Bursa Nutku “Hayır” Demeyi Öğretiyor

Bursa Nutku’nun 84. yılını kutluyoruz.
İslamiyet’te ibadete çağrı yöntemi olan Ezan’ın minarelerden Türkçe okunmasını protesto gerekçesi ile 1 Şubat 1933 tarihinde Bursa’da ortaya çıkan ayaklanma girişimine karşı, Mustafa Kemal Atatürk’ün hızla Bursa’ya gelerek olaya müdahalesi sırasında söylenen ünlü nutuk, Türk gencinin her dönmede ufkunu açan bir yol gösterici oldu.
Gericilerin olayı, “din sorunu” olarak koyma girişimlerine karşı büyük devrimci olayın “din sorunu” değil. dil sorunu olduğunu net bir ifade ile ortaya koydu. Ezanın Türkçe okunmasının ne kadar anlaşılır ve doğru olduğunu anlamak için artık her eve giren internet aracılığı ile “Türkçe Ezan” yazıp bir kez olsun bu anlaşılır ibadet çağrısını dinlemek yeterlidir.
Bursa’daki ayaklanma girişimi ne yazık ki o dönemde Bursa Belediye Başkanı olan Muhittin Dinçsoy dışında cesur bir direniş ile karşılaşmamıştır. Olay üzerine derhal İzmir gezisini yarıda kesip Bursa’ya hareket eden Mustafa Kemal Atatürk, 6 Şubat 1933 gecesi yemekte bulunan gençlerin mazeret üretmeye çalışmaları üzerine gazeteci Rıza Ruşen Yücer’e dönerek “Öyleyse yaz” demiş ve:
“Türk genci, devrimlerin ve Cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.’ diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, İsmet Paşa’ya ve Meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’ İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!” sözlerini içeren ünlü Bursa Nutkunu söylemiştir.
O tarihten bu yana siyasal eğilimi ne olursa olsun, baskıya karşı direnen pek çok kişi ve gurup Bursa Nutkuna gereksinim duymuştur. Bursa Nutku’na ilk başvurup kullanan da Celal Bayar olmuştur. 21 Temmuz 1949 günü Demokrat Partinin İzmir İl Kongresinde Şeref Balkanlı, Celal Bayar tarafından kendisine verilen metni kürsüden okumuştur.
Demokrat Parti iktidarının diktaya dönüşme girişimleri karşısında bu kez, 19 Mayıs 1958 tarihinde CHP bu söylevi Ulus Gazetesinde yayınlamış ve bu yüzden yargılanmıştır.
Yargıtay eski başkanlarından İmran Öktem, 1966 yılı Adli Yıl Açılış Töreni sırasındaki konuşmasında, yükselen gericilik olaylarına değinmiş ve sözlerine Atatürk’ün Bursa Nutku ile devam etmiştir. Bu konuşma nedeniyle Öktem’in ölümünde gericiler cenaze namazı kıldırmak istememişler ve çıkan olaylar sırasında İsmet İnönü saldırıdan bir subayın silahını çekmesi ile kurtulabilmiştir.
Bu yıllarda yükselişe geçen devrimci gençlik hareketi gücünü hep Bursa Nutku’ndan almış, savcılar ise her fırsatta Bursa Nutku’na saldırmıştır. Bursa Nutku son olarak “kumpas” olduğu iktidar tarafından kabul edilen “Ergenekon” davasında da “suç delili” olarak gösterilmiştir.
Bursa Nutku’na bu kadar gereksinim duyulmasının ve siyasal iktidarların Bursa Nutku’na bu kadar saldırmasının tek nedeni vardır:
Gençliğe boyun eğmemeyi öğütlemesi…
Baskıya boyun eğmemek Mustafa Kemal Atatürk’ün karakterinde vardır. Harbiye’de öğrenci iken soruşturma geçirmesi ve 1905 yılında bir süre tutuklu kalması da bu yüzden olmuştur.
Atatürk Bursa Nutku’nda ifade bulan direnme ve boyun eğmeme düşüncesini her fırsatta ileri sürmüştür. 1923 yılında söyledikleri ile 10 yıl sonra söyleyecekleri arasındaki benzerlik ilginçtir. “Bunun için dimağlarımıza, irfanlarımıza, bilgimize, icap ederse bileklerimize, pazılarımıza, bacaklarımıza müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız. Bu millet, sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.II, s.133)
Yine aynı yıl gençlere şunları da söylüyordu:
“Gençler için vatan işlerinde ölmek söz konusu olabilir. Ama korkmak asla…”
Ülkemiz işgale uğradığında, Mustafa Kemal Paşa bir ordu kurmadan, 23 Nisan 1920 tarihinde ulusal egemenliğin simgesi Büyük Millet Meclisini kurmuştur. Adının başına “büyük” sözcüğünü koyduğu meclisin gücüne her şeyden, hatta ordudan daha büyük değer vermiştir.
Şimdi, TBMM’nin kuruluşundan 97 yıl sonra, hem de gazi meclisin kurulduğu tarihlerde ulus egemenliği tehdit altında. Yapılacak halk oylaması ile ulus egemenliği yerini, tek adam yönetimine bırakma tehlikesini yaşıyoruz. Türk gençliği bu tehdide boyun eğmeyecektir.
Bursa Nutku bize “HAYIR” demeyi öğretiyor.
HAYIR…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.