‘Oğlanı bulana kadar devam’ galiba…

Şimdi de var mı bilmiyorum ama Yurttaşlık Bilgisi dersimiz vardı bizim bir zamanlar hani.
Hani o derste bir yurttaş olarak haklarımızı ve vazifelerimizi öğrenir, devletin işleyişi hakkında bilgi ve fikir sahibi olurduk.
Seçim öncesinde ve sonrasında o kitap takıldı aklıma hep.
Başbakan’ın görevi neydi, bakanların görevi neydi, Cumhurbaşkanı’nın görevi neydi?
Cumhurbaşkanı tarafsızlığını ve taraf olduğu partinin başkanını, yani memleketin Başbakanı’nı bir tarafa bırakıp meydanlarda muhalefet aleyhine bas bas bağırıp -adeta- oy istemeli miydi mesela?
Seçimin ardından çıkan sonucu ‘kendisine ihanet’ olarak algılayıp sarayına kapanıp vatandaşa küsmeli miydi?
Yıllardır sandıktan çıkan sonuca arkasını yaslayarak konuşmuştu hep oysa…
Sandıktan koalisyon çıktığını gördükten sonra, koalisyon kuracak partileri saraya davet etmeli miydi?
Yoksa Meclis’i oluşturacak partilerin listelerini bekleyip onları onaylamalı ya da onaylamamalı mıydı?
Resmî olarak Başkan olamayacağının göstergesi olan seçim sonuçlarına bakmaksızın oynadığı Başkanlık oyununa hala daha bildiği gibi devam mı etmeliydi?
Oysa yeni hükûmetin kurulma süreci Meclis’te seçilmişler ve seçilmiş temsilciler üzerinden işlemesi ve işletilmesi gereken bir süreç değil miydi?
Ha; Cumhurbaşkanı doğal sorumluluğu gereği çeşitli krizlerle karşı karşıya kalındığında ön açıcı bir rol oynar, hakem rolünü devreye koyabilirdi.
Ama tek kişilik dev kadro ile de tek kale maç yapılmaz değil mi?
Hoş; eski Cumhurbaşkanı da saha kenarından oyuna dahil olmaya bakıyor da; tek adamın eskisi-yenisi kimseyi oyuna alası yok…
“Top da benim, saha da, kale de!”

Ya Başbakan?
Sahi, artık bizim bir başbakanımız yok. Seçimin ardından Cumhurbaşkanı’na kendisinin ve Bakanlar Kurulu’nun istifasını vermiş, Cumhurbaşkanı istifayı kabul etmiş, lakin yeni Bakanlar Kurulu oluşuncaya dek devam etmelerini söylemişti.
Görevine devam eden Başbakan seçimi kendisiyle değil de rakipleriyle mukayese edince ‘Seçimden zaferle çıktık’ demişti.
Aradan geçen altı gün sonunda sesi ancak çıkan Başbakan hâlâ aynı görüşte…
% 60’ı oluşturan rakipler ise koalisyon yolunda bazen güçlü, bazen de belli belirsiz sinyaller vermeye başladıysa da kimin kiminle koalisyon yapacağı hala bir muamma.
Koalisyonu öyle ya da böyle oluşturdular diyelim, uyum içinde çalışmalarını beklemek en sıra dışından bir hayal.
Hayali kuran da olsa olsa Pollyanna…

Eee, ya ne olacak mı dediniz?
Erken Seçime gidilecek ihtimal…
İstenen oy çıkmadığı takdirde bir kez daha gidilecek.
Olmadı bir kez daha.
Olmadı bir kez daha.

Oğlanı bulana kadar ‘devam’ yani…
Kısacası olan yine halka olacağına göre,
“Zevkini çıkartın” mı diyeyim, yoksa “Allah sabır versin” mi bilemedim…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.