İnsan dediğin fani, vatan dediğin baki

Kusura bakma Atam, artık durup durup sana gelemeyeceğiz.
O kadar merdiveni cümbür cemaat çıkamayacağız.
Elimizde çelenkler taşıyıp kabrine koyamayacağız. Yıllardır gönülsüz olarak yaptığımız her ne varsa hiçbirisini yapamayacağız.
Hem zaten, icraat kalpten gelmeyince beden icra etse ne yazar….
Sen biliyorsun nasılsa hepsini, anlatmayayım uzun uzun.
Sana gelmiş göründüğümüzde de kalbimizden geçeni biliyordun. Biz de biliyorduk ki, sessizliğin bilmezliğinden değildi.
Ruhumuz başka alemde idi, bedenimiz başka n’apalım.
Uyumsuzduk tabii ki senin karşında. Bu uyumsuzluğumuz gözlerimizden başlayarak bütün hareketlerimizden hare hare yayılıyordu.
En iyisi artık bu bedeni ruha uydurmak ve onu da bu esaretten kurtarmaktı.
Biz de öyle yaptık….
Dedim ya, artık sen bizi bekleme….
****
Dediğinizde haklısınız evladım…
Ruhunuz başka alemlerde dolanırken bedeniniz burada olsa ne fark ederdi.
Bana her gün de gelseniz, hiçbir gün de gelmeseniz benim için bir anlamı yok artık.
Naçiz bedenim toprağa karışalı çok oldu…
Ha, beni cezalandırmak istiyorsanız; ben o zaman diliminde doğru bildiklerimi ve olması gerekenleri yaptım.
Siz de takdir edersiniz ki yıkılmış ve parçalanmış bir imparatorluktan arta kalan naçar insanların oradan oraya savrulmasına müsaade edemezdim.
Dünya milletleri refah ve barış içerisinde yaşarken, ait olduğum ülkenin insanlarının kendi vatanlarında köle olmasına dayanamazdım.
Bu ülkede yetişip bu ülkede var olmuş olmamın vefasını başka ülkelere değil de, seve seve kendi ülkeme ödedim.
Onlar da bu memlekette söz sahibi olabilsinler dedim. Kendi topraklarını ekebilsinler, kendi okullarında okuyabilsinler, kendi camilerinde ibadet edebilsinler istedim.
Kadınıyla erkeğiyle el ele verip harabeye dönmüş bir imparatorluktan genç bir devlet doğurabilsinler istedim.
Bu aşamalarda yaşananları unutmayıp gelecek nesillere aktarsınlar diye de, o aşamaların köşe başı tarihlerini bayram ilan ettim.
Kusura bakma ama evladım, siz beni yanlış anlamışsınız.
O bayramlar beni şahsen anmanız için değil, nereden geldiğinizi bilerek gideceğiniz yolun rotasını daha iyi belirleyebilmeniz içindi.
Siz de bilirsiniz ki geçmişini bilmeyen geleceğini kuramaz….
Sevseniz de sevmeseniz de söküp atmaya kalkıştığınız her taşın altında biz varız.
Biz yeni bir devlet için size yolu açtık, devleti kurduk ve sizlere teslim ettik. Alıp yanımızda götürmedik.
Bin bir meşakkatle kurulan bu devleti yaşatacak olan sizlersiniz.
Bu devletin temelinde hepinizin atalarının kanları var. Acı var, gözyaşı var, yokluk var…
Bana vefa göstermek istemiyorsanız da en azından onlara gösterin.
Bakın hepsinin kemikleri sızlıyor yattıkları yerde.
Senede birkaç gün dahi olsa anmaktan kaçındığınız o insanlar, siz bu vatanın kuruluş destanını görmezden gelin ve yeni gelen nesillere de belletmeyin diye mi şehit oldular?
Sakın unutmayasınız, onlar orada yatıyor olmasalar siz burada yaşıyor olamazdınız.
Dediğim gibi, bana değil, onlara vefa gösterin.
Çoluk çocuk, yaşlı genç herkesin de göstermesini sağlayın.
Sizin vazifeniz budur.
Sözlerime son verirken bir kez daha hatırlatayım dedim evladım;
Kökleri sağlam olmayan bir ağacın dalları yeterince yükseğe ulaşamaz.
Elinize geçen her fırsatta köklerinize indirdiğiniz her darbe, geçmişinize ve geleceğinize ettiğiniz ihanettir.
Hem;
Birinci vazifeniz Türk bağımsızlığını ve Türk cumhuriyetini ilelebet korumak ve müdafaa etmektir dememiş miydik biz size.
Varlığınızın ve geleceğinizin yegane temeli budur dememiş miydik?
Ben size diyeceğim her şeyi Nutuk’ta olsun, Gençliğe Hitabe’de olsun dedim.
Okudunuz, okumadınız, bilemem. Anladınız anlamadınız, bilemem…
Diyeceğim şudur ki; bizleri anlayan da sağ olsun, anlamayan da. Seven de sağ olsun, sevmeyen de. Kabrimize gelen de sağ olsun, gelmeyen de…
Her şey bir yana,
“Esas VATAN SAĞOLSUN evladım VATAN!”
Eninde sonunda insan dediğin fani, vatan dediğin baki…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.