Kurtulan, kurtulamaz!

Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Sadi Kurtulan'ı kim kurtaracak? AKP mi? Hadi canım sende. AKP için kaçınılmaz son başladı. 

“Gezi” AKP'yi allak bullak etti. Oy oranı hızla düşüyor. Üstüne üstlük, AKP kendi içinde kırılma yaşıyor. Cemaat, Abdullah Gül'den yana tavrını koydu. Bülent Arınç'ın Pensilvanya çıkartmasındaki uzlaşma finalinden sonuç çıkmadı. 

Fethullah Gülen'in restine, Recep Tayyip Erdoğan restle karşılık verdi.

Kılıçlar çekildi. AKP'yi kim kurtaracak?

Gül'ün, Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olacağı kesin gibi. Erdoğan'la bir yıldır doğru dürüst konuşmayan Cumhurbaşkanı Gül'ün partisi hazırda bekletiliyor. Zamanlama ayarı yapıldığı açıkça görülüyor.

“Gezi” ile birlikte, gündem yaratma masallarını yitiren Başbakan Erdoğan, kendi derdine düştü. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık. AKP gerçeğinin gizlenebileceği örtü kalmadı. Ezber bozuldu.

Kral çıplak.

Erdoğan'ın, yılardır dış rüzgarla idare etmeye çalıştığı iç politikadaki iflası, “Gezi” ile ortaya çıkınca, ABD'nin “Arap Baharı” kışa dönüştü. Ilımlı İslam buz kesti. Yeni bir politika belirleme zorunluluğundaki ABD, öncelikle Türkiye'ye sırtını döndü.

Bölünme açılımı, toparlanması olanaksız biçimde saçıldı.

Evdeki hesabın çarşıda tutmadığını söyleyebiliriz.

Erdoğan, hem içeride, hem dışarıda yalnızları oynamaya başladı.

En önemlisi, diken üstündeki yabancı sermayenin terk-i diyar eylemeye yelken açmasıdır. İşte bu nedenledir ki, AKP'deki panik havası, önlenemez çöküşten kaynaklanmaktadır. 

AKP açmazlarda, kimyası iyice bozulmuş durumda, hangi sokağa girse çıkmazlarda.

Oyna bakalım oynayabilirsen.

Dört bir yanımız Arap saçı.

Kaç para eder kaçı?

Devran dönüyor…

Yukarıdaki fotoğrafı okuduğunda, Sonbahar'daki gümbürtünün ayak sesleri anlaşılmıyor mu? “Gezi,” Eylül'de meydanların çok daha fazla kızışacağının işaretlerini veriyor. Yerel seçimlerin hengamesinde Sadi'yle kim ilgilenebilir ki?

Sadi yandı da, giderken en yakınlarını da yaktı.

Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı AKP'li değil de CHP'li, ya da MHP'li olsaydı ve ihaleye fesat karıştırsaydı, şu anda o koltukta oturuyor olabilir miydi?

En iyimser olasılıkla cezaevini görmüş olurdu.

Dur, durak bilmeyen Sadi paçayı ikinci kez kaptırdı. Daha önce üç ayrı suçtan yargıya gönderilen Sadi'nin bu kez, 13. 08. 2010 ve 27. 02. 2012 tarihli dosyalarda ihaleye fesat karıştırdığı saptandı. 27. 02. 2012 ve 02. 05. 2011 tarihli dosyalarda ise yeşil alanı imara açarak yer sahibine menfaat sağladığı ileri sürülen Sadi, kaçak inşaata göz yumduğu anlaşılan dosya ile birlikte toplam dört ayrı yeni suç işlemiş oldu. 

Yandı keten helvası.

Sadi'nin burnundan yakalandığını İçişleri Bakanı Muammer Güler, 16. 04. 2013 tarihli yazı ile yargı yolunu iyice açarak duyurdu.

Doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyor.

Her taraf dumanlı, kafalar karmakarışık, kim kaldı ayık?

Sadi’nin açığa alınmamasının ya da cezaevine gönderilmemesinin siyasi yanını isterseniz biraz açalım:

İlk yakalandığında, “Bizdensin” dendi ve bir şans daha verildi. Gel gör ki, bizim oğlan uslanacağı yerde daha çok cesaretlenmiş olarak çıktı karşımıza.

Eh, AKP'nin de Allah'ı var, nereye kadar idare etsin? Kollamak, gizlemek de bir yere kadar oluyor. 

Bu durumda, daha fazla yara almadan sessizce yedi ay sallamak ve seçimler sırasında Sadi'yi kapının arkasında yazgısıyla baş başa bırakmak AKP için en akıllıcası.

Kaldı ki, “Gezi”nin derdi, AKP'yi yeterince gerdi. 

Bundan iyisi, Şam'da kayısı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.