Köylünün sahibi yok mu? (Hayri TEZCAN)

Doğduğumdan bu güne İsmetpaşa Köyü’nde yaşıyorum. 51 yaşındayım. Köylünün yaşadığı çileleri hasat sonu umutlarını, hayal kırıklıklarını ömür boyu siyasiler tarafından aldatıldıklarını çok iyi bilirim. Çünkü bu filmde bende varım.
            2000 yıllarında bir kilo domates 135, gübrenin çuvalı 3 bin TL idi. Mazot, Sayın Demirel içmediği için bol ve ucuz, girdiler çok düşük, kazanç bol, bir kilo domates parasıyla 5 bardak çay içiyorduk. Şimdi ise, bir bardak çayı 5 kilo domates satarak içiyoruz.
            Anlattıklarım masal gibi değil mi dostlar? Bu yıl 8 kuruşa domates sattık. Yani 5 kilosu bir bardak çay parası ediyor. Geçtiğimiz yıl 25 kg’lık damlama gübresi sezon başı çuvalı 32 TL, benim gibi faizden korktuğu için gübresini ihtiyaç olduğu zaman alanlar,  kaç paraya aldı acaba? Tam 135 TL, evet yanlış okumadınız, bu kadar istikrarsız başka bir ülke var mı ki? (Bu dalgalanmadan kimler kazandı?)
            Şimdi sizlere geçmişten bazı örnekler sunmak istiyorum. Yıllar önce Ziraat Odası Başkanımız Sayın Nuri KARACA Bey, köy köy gezerek çiftçiyi örgütlemeye yani bir araya toplamaya çalıştı. Köylü bir araya toplanamayınca bu eylem çiftçinin aleyhine sonuçlandı. Fabrikalar tek taraflı olan sözleşme şartlarını aleyhimize daha da ağır şartlar ekleyerek, açık senet almaya başladılar, 2007 yılında sözleşme şartlarını yerine getirmeyen çiftçiler, bazı işletmeler tarafından mahkemeye verildiler. Bazı çiftçiler anlaşma yoluna giderek, fabrikalara tonlarca bedava domates teslim ettiler. Şimdi sizlere bu yıl yaşadığım enteresan bir olayı anlatmak istiyorum: Merko gıdaya 100 ton domates taahhüdünde bulundum, 65 ton domates teslim edebildim. Ziraat Müdüründen “Hayri Ağabey tamam bu kadar  malının geri kalanını nereye satarsan sat” cevabı aldım. Mademki benden başka domates almıyorsunuz, “Sözleşme gereği teslim ettiğim ürünün yarısının ücretini verin, işçilerim gidecek” dediğimde, Ziraat Müdürü “Para yok” cevabı verdi” “Ben aşağıda duydum, 11,05 YKR’tan ödeme isteyenlere alacağının tümü kapatılıyormuş” dediğimde, Müdür enteresan cevap verdi, “İstiyorsan sana da ödeme yapalım senin de hesabını kapatalım” dedi. Ben “Hani para yoktu” dediğimde, “Hepsini alırsan ödeme var” dedi. Çaresiz kabul ettim, işçime ödeme yapmak zorundaydım, bana başka hak talep etmeyeceğime dair imza attırdılar alacağımın tamamını ödemiş oldular.
            Kalan domateslerimi 85 – 90 YKR’tan açığa satmak zorunda kaldım, Tunçsan Gıda’ya ise 262 ton domates teslim ettim. Avans olarak 4.000 TL aldım. 1000 TL’de Bayram harçlığı verdiler. Taahhüt edilen avans verilmediği için borçlarımın vadesi geçti, traktörümü satmak zorunda kaldım. Kısacası traktörümü yarı fiyatına sattım, sonra da  5 yıl borçlanarak yenisini aldım.
            Gözlemlediğim kadarıyla herkes darda. Birçok çiftçi benim yaptığım yöntemi tercih ediyor. Çiftçi tabiriyle dalak çıkartacak. Yani borçlanarak ödeyip öteleme yolunu seçecek. Yol bittiğindeki senaryoyu herkes biliyor! Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için ne yapmak lazım? Bence önce devletin bölgesel tarım politikasını bir an önce uygulamaya geçirmesi, bölgelere göre ekim ve destekleme politikası uygulaması, ithalat ve ihracat dengesini sağlaması lazım. Daha önemlisi karşılıklı sözleşme yapılması gerekir. Bu konuyla ilgili önemli bir anektodu hatırlatmak istiyorum, tarih 26/11/2007. Yer Karacabey Borsası toplantı salonu. Konu dünya çapında iyi ve karlı meyveciliğin püf noktaları semineri. Bu toplantıda konuşma yapan AKP Millet Vekili Ali KOYUNCU, enteresan sözler sarf etti, naklediyorum: “Fabrikalara taahhüt vermeyin, yasa çıkmak üzere. Karşılıklı sözleşme yapacaksınız. Bir nüsha sizde, bir nüsha Ziraat Odasında, bir nüsha İlçe Tarımda bir nüsha da Fabrikada olacak” dedi. Sene 2009 duyuyoruz yasa çıkmış. Ancak fabrikalar karşılıklı sözleşme yapmak için devlete yüklü ödeme yapması gerekiyormuş! O sebepten karşılıklı sözleşmeye yanaşmıyormuş! Ben siyasilere sesleniyorum, uygulanmayacaksa ne diye yasa çıkartılıyor ki? Yasaların kişiler ve kurumlara göre kullanılması, toplumsal ahlaki çöküntüye uğrattığı gibi, ticari ahlakı da yozlaştırmıştır. Bu ülkede ticaret kanunları işlemediği sürece sosyal adalet sağlanamayacaktır.
            Kahvehanelerde dolaşan söylenti, önümüzdeki yıl TAT Konserve 100 TL taban fiyat açıklamış, şayet bu doğruysa, diğer işletmelerde onu izleyecektir. Bazı kişilerin “Domates ekmeyin” diyeceğini tahmin ediyorum. Peki ne ekelim? Mısır mı ekelim? Bölge ortalaması 1000 – 1300 kg olan mısırın fiyatı ortada, size masrafları kalem, kalem yazsam şaşarsınız, toprak kendinin olan çiftçi  kira geliri kadar zor kazanır.
            Ben siyasilerin sesimi duyacağını pek sanmıyorum, çünkü hepsi bu anlattıklarımı görüyor, biliyorlar ve gidişattan da gayet memnunlar. Çünkü AB’ye verdikleri sözü yerine getiriyorlar. Fakat unuttukları bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Bizler çiftçiliği bırakırken bir çoğumuz topraklarımızı yabancı bankalara satmış olacağız.
            Lütfen çiftçiye sahip çıkın. ATAMIZIN bize verdiği ünvanı korumak istiyoruz. Bizi bozmayın! Unutmayın ki ÇİFTÇİSİZ ÜLKE OLMAZ!..
Hayri TEZCAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.