Emekçilerimiz mağdur olmasın!

Avukat Hüseyin Avil’in Köşe Yazısı

Seçim yatırımları başladı ancak, taşeron işçilerin kadrolu yapılması sürecindeki “Güvenlik soruşturmaları, ya da arşiv araştırmaları” hayal kırıklığı yaratıyor.
Binlerce işçi “Güvenlik soruşturması, ya da arşiv araştırması” sonunda işbaşı yapamadı. Bu nedenle çoğunun sözleşmesi 02.04.2018 tarihinde bitebilir.
Ortadaki acı gerçekler ister, istemez böyle düşündürüyor.
Yıllardır “Kadro” umudu içindeki emekçilerimizin büyük bölümü “Osmanlı tokadı” ile karşılaşırsa sürpriz olmamalıdır.
Kanun Hükmündeki Kararnameye (K.H.K) göre, kadroya alınacak taşeron işçilerin 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda aranan koşullara uygun olması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Oysa, İş Yasası’na göre çalıştırılan eski hükümlülerle, “Arşiv araştırması”na takılan işçiler bu koşulların dışında bırakıldıkları için kadro alamama kaygısı taşıyor.
Güvenlik soruşturmalarında ciddi bir sıkıntının yaşandığı apaçık ortadadır.
Geçmişte işlediği bir suçtan dolayı mahkûmiyeti olan ancak, uzun zamandır taşeronda çalıştığı için belediye şirketine geçişte ciddi sorunlar yaşayan işçilerimizde psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.
Cezasını çekmiş, topluma kazandırılmış, artık kamuya hizmet eden bir işçinin toplumdan uzaklaştırılarak yeniden suça itilme riski ile karşı karşıyayız.
Hüküm alanların dışında, emekliliği geldiği ya da ihalesi kapsam dışında bırakıldığı için başvuruları reddedilen işçilerimizin sayısı hiç de az değil.
Kaldı ki, KHK’ye göre, belediyelerdeki taşeron işçiler kadroya değil, şirketlere alınmaktadır.
Bence sorunun düzelmesi, yeni bir KHK çıkarılmasına bağlıdır.
Çocukluk, ya da gençlik yaşında suç işlemiş ve cezasını çekmiş. Şimdi elinde süpürge, aracı gereci ile kamuya hizmet ediyor. Kadro müjdesi ile tam da umutları yeşermeye başlamışken, “İşin olmadı. Her ne kadar şu anda çalışıyorsan da, daha önceden gelen suçun nedeniyle seni alamıyoruz” denildiğini düşünün!
Bu işçilerin yeniden toplum dışına itilmesi ne demektir? Bu toplumsal barışın dinamitlenmesini körükleyebilir. Anlayacağınız, iç barışı tehdit edebilir.
Bu arada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Jülide Sarıeroğlu işçi sendikaları başkanlarıyla yaptığı görüşmeler sırasında konu ile ilgili yeniden değerlendirme yapacaklarını ve hiçbir işçinin dışarıda kalmayacağını ifade etti.
Sayın Bakanın açıklaması çok önemlidir. Kanun Hükmündeki Kararname ile ortaya çıkan çelişkinin doğrulanmış olması bakımından sevindiricidir.
Taşeron firmaların iki dudağı arasından çıkan her sözün kanun olduğu bir süreçte Sayın Bakanın “Hiç bir işçimiz dışarıda kalmayacak” demesi, en azından umut vericidir.
Olasılığın varlığı unutulmamalıdır.
Kamunun ya da, belediyenin işçisi olma heyecanını yaşayanların önündeki engeller mutlaka kaldırılmalıdır.
Emekçi kardeşlerimiz, “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olmamalıdır”
Geçen hafta, Karacabey Adliyesi’nde Kanun Hükmünde Kararname mağduru bir öğrencimle karşılaştım. Mağduriyetini anlattı. KHK’nin getirdiği kaygılarını dile getirirken gözleri doldu.
Çözüm üretemediğim için etkilenmedim dersem yalan olur. Kendisine, “Kara gün kararıp kalmaz, hak yerini bulur, haklı hakkını alır, endişelenmeyin, gelişmeleri bekleyin” diyebildim.
Sayın Karacabey Belediye Başkanımızın da, beklenti içindeki bazı emekçilerin mağdur olduklarını bildiğini ve “Gelişmeleri bekleyin” dediğini biliyorum.
İstedim ki, emekçi kardeşlerimizin mağduriyetlerini ben de yazarak dile getireyim.
Umarım hayırlı olur!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.