“Karacabey halkı en güzelini hakediyor”

Milliyetçi Hareket Partisi Karacabey İlçe Başkanı Hüseyin Erol, ilçede gördüğü sorunları kamuoyuyla paylaşarak, Karacabey Belediyesi’nin çalışma politikasını eleştirdi.
MHP İlçe Başkanı Hüseyin Erol yazılı yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
“Siyasi arenada göreve başladığımız ilk günden itibaren yüklenmiş olduğumuz misyon ve vizyonun gereği, toplumu ayrıştırıcı değil de birleştirici yönde, yıkıcı değil de hep yapıcı siyaset yapmak oldu amacımız.
Bu konuda hem ülkemizde hem de ilçemizde yapılan olumlu gördüğümüz işleri taktir ettik, olumsuz gördüklerimizi de eleştirerek doğru yolu, halkın, milletin ve devletin yararı doğrultusunda uyarılarda bulunduk.
Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların, kurguların ardı ardına gelmesi, şahıslar üzerinden yıpratma politikası ile devlet yapısının açmaza girmesine ön almak için Kasım 2019’da yapılacak olan genel seçimlerin, 24 Haziran 2018 tarihine alınması sebebiyle, dış mihrakların değirmenine su taşımamak için susma hakkımızı kullandık.
Gel gör ki; bizim susmamız yanlış algılara sebep olduğu gibi başı bozukluk aldı başını gidiyor.
2014 yerel seçimleri sonrasında yürürlüğe giren Büyükşehir Kanunu kapsamında işlerin yürütülmesi sebebiyle çoğu konunun ve sorunun çözümü konusunda muhatap bulamaz, bulunsa da diğer kuruma pas atmak, onun sorumluğunda gibi cevaplar alarak sorunlar çözülmez noktasına geldi.
Köy tüzel kişiliğini kaybeden ve Karacabey Belediyesi envanterine giren köy taşınmazlarının kiralanması ve satışlar konusunda bir sürü tartışmalar yaşadık.
Belirli ikna girişimleri sayesinde arazi satışlarının büyüklük ölçüsünü maksimum 10 dönüme kadar olanlar ile sınırlayabildik. Bu yetki kapsamında neredeyse köylerden belediye envanterine geçen 10 dönümün altında satılmadık tarla kalmadı gibi bir şey.
Hatta bu satışlar öyle bir noktaya geldi ki, oluşturulan Karacabey Belediye bütçesi neredeyse yarısını arazi satışlarından elde edilen gelirler ile oluşturuldu. Sat sat nereye kadar dedik hep, taşıma suyla değirmen ne kadar dönecek dedik ama anlatamadık.
Örnek verecek olursak 2018 Yılı Gelir Bütçesi’nin sermaye geliri yani taşınmaz satış gelirleri sütunu 35.500.000 TL olarak performans programında yer almaktadır.
Bu arazi satışlarından elde edilen gelirde yetmedi ve önümüze ek bütçeler gelmeye başladı. talep edilen ek bütçe param yetmiyor, ben borçlanma yapmak istiyorum ve bu konuda meclisten yetki talep ediyorum demektir. Biz bu konuda muhalefet olarak red oyu vermemize rağmen bu ek bütçeler Ak Parti Meclis Üyeleri’nin Evet oyu vermesi ile oy çokluğu ile geçti hep.
2017 yılı içinde 30.000.000TL borçlanma yetkisi talep edildi ve bunun 5.000.000TL kısmı özel bankadan kredi çekilerek, dededen toruna misali 84 ay ödemeli çekilerek kullanıldı.
2018 yılı bütçesi ocak ayında yürürlüğe girmesine rağmen Nisan ayı meclisine 25.000.000 TL bir borçlanma talebi daha geldi. Dikkatinizi çekmek istiyorum 4 ay sonra geliyor bu talep. Ve talep edilirken kurulan cümle meclis kayıtlarında var, özrü kabahatinden büyük dedirtecek cinsten hem de. “Bütçede tertibi olduğu halde, ihtiyaca yetmeyeceği anlaşılan veya bütçenin düzenlenmesi ve görüşülmesi sırasında düşünülmeyen …” diye devam ediyor.
Sen dört ay önce bütçe hazırlıyorsun ve bu bütçede yapacağın işler konusunda %30’luk bir kısmı unutuyorsun ve bunun için ek ödenek istiyorsun, borçlanma talep ediyorsun.
Ya bu bütçeyi hazırlayan ve onay veren şahısları öngörüsüzlük, plansızlık, programsızlık ve vizyonsuzluk konusunda gösterdikleri başarıdan dolayı tebrik ediyorum. Bu performans ile şarkılarda geçen ali babanın çiftliğine kahya bile yapmazlar adamı.
Bu kadar borçlanma kafi gelmedi sanırım, Temmuz ayı meclisine 19.652.000TL’lık bir ek ödenek yani borçlanma talebi geldi. Finansman kaynağı olarak ta Taşınmaz Satış Gelirleri gösterildi.
Sat babam sat, Haziran’da komisyonda görüş, Temmuz’da meclisten oy çokluğu ile geçir, Temmuz sonunda Hürriyet Mahallesi’nden 21.018.160 TL arazi sat. İşler şıkır şıkır işliyor, ama sadece satma konusunda. Diğer konular ise tutsan elinde kalıyor misali.
Yollar köstebek misali dedik, dedik dilimizde tüy bitti ama yollar daha da bozuldu. Birde elektrik ve Telekom kablolarının yer altına alma çalışmaları nedeniyle çukurlar açıldı, asfaltlar kazıldı, yarım yamalak bırakıldı. Bazı yerlerde bu çalışmalar yapılmadan yani elektrik ve Telekom kabloları döşenmeden asfaltlama çalışması yapılmasından bahsetmiyorum bile. Yarın öbür gün bu yeni dökülen asfaltlı bölge tekrar kazılacak. Sen çalışma yapılan yerleri hendekli bir şekilde bırak, kazılacak yerlere asfalt dök. Bu mantık eşyanın tabiatına bile aykırı.
Hele hele ilk önce Telekom kaz, kapat, sonra 2 ay sonra elektrik kaz kapat, yolun hendek ve çukur dolu olduğuna mı yanarsın, aylarca sokağın kapalı ve inşaat halinde olmasına mı yanarsın bilmiyorum.
Çok mu zor bunu bir program dahilinde yapmak, bu kadar zor mu? Bu iş anlamıyorum. Çünkü bu yapılan iş üzüm yemektense bağcıyı dövmekten başka bir şey değil. Allah sabır versin Karacabey halkına ne diyeyim..
Geçen sene duruldu duruldu tam boğaz sezonu açıldı, hem de Pazar günü yola mıcır döküldü. Mantık neydi, yolu onarmak. Onardılar ama yolu değil, sanayideki camcı ve kaportacılar camı kırılan ve kaportası hazar gören araçları onardılar. Yaşanan kazalardan hiç bahsetmiyorum bile.
Bakın size resmini gösteriyorum. Ekmekçi ve Akçasusurluk mahalleri arasındaki yoldaki dökülmüş malzemeleri. Arabalar vızır vızır kayıyor. Ne güzel longozu yaşatmak ve tanıtmak için çaba harcıyorsunuz, hem de burada filim çekilmesi konusunda bir sürü girişiminiz var tebrik ederim ama insanlar bu yollar yüzünden longoza veya boğaza nasıl gidecek. Sırat köprüsü misali bir yoldan insanlar nasıl longoza ve boğaza ulaşacak..
Karacabey Sanayi Sitesi’nde yaşanan dram başka bir konu. Ne zaman yağmur yağsa dükkanları su basıyor. Su öyle basıyor ki esnaf su motorları ile su tahliye etmeye çalışıyor. Bu bir kere yaşanan bir şey değil, her yağmur yağdığında yaşanan bir olay. 170 milyon alt yapı çalışmaları için ayrıldı diye açıklamalar yapılıyor. Bu gidişle sanayiye sıra gelene kadar sanayide yaşanan hasar bedeli, alt yapı çalışmalarına ayrılan bütçeyi geçecek.
Karacabey Boğaz’da, Yeniköy’de yağmur yağışı sonrasında yaşanan da sanayiden pek farklı değil. Halk kayıklar ile ulaşım sağlıyor. Sütaş’a ait arazinin önünde yol boyunca insan boyunda aylar önce açılan çukur neden hala iş bitip kapatılmaz oda başka sorun. Zaten 2-3 aylık bir sezon yaşanıyor Yeniköy’de. Tatil yapana da günah, esnafa da günah.
Nereye baksan, nereyi tutsan elinde kalıyor. Karacabey’e gelen tarım işçilerinin durumu desen işler açısı. Soğan pazarında yerde yatıyorlar. Onlara bir düzenleme yapmak çok mu zor. 3T diyorduk bunlardan biride tarımdı. Tarımda çalışan işçisi sefalet içinde olan bir sektör ne kadar verimli olur ki? Bırak verimi bir tarafa insan evladı bu kişiler. Ne demiş şeyh edabali “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” Bizim düsturumuz değil midir bu? Ne demiş Yunus Emre “Yaradılanı seveceksin yaradandan ötürü”
Yiğidi öldür ama hakkını teslim et demişler. Karacabey’deki mezarlıklar konusunda gösterilen temizlik, bakım ve tutum konusunda şahsım ve teşkilatım adına çok teşekkür ederim. Tarihinde hiç bu kadar temiz ve düzenli olmamıştı, ceddine saygı duymak adına çok güzel bir çalışma. emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Derdimiz vur abalıya misali sadece eleştirmek değil. Derdimiz Karacabey. Başka Karacabey de yok. Telafisi olmayan şeylerin başında da zaman geliyor ve zaman geçip gidiyor. Hepimiz bu güzel şehirde yaşıyoruz, beklentimiz Saygıdeğer Başkan’ın dediği gibi Karacabey’in güzellikler şehri olması, problemler şehri değil.
Çünkü Karacabey halkı en güzelini hak ediyor.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.