaştan kaçanları da hesap edeceksiniz.
Bu öyle ilahi bir adalettir ki, savaştan kaçanlar gider bu savaşta az da olsa çok da olsa tuzu olanların kapısına dayanır.
Bu öyle bir paradokstur ki, savaştan kaçanlar gider savaşı çıkartanların ülkesine sığınır.
Savaş acıdır, savaş yıkıcıdır, savaş akılsızdır, savaş yangındır.
Ve o yangından sıçrayan her kıvılcım gider herkesin eteğine yapışır…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.