Cami ve Siyaset

Nihayet o da oldu…
İmamların camide “evet” çalışması yapmasından sonra, siyasal partilerin miting ilanlarının cami duvarlarına asılmaya başlandı. Sonrasında, cami avluları da miting alanı oldu. Bazıları da bu işe çok şaşırdı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, 10 Mart Cuma günü Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki Kuba camiinde yapacağı AKP mitinginin duyuruları Bursa’nın meydanlarını süslediği gibi cesaret gösterebilen basın organlarında ve internet sitelerinde haber değeri buldu.
Bu olayda şaşılacak tek şey, bu tür bir ihlal olduğunda kovuşturmaya yardımcı olacak kolluk kuvvetlerinin en tepedeki siyasal sorumlusu olan İçişleri Bakanının eylemidir. Yoksa camiye siyasetin, siyasete dini inançların sokulmasının anayasaya aykırılığı belirtilse bile yıllardır sağ siyasetçilerin kural haline getirdikleri sıradan bir ihlaldir.
Siyasetin camiye sokulması ve dininin de siyasete alet edilmesi, ülkemizde demokrasi tarihinden de eskidir. II. Meşrutiyetin ilanını takip eden 31 Mart (13 Nisan 1909) gerici ayaklanması, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasına karşı başlatılan ve dini inançlar kullanılan çok sayıda ayaklanma, Şeyh Sait isyanı, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Fırka olayları, Menemen ayaklanması, Dersim ayaklanması, Ticani tarikatının Atatürk heykellerine saldırmasına ek olarak, yakın tarihlerde yaşadığımız Kahramanmaraş, Sivas, Çorum olayları, 2 Temmuz 1993 tarihindeki Sivas katliamı hep aynı kaynaklı acı olaylardır.
Binlerce insanın acılar yaşamasına neden olan bu olayların dışında, kan dökülmeyen, ya da savcıların soruşturma açmadığı olaylar gazete sayfalarında kalmış, ya da oralarda bile yer bulamamıştır.
Yine yakın tarihimizde dini inançları siyasete alet ettiği gerekçesi ile kapatılan parti sayısını bu partilere üye olanlar bile anımsamak istemiyor. 15 yıldır iktidarda olan parti, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak” suçlaması ile Anayasa Mahkemesince mahkum edildi. Kapatılmaktan tek oyla kurtuldu.
İşin kötüsü artık dini inançları sadece sağ partiler kullanmıyor. En sağdan en sola kadar pek çok siyasal akım kendilerini dinsel inançlar üzerinden tanımlıyor.
Cami çıkışları artık başbakanlık kapısı gibi siyasal açıklamaların yapıldığı yerler haline geldi. Siyasal parti liderleri sabah namazlarını bile onlarca TV kameramanının takibi ile kılıyor. Sabahın köründe yapılan mezarlık ziyaretleri de aynı şekilde. Kamuoyunun bilmesi gereken pek çok olay gizlenirken, liderlerin namaz ibadetlerine TV muhabirleri el altından davet ediliyor. Binlerce koruma ile gerçekleşen Kabe ziyaretleri de basına servis ediliyor. Laiklik ilkesi anayasa sayfalarının arasında kaybolmuş.
Ve ülkemizde mesleki unvanlarının önüne “cumhuriyet” sözcüğü eklenen tek meslek gurubu savcılarımız suskun…
Yeter ki tuz kokmasın.
Camilere ibadet için halisane duygularla giden samimi dindarlar buna da mı “HAYIR” demeyecek?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.