İtiraf et, başarısızsın!

Ne de çok severiz başarıdan başarıya koşanları.
Başarısızları ise görmezden gelir sümenaltı ederiz çabucak.
Başarı denilen olgu değişir herkese göre. Kimisi banka hesaplarını, kimisi isminin sol tarafında yazanları, kimisi de sevdiklerinin fazlalığını sayar başarıdan.
Yemekleri tadından yenmeyenler, temizlikte eline su dökülmeyenler, arabalarına el sürdürmeyenler de girerler başarı sıralamasına.
Okulda başarı not ile ölçülür.
Ayşe’nin oğlu ile, Ali’nin kızıdır zirveye örnek.
Çocuğun kapasitesine göredir oysa başarı. 20’lerde dolaşan bir çocuğu 40’lara çıkarmaktadır mesela. Defolu denilen insanları topluma kazandırmaktadır.
Doğuştan donanımlı olanları cilalamak kolaydır.
Başarı, zor olanı başarmaktadır…
Başaramama korkusu başarıyı engeller çok zaman.
İşler sarpa sarıp da başaramayacağını anlamaya başladığı anda ortamdan uzaklaşır insan.
Adeta kaçarcasına uzaklaşır ki başarısızlık arkada bıraktıklarının üzerine yıkılsın.
Kendisinin elleri temiz, zihni rahat, vicdanı borçsuz kalsın.
Tüyer yani kısacası…
İtiraf edemez önce kendisine, sonra çevresine…
Yeni bir hedefe koşar.
Kim bilir, belki orada tutar maya…
Baktı yine tutmuyor, bir bahane yaratır, oradan da sıyrılır…
Sebatsızdır, uçarıdır…
Başarılar bizim, ya başarısızlıklar? demişim bir yazımda.
Kendi içinde bile üvey evlat muamelesi görür başarısızlıklar. Elde kalırsa el yakar.
Başarılar ise sahiplenilir hemen. Ben Ben Ben Ben Ben Yaptım….
Başarıya odaklanırken ruhunu şeytana satanlardan olmak an meselesidir.
Bir kere sattın mı da geri dönüş yok gibidir.
Bundan sonra sen bir köle, efendin de başarı.
Hem İsa’ya hem Musa’ya yaranacağım derken, ne İsa’ya, ne Musa’ya…
Daha çoğuna sahip olmayı hedeflerken elindekilerin hepsini yitirmektir başarısızlığın hası.
Kazanırken kaybetmektir…
Her kazanç bir başarıysa, başarısızlık hep kayıplardadır.
Evimiz, ailemiz, işimiz, sevdiklerimiz, kendimiz…
En çok da hırsa, oyuna, kavgaya kurban edilip kaybedilmeyecek kadar kıymetli memleketimiz…
Yok, işler sarpa sararsa ben tüyerim zaten diyorsan…
İtiraf et, başarısızsın…
Her ne olursa olsun kırılıp dökülenleri toplar yerine koyarım diyorsan,
Evet işte o zaman yanındayız, sen bunu başarırsın…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.