AYRIŞTIRAN DEĞİL BİRLEŞTİREN KAZANIR

Ahmet Aygün ATA Köşe Yazısı

“Böl, Parçala, yönet” sömürgeciliğin temelidir. Bin yıllardır egemen güçler bu temelle sömürgeler edinmişlerdir. İnsanlığın kıyımına, ülkelerin bölünmesine yol açmışlardır. Görev dağılımı içinde piyonlara ve hizmetkârlara yer verilir. Görevliler provoke eder, dedikodu üretir ve hatta giderek saldırgan güç durumuna gelir. İnsan kavramından uzaklaşan bu vicdanı satın alınmışlar yaşamlarını güvence altına almak adına Vatan’a, Ulus’ una ihanet etmekten çekinmez. Birçoğu da bu kavramların karşılığını bilmez, bu kavramlardan uzak topluluklardan seçilir.
Türkiye Cumhuriyeti 94 yıldır, Türk Devletleri binlerce yıldır bu ayrıştırmaya hedef olmuştur. Önce Türklük kültürü yok edilmeye, özünde olmayan Arapçılığa yönlendirilmeye çalışılmış. Ardından Yahudi Pavlus öğretileriyle dinsel inançları yozlaştırılmaya başlanmış. Mezhep, cemaat, tarikat adlı din dışı ayrıştırılmalarla birbirine düşman edilmiş. Günümüze dek yansıyan örnekleri; Şii-Sünni, Alevi-Sünni, Hanefi-Şafi ayrıştırılmaları ile bile yetinilmemiş. Pavlus öğretisi tesettür çukuruna atılmıştır. Örtülü-örtüsüz, başı açık-kapalı bölünmelerinin hedefine oturtulmuştur. Ne yazık ki siyasetçiler amaçları olan toplumsal huzur sağlamak yerine ayrıştırmaya çanak tutmuşlardır. Dine sonradan sokulan bi’dat olarak adlandırılan kavramlarla halkın ayrıştırılmasına ön ayak olmuşlardır. Öyle ki başını örten kadınlarımız bile din tacirlerince bağlama biçimleri ve örtü renkleriyle bizden-bizden değil diyerek öldürecek denli vahşileşmişlerdir. Amaçları kadının “ötekileştirilmesi” ydi, efendileri İsrail bunu buyurmuştu. Bir dönem Fas ulusunun ulusal giyimi fes dinsel nitelik kazanmış. 2.Mahmut kaldırdığında “din elden gidiyor” diye ayaklanmış sözde ulemanın benzeri aynı rezilliği Atatürk’e de yapmıştı.
Ülkemiz bulunduğu coğrafya nedeniyle emperyalizmin hedefinde olan 1. Ülkedir. Sınır dışımızda ve ülke içinde emperyalistlerin piyonu dinci ve bölücü örgütler bombalar patlatmaktadır. Bu ortamda sürüklendiğimiz halkoylaması Vatan Bölünmezliğinde birleşen tüm siyasal görüşteki yurttaşların birinci sorunudur. Ülkesinde huzur istemektedir. Anayasa değişikliğinin 16. maddesi bugün ve yarınlarda Türkiye Cumhuriyetinin bölünmesine yol açacak tehlikededir. Bu maddede ki en önemli düzenleme Anayasanın 123. maddesinde yapılan değişikliktir. MHP’yi ikna etmek için komisyon görüşmeleri sırasında 123. maddede yapılan değişiklikten vazgeçilmişti. Oysa Türkiye’nin üniter yapısını “ortadan kaldırma yetkisini Cumhurbaşkanına tanıyan” yetkiden vazgeçilmedi,16.maddenin içine gizlendi. Maddenin 3. Fıkrasına “Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle” ibaresi eklendi. Bunun sonucunda kamu tüzel kişiliği yasayla kurulabilirken bundan böyle İl Genel Meclisi, belediye, köy tüzel kişiliği gibi kamu tüzel kişilikleriyle “yeni tüzel kişilikler ihdas etme yetkisi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle” olanaklı duruma getirildi. Bu yetkiyle bugün askerimizle, polisimizle can vererek emperyalizmin oyunu İkinci İsrail yani kürdistan bir kararname ile eyalet olabilecek. Bu kararnameyi hazırlayan Cumhurbaşkanı ya da bu yetkiyi kullanacak herhangi bir yardımcısı bundan dolayı “yaşam boyu yargılanamayacak, hesap vermeyecek”. Denilebilir ki; 400 milletvekilinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk edilebilir. Partili bir Cumhurbaşkanıyla bu mümkün mü? Görev süresi sona erdiğinde elde edeceği “yaşam boyu” güvencesiyle yargılanamayacak.
Türkiye’mizin 35 yıllık sürecinde bölücü terör ve 10 yıldır eklenen İsrail-Amerika kurgusu dinci terör binlerce insanımızı yitirmemize neden olurken üniter yapımızı tehdit eden bu madde tümden kabul edilemez. Farklı siyasi görüşlere de sahip olsa Türk Ulusunun hiçbir bireyi bunu kabullenmez. Türk Ulusu; Vatan Bölünmezliği konusunda çok duyarlıdır. Kınalı Kuzularıyla emperyalizme geçit vermeyen Türk Ulusu buna izin vermez. Ulusal birlik için ayrıştıran değil birleştiren kazanır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.