KÖKÜNE İNCİR AĞACI DİKİLEN; TÜRK TARIMI

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Toprak candır; üretir. Toprak Vatan’dır; uğruna ölünür. İnsan yaşamı toprak üzerine kuruludur. Ekerek doyar, üstüne korunak yaparak barınır, yer altından çıkanlarla gerekenleri edinir; kâh ısınır kâh pulluk yapan demiri çıkarır. Sürer, tohumlar, sular, çapalar, filizlendiririz tohumları. Ürettiklerimizle doyar, yarınları güvence altına almaya çalışırız.

Toprak dündür, bugündür, yarındır. Kıssadan hissede olduğu gibi. Sultan ve veziri tebdil-i kıyafet geziye çıkmış. Yaşlı bir amca fidanlar ekmekteymiş, bahçesine. Bir yandan da budamaktaymış, ağaçları. Takılmışlar yaşlı adama.
-Erenler sen o fidanların meyvelerini göremezsin
Yaşlı adam terini silmiş.
-Olsun Beyim. Babamda şurdaki erikten hiç yemedi, bizler için ekti. Biz yedik, şimdi torunlara ekmekteyim
Hoşuna gitmiş yanıt, Sultan’ın. Bir kese altını sokmuş, kuşağına. Yaşlı adam gülümsemiş.
-Bak beyim ilk meyveleri aldım bile
Bu yanıtta hoşuna gitmiş, Sultan’ın. Bir kese altın daha konmuş, yaşlı amcanın kuşağına. Yine gülümsemiş, yaşlı adam.
-Heyy mübarek yıl içinde ikinci meyveleri bile verdi
Sultan bir kese altın daha salmış, yaşlı amcanın kuşağına…Vezir atılmış.
-Aman Sultanım, üçüncü ürünü de alırsa hazineye “incir ağacı dikmeye başlar”
15 yılda dilenir duruma getirildi, Türk Tarımı. Etimiz dışardan, samanımız dışardan, elmamız dışardan. Dünyanın kendisine yeten 7 ülkesinden biriyken 80 Amerikancı darbe sonrası 20 yılın üstüne eklenen 15 yıllık Akp dönemiyle sömürge durumuna düşürüldük. Konya Ovasında buğdayın, Trakya’da ayçiçeğin, Çukurova’da pamuğun, Karacabey’de pancarın yerinde yeller estirildi. Şimdilerde “açıyoruz” denilerek minnet beklenmekte. Hazin, bir o kadarda kahredicidir; Türkiyemiz için.
Dünyanın önde gelen ülkeleri sağlıkta maliyet artışı nedeniyle glikoz kullanımını azaltma kararı alırken hükümetimiz glikoz alımını yükseltiverdi (!).Köylerimiz önce boşaltıldı, sonra “geri dönün” çağrısı yapılmaya başlandı. Hazıra hazine dayanmadı, dış borcumuz 430 milyar dolar daha artırılmıştı. Tüm fabrikalar kapatıldı, satıldı. Satın alınanlar hep yabancılara gitti. Almak amaçları da üretmek değildi, arazilere sahip olmaktı. Çiftçi borçlandırıldı, kendine yetemedi; kredi aldı. Kimlerden? % 67’si yabancılarca ele geçirilmiş bankalardan. Borçlar ödenemedi, çünkü tarım politikamız yerle bir edilmişti. Tam 242.000 dönüm tarla böyle gitti, yabancılara. Yetinmedi hükümet, tarlalar el değiştirirken KDV almadı, yabancıların satın alma işlemlerinden. KDV Türk yurttaşınaydı, kısacası. Yollar yaptık diye övünüldü; yabancıların ele geçirdiği arazilerin içindeki hayvan damlarına, tohum üretme işletmelerine, çiftliklerin olduğu yerlere çıkıyordu; TÜM YOLLAR. Yerli tohum üretimini yasakladı, hatta tohum üreten YERLİ ve MİLLİ işletmeleri kapattı. Hibrite teslim ettiler, Karacabey’in soğanını. Içinde glikoz oranı en az Afyon’un karakılçık buğdayını da 60 yıl önce Amerikan tohumuna teslim etmişti, devamı olduklarını söyledikleri.
Ülkemiz terör ve geçim derdi tavan yapmışken halkoylamasına sürüklendi, gereksizce. Hayır-Evet’in arasına sıkıştırıldı, Türkiye. 18 maddelik tasarıda ne terör ne geçim ne tarım için TEK BİR HARF yok. Köküne incir ağacı dikilen Türk Tarımı “evet” çıkarsa bir anda şahlanışa mı geçecek diye sormamız gerek, Ulusça.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.