KARACABEY MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ BİNDİĞİ DALI KESİYOR!

Karacabey Milli Eğitim Müdürlüğü öğretmenlere “Koyun” gözüyle mi bakıyor? Ya da öğretmenleri neden önemsemiyor?
Saygı duymadıklarından saygı beklemek, “Beyhude” çırpınış olsa gerek.
Verim almak istiyorsan, öncelikle kurumunda görev yapanların moralli olmasını ve mutlu bir ortamda çalışmasını sağlayacaksın!
Sen ne yapıyorsun? Adeta bindiğin dalı kesiyorsun.
Eğitim-öğretim sezonunu açmaya hazırlanırken, 300 öğretmeni gereksiz yere bir saat bekletmeyle yapılan saygısızlık ne demektir?
İşkence çektirmek yerine, “Arkadaşlar, seminer fiyaskoyla sonuçlandı, beklemenize gerek yoktur” demek çok mu zordur?
Doğrusunu söylemek gerekirse, kendi adıma anlamakta zorlanıyorum.
Konuya girerken biraz ağır denilebilecek sözcüklerle başlangıç yapmış olabilirim. Ancak öğretmenlere yapılan davranış biçiminin hiç de hoş olmadığının altını çizmek istiyorum.
Milli Eğitim Bakanlığı ile İç İşleri Bakanlığı arasında yapılan protokol gereği, öğretmenlere trafik kuralları konusunda seminer verilmesi kararlaştırıldı. Bunun üzerine Karacabey Milli Eğitim Müdürlüğü okul müdürlerini resmi yazı ile bilgilendirerek gereğinin yapılmasını istedi.
Okul müdürleri konuyu öğretmenlere duyurdu. Geçtiğimiz Çarşamba günü ortaokul öğretmenlerinin, Perşembe günü de ilkokul öğretmenlerinin toplanmaları istendi.
Ancak, bazı ortaokul müdürlerinin yaptığı duyuruda içerikle ilgili hiç bir bilgi yok!
Duyuru aynen şöyle: “Çarşamba günü saat 10.30’da, Şükran Yemişçioğlu Kültür Merkezi’nde, Milli Eğitim Müdürlüğü toplantı yapacak. Tüm öğretmen arkadaşlarımız belirtilen saatte salonda olsun.”
İçeriği açıklanmadan yapılan çağrının adı ne olabilir?
Öğretmenlerin koyun yerine konularak, sorgulama yapılması istenmeyen “Dayatma” olabilir mi?
Söylenilen saatte yani 10.30’da, 300’e yakın ortaokul öğretmeni pislik içindeki salonda hazır kıta. Havalandırma olmadığı için nefes almakta zorlanıyorsunuz. Üstüne üstlük sıcaklık bayıltacak gibi hissediliyor.
Neden o salonda bulunduğunuzu bilmeden bir saate yakın bekliyorsunuz. Adamakıllı terliyorsunuz, sucuk gibi oluyorsunuz. Psikolojisi bozulan ya da sağlık durumu nedeniyle rahatsızlık yaşayan öğretmenlerden bazıları salondan çıkıyor. 10.30’da buluşma çağrısı yapanlardan ne gelen var, ne giden.
Yüksek sesli homurdanmalar yoğunlaşıyor. Nihayet 11.15’de iki polis, 11.25’de de iki Milli Eğitim Şube Müdürü boy gösteriyor.
Beklemekten maraton koşmuş gibi yorgun düşen öğretmenler nefes almakta zorlanırken, yanlış yaptıklarının bilinci içindeki Şube Müdürleri özür dileyerek toplantının yarım saat içinde sonlandırılacağını anons ediyor.
Oysa konuşmacı olarak katılan polisler ise bağışlanmalarını isteyerek konuyu bilmediklerini, bu nedenle hazırlıksız geldiklerini ve yapabilecekleri hiç bir şey olmadığını söylüyor. Çelişkiler yumağında boğuluyorsunuz.
Tabi ki beş dakikada beşik taş oluyor.
Gel de şaşırma.
Hangisini söyleyelim?
Başlamadan biten seminerdeki fiyaskoyu mu? Salonun pisliğini ve havasızlığını mı?
Öğretmenlerin bu sıcakta, bu salona koyun gibi iteklenirken neden toplanıldığının bilinmezliğini mi? Hepsinden önemlisi, bir saate yakın bekletilirken öğretmenlere saygı duyulmamasını mı eleştirelim.
Nereden bakılırsa bakılsın, söz verdiği saatte salona gelmeyen Milli Eğitim’in öğretmenlere “Yokmuş” gibi bakış açısı sergilemesi tartışmasız ofsayt. Ayıp ise polislerinkinden yüzde 90 daha fazla.
ÇARŞAMBANIN GELİŞİ, PERŞEMBEYİ KURTARDI!
Çarşamba günü fiyaskoyla sonuçlanan seminerlerin ikincisi Perşembe günü gerçekleştirildi.
Perşembe günü ilkokul öğretmenlerine verilen seminerin bir hayli yararlı olduğunu söyleyebilirim.
Çünkü, öğretmenler neden toplandıklarını biliyor.
Bekletilme söz konusu değil, anlayacağınız öğretmenlerin önemsenmemesi gibi sıkıntılı bir durum yok.
Salon temiz, hava koşulları elverişli. Hiç eleştiri olmadı.
Demek ki, verimli bir seminer.
Öğretmenler memnun, polis memnun.
Aynı konu, aynı salon, aynı öğretmen, aynı polis.
Şeytanın nerede olduğunu anlamayan kaldı mı?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.