Mobil devrim oldu da bitti!

Aktif İnternet Medyası Derneği (AKİMED) son yıllarda önemli bir ivme kazanan mobil uygulamalar konusunda bir konferans düzenledi.
Mobil devrime hazır mısınız? diyerek yaptıkları Dernekler Yerleşkesi’ndeki davetin, “İnternet Gazeteciliği ve Mobil Uygulamalar” konulu konferansında Kuark Digital’den Bahadır Şahin ile Neşet Demir bir sunum yaptılar.
Anlatılanları dilim döndüğünce ben de size aktarayım:
Masaüstü bilgisayarların ardından dizüstüler, ardından da akıllı telefonlar ve tabletlerin ortaya çıkmasıyla beraber hepimizin tercihi mobil uygulamalar olmaya başladı. Gazetecilikten bankacılığa, e-ticaretten kurumsallığa ve dahi sosyalleşmeye kadar tüm alışkanlıklar o küçücük teknolojik alete yöneldi. Uyurken dahi başucumuzdan ayırmadığımız, bildirim sesine odaklı, ‘bakmazsam olmaz’ tadında bir hayat bizimki.
Cep telefonu kullanıcı sayısının bilgisayar kullanıcısının 4 katı olduğunu düşünürsek…
Ufak bir istatistik; Her gün doğan bebek sayısı 371 bin, her gün satılan iphone sayısı 378 bin imiş ve her gün 1,5 milyondan fazla Android cihaz aktif ediliyormuş.
Kullanıcılar da çeşit çeşit. İnsanlar tekrarcılar, sıkılganlar ve aceleciler olarak sınıflandırılmış.
Bir de bunun, içinde bulunduğumuz sektör ayağı var. Basılı medya olduğu kadar İnternet Medyası da reklam pastasından pay almak istiyor
Basının kâğıttan çok ekrana kaymasına bizler uyum sağladık lakin basına reklam veren kurumlar henüz gidişata ayak uydurabilmiş değil. Bir gazete 100 de bassa ona reklam vermeyi tercih ediyorlar. Oysa nette yayınlanan bir yazının nerelere ulaştığını bir bilseler.
İnternetin nimetlerinden yararlanabilmek için elbette ki şirketin kendi web sayfasını güncel tutması, müşterilerinin de mobil uygulamaları yutmuş olması gerek. İki taraf da eski düzende ise kağıt’a para vermek daha evla geliyor.
Basılı yayının ardında sermaye yoksa ayakta kalması çok zor. İnternet medyası ise düşük maliyeti bakımından sahibine özgürlük getiriyor. Arkasındaki sermaye tarafından kalemi tutulmadığı zaman yazmak-çizmek için el rahatlıyor.
Onun da tatsız tarafı her haberin her sitedekinin aynı olması. Farklılığını ancak özel tasarımlarla, özel haberlerle ve özel yazılarla ortaya koymalı. Örneğin Bigumigu özgür ve özgün bir blog. Başka bir benzeri yok. Bu da onun kullanıcı sayısını zirvelere taşıyor. Son zamanların yükselenionedio ona keza…
Tek taraflı iletişim olmaz
Haberi yaptım, sayfaya da koydum, sosyal medyada da paylaştım, oh işim bitti demekle olmaz. Yani tek taraflı iletişim olmaz. Bir bakmalı; haber ya da yazı okuyucuya ulaştı mı, gerçek anlamda okunması sağlandı mı ve okuyucu profili analiz edilip ona göre bir düzenlenme yapıldı mı?
Birçok site okuyucusunu içine almak için anket yerleştiriyor sayfalarına. Böylece okuyucuyu da siteye dahil ediyor.
Ve anketleriyle okuyucuları veri madeni olarak kullanıyor.
Her sayfanın ve her uygulamanın reklamı farklı oluyor. Konuya ve kişiye özel diyebiliriz.
Bu arada; istendiği zaman tıklanan reklam iyi de, tıklanmak zorunda bırakılan, videoda ya da haberde pat diye karşımıza çıkan reklamın negatif bir etkisi olduğunu birinin reklamcılara söylemesi gerek.
Kullanıcının bir siteyi tercih edip oraya sadık kalabilmesi için navigasyonunun kolay ulaşılabilir olması gerekiyor. Site ziyaretçisi aradığına en kısa ve en basit yoldan ulaşabilmek istiyor. Site ağırlık (kb) olarak kullanıcısına çok yük bindirmemeli. Üç haber okuduktan sonra internet kotasını eksilere indirmemeli. Akıllı telefonlar vesilesiyle her an tüm uygulamalara ulaşabiliyoruz. wifi olmayan yerlerde de kolaylıkla uygulama açılabilmeli.
Bu ve benzeri pek çok konuya değinilen konferans medya mensupları olarak hepimiz için epey faydalı oldu.
Geleceği öngöremeyip kendisini güncellemeyen kurumların yok oldu gittiğine bakacak olursak, bilgisayarlara attığımız formatları, güncellediğimiz yazılımları kendimiz için de yapmalıyız. Bakın ne Ixir kaldı ortada, ne Nokia, ne de Kodak…
Gelişen teknolojiyle birlikte değişen taleplere ayak uydurup ona göre bir yol haritası izlemeliydiler, izleyemediler.
Bir firma kullanıcı ile direk temas halinde olmalı. Kullanıcıların taleplerini değerlendirerek şekillenmek ve yeni uygulamalar eklemek getiriyor başarıyı.
Yoksa kendin çal kendin oyna.
Bunlar da hepimize iyi birer ders ola…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.