Bu ‘Yalancı bir Sonbahar’ olmasın…

Bir sihirli değnek mi dokundu bize yoksa özümüze mi döndük anlamadım.
Bu ne izzet, bu ne ikram, bu ne debdebe…
Bizim nesil alışık değil bu pohpohlanmalara, bu çıkışlara, bu babalanmalara.
“Daha da Davos’a gelmem!” çıkışıyla start alan bir koşu başladı sanki.
Bir cilalama, bir pompalama, bir methiye ve iltifat sağanağı altındayız ki sormayın.
Birdenbire oluşan bu hava insanın aklına bir dolu soru işareti de getirmiyor değil hani.
Bu bizim gerçek gücümüzse eyvallah.
Yok değilse; bütün bunlar neyin bedeli olarak sunulmakta paranoyasına kapılmamak da mümkün değil
Belki biz kendimize güvenimizi kaybettiğimizden bu yaşananlara inanamıyoruz, belki de tam tersi; gerçekleri tüm çıplaklığıyla görebildiğimizden.
****
Durumumuz size de bir garip gelmiyor mu?
Bir yandan yurtdışında fırtına olup esiyoruz, bir yandan içerideki kıyımı durduramıyoruz.
Bir yandan gaza basılıyor, bir yandan frene. Balatalar aşındı aşınacak.
Gaza basanlarla frene basanlar için arabanın pek kıymeti yok tabii ki. Nasılsa araba kendilerinin değil…
Bir yandan savaş çığlıkları atıyoruz, bir yandan da savaşırız dediğimiz ülkelerle anlaşmalara imza atıyoruz.
Öte yandan da planlı bir şekilde Atatürk’ün dış politikadaki kararlı ve karakterli tutumlarının benzerleri oluşturularak sanki yeni bir “güçlü devlet adamı” imajı yaratılmaya çalışılıyor.
Eskisinin silinip unutturulmaya ve yerine yenisinin getirilmeye çalışıldığı uygulamalar sanki hep bunlar.
Yeninin kendini kabul ettirebilmesi için eskiyi silmeye ihtiyacı var demek ki.
Üstelik bu yeni devre girildiğinden beri eski rutin söylemler de unutuldu.
Ne türban lâfı ediliyor artık, ne özgürlük.
Onlar bir önceki etapların gündemleriydi demek ki.
Şimdi başka kulvarlarda, başka koşulardayız.
Bu koşuda varılacak hedef neresi ve biz nereye koşuyoruz?
Kendi gerçek gücümüzle mi koşuyoruz yoksa dopinglerle mi koşuyoruz?
Dopingliysek ve bu dopingin devamlılığı sağlanmazsa, takatimiz kesilip de bu çılgın koşunun orta yerinde kalakalıverirsek o zaman ne olacak?
****
Ben’ce; gücünü kendi ülkesinden ve kendi milletinden alabilmektedir gerçek güç.
Malum; dökme suyla değirmen dönmez.
Dönse de, uzun sürmez…

 

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.