İçindeki düşmandır hainin

İnsan kendisinden kaçabilir mi hiç?
Tüm mekân değişiklikleri, tüm ortam değişiklikleri, tüm uzaklaşışlar, tüm saklanışlar…
Değiştirmez ki özündeki fikrini.
“Buraya gidersem daha iyi olacak, bunu tanırsam daha iyi olacak, bunu alırsam daha iyi olacak, bundan ayrılırsam daha iyi olacak, buna kavuşursam daha iyi olacak…”
Oldu mu?
Oluyor mu?
Ah, olmuyor mu?
Bak ve gör, düşman senin içinde ve sen onu söküp atmadıkça hiçbir şey senin istediğin gibi olmayacak.
Aç gözünü ve anla, ol-ma-ya-cak…
Ayıla bayıla başladığın her işten oflaya puflaya döndüğünde, daha düne kadar sarmaş dolaş olduğun insanlardan öfkeyle bahsettiğinde, sana dost olan her eli itip, elleri dost, dostluğu ise kendine düşman bellediğinde, olmayacak…
Ruhunu sakinleştirip dinginleştirmediğinde, yanından gelip geçenlere gülümsemek yerine haset ettiğinde, işine bakmak yerine elalemi gözlemeyi iş edindiğinde, olmayacak…
Başarısızlıktan ölümüne korkarken, kendince, başarıya giden yolda tavizler verdiğinde, itibarını üç kelimeye değiştiğinde, sana duyulan sevgi ve saygıyı yerle bir ettiğinde, olmayacak…
Gözlerinin ta içine bakınca aynada, bir anda beyninin derinlerine girip oradan kalbine indiğinde ve kalbindeki o kara kanı gördüğünde, içinde yuvalanan o düşmanı bulup onu oradan söktüğünde, işte o zaman başlayacak değişim.

Göreceksin ki;

Sen değiştikçe değişecek dünya.
Sen güzel baktıkça güzel görünecek her göz.
Sen doğru anladıkça doğru anlaşılacak her söz.
Sen gülümsedikçe açacak çiçekler.
Sen kucak açtıkça gelecek iyilikler, güzellikler.
Kandıracaklar belki seni, üzülme.
Kanacaksın da, olsun, dert etme.
Sen ‘doğru bildiğine inanan’, kandıranlar ise ‘doğruları çarpıtan’ olduğu sürece kim olacak kandırılan, kim olacak kanan, sonunda kim olacak kazanan, sen onu düşün…
Kazananırken kaybeder insan bazen, bazen de kaybederken kazanır…
Kazanmak için can attığın ile kaybetmeyi göze aldığın her ne varsa zaman boşluğunda maziye karışır, geçmişin derinliklerinde savrularak birer anı olarak belleklere kazınır.
Sen yitip gittiğinde ise ardında kalan, işte o gün o belleklere kazınanlardır…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.