Duymak istedikleriniz bunlar mıydı?

Ah bir kelimecik etseydi.
Evet içtiler deseydi.
“Günler öncesinden hazırlanmışlar.
Kasa kasa içkiler, sıra sıra mezeler…
Sofra kurdular, kavun-peynir-rakı allah ne verdiyse…
(Cennet-i âlânın meyleri miydi yoksa?)
Ah bir demlenmek bir demlenmek…
Ayakkabılar ayakta, kızlar masada, biri gider biri gelir.
(Sanırsın ki cennetin 40 hurisi yeryüzüne inmiş)
Öyle işve, öyle eda…

Hem var ya, zoraki hizmet ettirdiler kendilerine!
Saki yaptılar beni!
Sorarlarsa söylememem için boğazımı sıktılar, şantaj neyim hepsini yaptılar!
Şikayetçiyim Memur Bey,
Ahanda bunlardan!!!”

Ama demedi.
Dedirtemediler.
Üç kere, beş kere.
I-ıh!
İspat edememeyi hırs yaparak ve inadım inat diyerek; Müezzin’in, ekmek yediği devletin gücünden değil de, yüzlerini bile hatırlamadığı çocukların şerrinden(!) tırstığını düşündüler.

Ne mantık, ne analiz, ne empati, ne de dini bütün bir din adamının dürüstlüğünden ödün vermeden ettiği kelamlara inanç…

Sonuç:
Saatler süren her sorgulama sonrasında gittikçe büyüyerek efsane olan bir müezzin,
……her sorgulamadan elleri boş dönerek gittikçe küçülerek rezil olan ‘bağzı’ kişiler….

Ve -1- kişi dışında her iki taraf da anladı ki;
Her sakallı deden değil,
Her kuşun da eti yenmez…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.