Hiç yaşamamışlar gibi, hiç ölmemişler gibi

Tarih kitaplarının sayfalarında sıkışıp kalan, değişen çağın yeni isimlerinin arkasına atılan, sanki bugünlerin temelinde yoklarmış gibi, sanki hiç yaşamamışlar gibi, artık isimleri anılmayan, yeni nesiller tarafından ise hiç bilinmeyen nice insanlar geldi geçti bu dünyadan.
Dünyaya her yeni gelen insan dünyayı kendi yarattı sandı. Kendisinden öncesini anlamadı, yok saydı. O günler yaşanmamış olsa bugünler nasıl böyle olurdu diye pek çoğu hiç kafa yormadı.
Sandı ki dünya onunla dönmeye başladı, sandı ki geçmişte yaşananların hepsi bir masaldı.

Anlayıp bilenlerin bazıları ise o insanları tabulaştırıp haddinden fazla anlam yüklediler hepsine. Ne yaptıkları, neyi başardıkları ile ilgilenmediler.
Sanki nefes almaz, sanki yemez acıkmaz, sanki uyku uyumaz, sanki hiç çocuk olmamış, sanki hiç hata yapmamış, sanki hep öyle fotoğraflardaki gibi donuk ve bir çerçeve içinde yaşamıştı hepsi.

Kanlı canlı insanlardı hepsi oysa.
Doğdular, çocuk oldular, genç oldular, bazen yaşlandılar, bazen de yaşlanamadan göçüp gittiler. Hayat mücadelesinde kâh acıların içinden geçtiler, kâh zevk-ü safa ettiler. Herkes gibi, hepimiz gibi soluk alıp vererek, bazen başları ağrıyarak, bazen karanlıktan korkarak, mahallenin güzel kızına ya da yakışıklı çapkınına aşık olarak, aşk uğruna ızdırap çekerek, bunalımlara girerek, daha büyüyünce geçim derdine düşen sıradan insandılar.

Bu sıradanlık içerisinde Türk kadınlarını sıradanlıktan çıkartarak yukarılara taşıyan nokta ise dünyayı yakalayıp, hatta dünyanın önüne bile geçen akılları, çalışkanlıkları, öngörüleri, azimleri, iradeleri ve Atalarından aldıkları cesaretleri idi. Türk kadınlarını muasır medeniyetlerin üzerine çıkartan Atatürk onlara pek çok ülkeden önce haklarını teslim etmiş, hesaba dahi girmeyen kadınları hesaba dahil ettirmişti.
Onlar da Atalarının güvenini boşa çıkartmamışlar ve önlerine açılan bu yolda (pek çoğu en az iki alanda) zirveye ulaşmışlardı.
Yaşadıkları zamanda sıkışıp kalmayan, zamana karşı duran, zamana meydan okuyan, zamansız kadınlardı onlar…
****
Önce Cumhuriyet’e giden yolda verilen savaşta, sonrasında ise sosyal, kültürel ve akademik alanda verilen savaşta Atatürk’ün baş üzerinde taşıdığı kadınları anlatan bir program izledim dün gece.

Bursa Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Derneği (BUSADER) tarafından düzenlenen “Düşten Düşünceye Zamansız Kadınlar” isimli program, Araştırmacı-Yazar İlknur Güntürkün Kalıpçı tarafından 15 yıllık bir araştırma sonucu hazırlanmıştı ve sunum yine kendisi tarafından gerçekleşti.
Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve proje koordinatörlüğü ile sunuculuğunu Aybige Kalıpçı’nın yaptığı geceden elde edilecek gelir ise Bedensel Engelliler Tenis Milli Takım Sporcumuz Fatma Kıdıl‘ın olimpiyatlara katılabilmesine katkı sağlayacaktı.

21 KADIN 21 HAYAT
İlknur Güntürk Kalıpçı’nın ardı ardına anlattığı 51 kadından 21’ine Bursa’nın aydın kadınları tarafından can verildi. Tarihin tozlu raflarından çıkıp gelerek bizleri adeta zamanda yolculuğa çıkartan, 1919-1938 arasında dünyaya ilkleri hediye etmiş bu kadınlar arasında kimler yoktu ki…

‘Kurtuluş Savaşı Kadını’nı kucağında bebesi, sırtında mermisi ile Hande Gençosman canlandırdı mesela. Savaştaki tüm erkekler Mehmet idiyse de, tüm kadınların adı da ‘Anadolu’ydu…
Dünyanın ilk kadın müfreze reisesi Üsteğmen Fatma (Kara Fatma)’ya Nilüfer Çevikel can verdi.
İstanbul Darülfünun’u Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nden mezun olan, uzun süre İstanbul Kız Lisesi’nde coğrafya ve edebiyat öğretmenliği yapan ve Cumhuriyet tarihinin ilk üniversite mezun kadını olan Şükufe Nihal Başer Ayşin Akdemir’in bedenindeydi.
Savaştaki eşlerine fotoğraf göndermek isteyen ancak kendilerini fotoğraflayacak kadın fotoğrafçı olmadığından fotoğraf çektiremeyen kadınların fotoğrafını çekmek için fotoğrafçılık öğrenen ve Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki ilk girişimci kadınlarından biri olan Naciye Suman‘ı, sahneye fotoğraf makinesi ile gelen Tülin Işık canlandırdı.
İngiltere’de Bloomsbury Technical College ile Ealing Technical Colleg’de akademik eğitim alarak fotoğrafçı olan Yıldız Moran da Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki ilk girişimci kadınlarındandı. Onu da Rana Özhamarat canlandırdı.
Türkiye’nin ilk kadın il belediye başkanı Müfide İlhan‘dı ve İpek Yalçın tarafından canlandırıldı.
Türkiye’nin çıkardığı ilk dünya güzeli Keriman Halis Cemile Şakir tarafından canlandırıldı. O Keriman ki 1932 yılında İpekiş reklamında oynayan ilk kadın olmuş ve dokunan Krep Keriman kumaş o sene düzenlenen yarışmada birinciliği almıştı.

Türkiye’nin ilk kadın avukatı olan Süreyya Ağaoğlu Deniz Şahin tarafından canlandırıldı.
Türkiye’nin ilk inşaat mühendisi ve voleybolcusu olan Sabiha Gürayman Sibel Ayhan tarafından canlandırıldı. (Gürayman 1935 senesinde ihale edilen köprülerden birinin mühendisliğini üstlenir, “Dağ başında, şantiyede kadın mühendis olmaz” diyenlere direnir ve köprüyü tamamlar. Beypazarı Köyü halkı Sabiha Rıfat Gürayman’a atfen o köprüye “Kız Köprüsü” der.)

Türkiye’nin ilk milli yüzücüsü Leyla Asım Turgut yüzücülüğünün dışında mimardı, buz hokeyi ve tenis de oynardı. Leyla Asım Seçil Bulcan Ürküt tarafından canlandırıldı.
Türkiye’nin ilk otomobil yarışçısı Semiye Cahid Morkaya‘dır. Morkaya bir yarışta birinci olunca, yarışta ikinci olan Vehbi Bey sonuca itiraz eder ve yarışın iptal edilmesini ister. Gerekçe olarak da birinci olan yarışçının bir kadın olmasını gösterir. Mahkemeye taşınan itiraz sonucunda Sultanahmet Sulh Hukuk Mahkemesi, “Bir kadın da otomobil yarışlarına katılıp kazanabilir.” şeklinde bir karar verir ve Semiye Cahid Hanım’ın birinciliğini tesciller. İşte bu savaşçı kadın o gece Elif Gencer tarafından canlandırıldı.

Türkiye’nin değil, dünyanın ilk kadın jokeyi Esin Zembilci Tuğba Kaya tarafından canlandırıldı.
Türkiye’nin ilk açık hava müzesini kuran ve olimpiyatlara eskrim dalında katılan ilk Türk kadın sporcu olan arkeolog Halet Çambel Ayşe Alagöz tarafından canlandırıldı.
Erciyes’e tırmanan ilk Türk kadını dağcı İlmiye Bergman Ebru Boztekin tarafından canlandırıldı.
NASA’da görev alan ilk Türk bilim kadını Dilhan Eryurt, Prof. Cameron ile birlikte güneşin evrimi üzerine araştırmalar yapmış ve NASA’daki ofisinde yaprak sarma tarifi bile vermişti. Eryurt Elif Evke tarafından canlandırıldı.
Türkiye’nin ilk kadın heykeltıraşı Sabiha Bengütaş (Mudanya Mütareke Maydanı’ndaki İsmet İnönü heykeli de kendisine aittir) Sinem Uğurgün tarafından canlandırıldı.
Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam Mihri Müşfik kendisi de bir ressam olan Aygen Tüzün tarafından canlandırıldı. Ki Mihri Müşfik Mustafa Kemal’i mareşal üniformasıyla ayakta canlandıran yaklaşık 3 m yüksekliğinde bir portresini yapan, Çingene adlı tablosu Louvre’a kabul edilen bir Türk kadın ressamdır.
Avrupa’nın Türkiye Cumhuriyeti’yle Karadeniz Vapuru’nun güvertesinde tanışmasına vesile olan ilk Türk gazeteci kadın Bedia Arseven yine bir gazeteci olan Burcu Başar tarafından canlandırıldı.
Türkiye’nin ilk kadın doktoru Dr. Müfide Kuley meslekdaşı Dr. Nalan Erdem tarafından canlandırıldı.
Türkiye’nin ilk dişçisi olan Çorumlu Ferdane Bozdoğan yine bir diş hekimi olan Pınar Evcümen tarafından canlandırıldı.
Türk milletine Mustafa Kemâl Atatürk’ü armağan eden Zübeyde Hanım Emine Örnek tarafından canlandırıldı.

Ayrıca Nezahat Onbaşı, Binbaşı Aysel Altuntac, Gördesli Makbule Hanım, Müfide İlhan, ilk kurulan Kadınlar Orkestrası, Firdevs Menteşe (Dünyanın ilk Danıştay Daire Başkanı), Melahat Ruacan (Dünyanın ilk kadın Yargıtay Hakimi), Türkan Rado (Dünyada ilk kadın Roma Hukuku profesörü), Melahat Aksel, Türkiye’de ilk defa uçan Belkıs Hande, Sabiha Gökçen, Yıldız Uçman, Edibe Subaşı, Dr. Müfide Kuley, Dr. Perihan Özyurt, Safiye Ali, Kamile Şevki Mutlu (İlk kadın patalog), Şaziye Yusuf, Safiye Elbi, Esma Deniz, Bursalı Muzaffer Tolon ve Hale Asaf’ın hikâyelerini anlattı İlknur Kalıpçı tek tek.
Hepsi gencecikti, her hikâye ibret alınacak gibiydi…

“Geçmişi ne kadar çok unutursak, geleceği korumamız o kadar zor olur” demiş Atatürk.
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir” demiş.
“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” demiş.
Kimseye bağırmadan, kimseyi azarlamadan, kimseye tepeden bakmadan gerçekleştirmiş o yüce emellerini.
Kadın erkek, köylü şehirli tüm insanlara, hayvanat nebatat tüm doğal hayata, bilime, sanata, tarihe, edebiyata, kısacası geçmişe ve geleceğe verdiği önem ile Yakup Kadri Karaosmanoğlu‘nun Atatürk’e ithafen “Ölüsü bile bizden ileri” dediği kadar var değil mi?
O yüzden: Gözünü aç Türkiye. Gözünü aç ve Atana sahip çık Türkiye…

Sahnedekiler ve Perdedekiler
Sahnede dönem kıyafetleri ve canlandırdıkları kişilerle benzer makyajları ve saçları ile canlandırdıkları kişilerin ruhuna bürünen kadınlar, arkalarındaki perdede gerçek kadınlar, sahnede capcanlı kadınlar, perdede ömürlerini Cumhuriyet yolunda geçirmiş ve bitirmiş kadınlar, sahnede Cumhuriyet kazanımları sayesinde meslek sahibi olmuş kadınlar, perdede onların bugünlere gelmesine yol açan öncü kadınlar, salonda ise tüm bu kadınları ayakta alkışlayan Cumhuriyet sevdalısı erkekler ve kadınlar…

Program boyu izlediğim bu kahraman kadınların hepsi tek tek birer sinema filmi olabilirdi diye düşündüm durdum. Doğru bir proje ile, kişileri fazla kahramanlaştırmadan (zaten hepsi başlı başına birer kahramanlık hikâyesi), doğal bir biçimde, teknolojinin nimetlerinden de faydalanarak, yaşadıkları dönemi tam anlamıyla yansıtarak anlatılabilirdi bu öyküler. Kadınların hayatları ile birlikte Cumhuriyet tarihi de akar giderdi bir yandan.
Tarihî dizilere merak saldığımız bugünlerde belki birisi de çıkar ve tarih yazmış bu zamansız kadınları layıkıyla anlatır diye bekliyoruz.
Bekliyoruz ve daha çok beklemek istemiyoruz…

İlklere imza atmış kadınları bazı eklemelerle birlikte kronolojik olarak sıralarsak:
1892: İlk Türk kadın romancı Fatma Aliye Hanım “Muhadarat” adlı ilk romanını kendi adıyla yayımladı.
1909: İlk Türk kadın siyasetçi Emine Semiye Hanım Osmanlı Demokrat Fırkası yönetim kuruluna seçildi.
1913: İlk kadın devlet memuru Bedriye Osman Hanım Telefon İdaresinde göreve başladı.
1913: Belkıs Şevket Hanım uçağa binen ilk Türk kadın unvanını aldı.
1920: İlk Türk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu.
1920: İlk Türk kadın tiyatro sanatçısı Afife Jale İstanbul’da sahneye çıktı.
1921: Dr. Safiye Ali Almanya’da tıp eğitimini tamamlayarak ilk Türk kadın hekim olarak tarihimizdeki yerini aldı.
1922: Yedi kız öğrenci Tıbbiye’ye kayıt yaptırarak eğitime başladı.
1923: Nezihe Muhittin’in başkanlığında Kadınlar Halk Fırkası’nın kurulması girişiminde bulunuldu. Kadınlara oy hakkı tanımayan Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi.
1924: İlk kadın diş hekimi Ferdane Bozdoğan Erberk diplomasını aldı.
1925: Suat Hilmi Berk ilk kadın sulh hukuk hâkimi oldu.
1930: İlk kadın belediye başkanı Sadiye Ardahan; Artvin-Yusufeli/Kılıçkaya Beldesi’den seçildi.
1930: İlk kadın yargıçlar atandı.
1933: Aydın (il)’inin bugün ilçe statüsü taşıyan Karpuzlu köyünde ilk kadın muhtar Gül Esin yaklaşık 500 oy alarak seçildi.
1933: Sabiha Güreyman Türkiye’nin ilk kadın inşaat mühendisi olarak Yüksek Mühendis Mektebi’nden mezun oldu. Güreyman ayrıca Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ilk kadın voleybolcusudur.
1935 8 Şubat: Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda başta Hatı Çırpan olmak üzere 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18’e ulaştı.
1935: İlk kadın doğum uzmanı Dr. Pakize İzzet Tarzi kadın hastalıkları ve doğum alanında uzmanlık eğitimini tamamladı. Tarzi, İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçen ilk kadın unvanını da taşıyor.
1936: Eskişehir Askeri Hava Okulu’ndan mezun olan Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu. Gökçen ertesi yıl Dersim Harekâtı’na da katıldı.
1947: Türk basınının ilk kadın foto muhabiri Eleni Küreman, Associated Press Ajansı’nda gazeteciliğe başladı.
1954: Prof. Dr. Nüzhet Toydemir Gökdoğan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi dekanlığına seçilerek ilk kadın dekan oldu. Gökdoğan Fen Fakültesi’nin Astronomi Enstitüsü’ne tayin edilen ilk Türk doçenti olmuştu.
1957: Türk ordusunun ilk kadın doktor subayı Dr. Sema Aran teğmen rütbesiyle göreve başladı.
1971: İlk kadın bakan Dr. Türkan Akyol atandı. Akyol aynı zamanda ilk kadın rektördü.
1981: Türkiye’ nin ilk kadın eksperi Diler Cesur.
1991: Başbakan Mesut Yılmaz’ın girişimleriyle ilk kadın vali Lale Aytaman Muğla iline atandı.
1993: Alev Kılıçkeser Hottin, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Pilotaj Bölümü’nden mezun olarak ticari havayollarındaki ilk Türk kadın pilot oldu.
1993: Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller hükümeti kurdu.
1996: İlk kadın deniz subayları Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldu.
2001: Denizli Belediye Başkanı Ali Aygören tarafından işe alınan Fatma Kasapoğlu Türkiye’nin ilk kadın belediye otobüsü şoförü oldu.
2002: İlk kadın Adalet Bakanı Prof. Aysel Çelikel göreve atandı.
2003: Nükhet Hotar Merkez Yürütme Kurulu’na getirilen ilk kadın üye oldu.
2004 30 Ağustos: Kıdemli üsteğmen Songül Yakut Türkiye’nin ilk kadın ilçe jandarma komutanı olarak görevine başladı.
2005: Tülay Tuğcu Anayasa Mahkemesi’nin ilk kadın başkanı seçildi ve dolayısıyla Yüce Divan’ın da ilk kadın başkanı oldu.
2006: Dünyanın en yüksek noktası Everest’te zirveye tırmanan ilk Türk kadın dağcı Eylem Elif Maviş oldu.
2007: Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) ilk kadın başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ oldu.
…..diye sürer gider.
Kaynak: Dentatek.net

* Zamansız Kadınlar programlarını İlknur Güntürk Kalıpçı’nın YouTube kanalından izlemek için tıklayınız:
* Kapak fotoğrafı Türk tarihinin ilk kadın doktoru Safiye Ali‘ye aittir.

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.