Kaldığımız yerden devam…

Şu anda bilgisayarınızın ekranındaki internet sayfasından bu yazıyı okuyorsanız eğer, kıyamet kopmamış demektir…
O zaman kaldığımız yerden devam edelim.
Her ne kadar kıyametin kopacağına ihtimal vermemiş olsanız dahi, eminim ki içinizde bir yerlerde bir soru işaretinin acabaları zihninize çakıp çakıp geçmiştir.
Kıyametin kopmamış olmasına şaşırmamış ama bir nebze olsun da rahatlamışsınızdır.
Eee, demezler mi; Allah sevindireceği kuluna önce eşeğini kaybettirir, sonra da buldururmuş.
Kim bilir, belki bu bahaneyle biz de dünyamızı kaybetmiş olmanın senaryolarından ders alır, yeniden bulmuş olmanın sevinciyle daha düzgün yaşamak için gerekenleri yaparız.
****
Günün birinde yok olacağına kesin gözüyle bakılan dünyamızdan ayrılarak, canlı hayatı başka bir gezegende yeniden oluşturacak bir gemi tasarlandığını izledim televizyonda. 80 yıl sürecek bir yolculuk sonrasında ulaşılan gezegende hayatın tekrar kurulabilmesi için Nuh’un Gemisi misali bir gemi tasarlanıyormuş.
Canlandırmalarda gördüğüm kadarıyla aslında bu uzay gemisine gemi demek biraz haksızlık olur. Biz ona dünyadan fırlatılan gemilerin kenetlenmesiyle oluşacak yapay bir dünya diyelim.
O büyüklükteki bir geminin yüzeyden havalanabilmesi mümkün olmadığından uzayda birleştirilerek oluşturulması uygun görülmüş.
Dünyadan götürülecek tonlarca toprak ile beslenmedeki ilk sorunun çözüleceği düşünülmüş mesela.
Su sorununun hidrojenin ayrıştırılmasıyla, yakıt sorununun da nükleer enerji ile çözüleceği düşünülmüş.
Bunları izlerken şimdiye kadar yaşadığım ve çıplak gözle gördüğüm ve göremediğim bütün dünyayı düşündüm.
Meralarda otlayan kuzulardan, nehirlerdeki piranhalara, kayalıklardan süzülüp gelerek bir hamlede o kuzuyu kapan kartaldan, piranhaların birkaç dakikada kemiğine kadar sıyırdığı antilopa.
Yüzene, yürüyene, sürünene, uçana…
Bitkilerden gıda olana, kokana, batana.
Güneşe, aya, yıldızlara, kırlara bayırlara, dağlara taşlara, akan sulara, hırçın dalgalara, gökyüzünde asılı duran bulutlara…
Ve çıplak gözle göremediğimiz tüm canlı hayata.
Dünya üzerinde sayısı belirsiz derecede çok olan canlı çeşidinin nasıl olup da o gemide barındırılabileceğine akıl erdiremedim.
****
80 sene sürecek bir yolculuğun başlangıcında doğacak çocuklar dahi o gezegene ulaştıkları anda 80 yaşında olacaklardır..
Dünyadaki canlı hayatı yaşamış olup da o yolculuğa bir yetişkin olarak başlayanlarsa artık yoklardır.
Yaşanmış olan dünya kültürü ve dünya tarihi sonraki nesillere nasıl aktarılacaktır?
Gemide yaşayan farklı milletten insanlar farklılıklarını yok edip, yek vücut olabilecekler midir?
Yoksa orada da didişmeye devam mı edeceklerdir?
İşte artık yorgan gitmiştir, kavga da bitmiştir.
Parsel parsel parsellenen, bir türlü paylaşılamayan, uğruna ölünen ve öldürülen topraklar toz olup, kaçamayanlar ile birlikte uzayın boşluğuna karışmıştır.
Bu kıyametten kaçabilenler ise yeni bir dünya kurma hayaliyle bir bilinmeze doğru yola çıkmışlardır.
****
Tamam da, kanımca bu projede ufak bir sorun var.
Bence yaradan bizim kendi başımıza iş yapmamızı istemeyecektir.
O, yarattıklarını bir kalemde yok edebiliyorsa eğer, bizim gibi pek çok dünyası olduğundan ve zaman zaman içlerinden bazılarından vazgeçtiğindendir belki de.
Mesela en çok yaramazlık edenlerinden…
İyisi mi biz kaçmaya değil de kalmaya, kaldığımız kadar da uslu durmaya gayret edelim…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.