Bu konseri UNUTMAYACAĞIZ!

Türkçe Sözlü Pop Müzik mi desek, Türk Hafif Müziği mi desek yoksa Aranjman deyip mi geçsek bilemediğimiz günlerin sanatçılarıydı onlar.
Önce yabancı müzikler üzerine yazılan sözlerle çıktılar sahnelere, sonra yavaş yavaş kendi müziğimiz doğmaya başlayınca besteci de, söz yazarı da, seslendiren de hep “bizden” oldu.
İşte onlar da böyle doğdu.
Biz çocuk genç, onlar yetişkin genç, ülke erişkin genç iken onlar mikrofonda, bizler ise heyecan içinde bir halde kulaklarımız radyodaydı.
Ve bugün, ve şimdi onlar capcanlı karşımızdaydı.

Nerede mi,
Lions 118-K Yönetim Çevresi Federasyonu tarafından yaptırılan Lions Alzheimer Hasta Konuk Evi yararına, Koza Lions Kulübü, Nilüfer Belediyesi ve POPSAV işbirliği ile Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Hey Gidi Günler” konserinde.

Kimler miydi,
Bilgen Bengü, Coşkun Demir, Ercan Turgut, Ersan Erdura, Güzin&Baha, Kartal Kaan, Metin Ersoy, Nur Yoldaş, Rana Alagöz, Sevda Karaca, Tülay Özer ve Semiha Yankı.

Konseri sunan Hakan Eren ve arka plandaki her ayrıntıyı titizlikle yöneten Zeliha Sunal‘a da haklarını teslim etmeden geçmeyelim elbette.

Titizlikle yöneten diyorum, çünkü kulise yaptığım kısa ziyaretlerde oradaki tatlı telâşlı tempoya şahit oldum.
Bilgen Bengü mü o kapıdan çıkan? Kartal Kaan bey atmış sandalyesini kapının dışına, güler yüzüyle müthiş enerjisini yaymakta. Güzin Sokullu bir şeyler arıyor. Coşkun Demir, Ercan Turgut, Metin Ersoy bir odada hazırlanmakta. Ve koridorda bir anda yüz yüze geldiğim Ersan Erdura.
Ah Ersan bey, gençliğimizin tüm romantik duyguları sizin şarkılarınızda can bulmuştu. Her dönemin yakışıklısı, Türkiye’nin kadife sesli Elvis Presley’i, nahif tavırlarıyla kalplere taht kurmuş beyefendisi…
Yaş baş muhabbetine girince 68 oldum diyor, maşallah diyorum. Sonra da ortak akıl ile, biraz da birbirimizi ağırlayarak, 50’li 60’lı yıllarda doğan çocukların şanslı olduğu kanısına varıyoruz.

Geceyi sunacak olan Hakan Eren’in navigasyonun azizliğine uğrayıp Bursa’ya neredeyse Merkür üzerinden ulaşmasının ardından gece başladı.
Koza Lions Kulübü Başkanı Müge Okşan konser öncesi kısa bir konuşma yaparak Koza Lions olarak yirmi yıldır sağlık, çevre, eğitim, yaşlı, çocuk ve sosyal konularda hizmet verdiklerini, son dönemde de Alzheimer Hasta Konukevi‘ne odaklandıklarını söylüyor. Başta Nilüfer Belediyesi olmak üzere bu projede emeği geçen herkese teşekkür ediyor.
Ve sıra konsere geliyor…

Bu arada arkadaki perdeye yitirdiğimiz sanatçılardan enstanteneler düşüyor, hepsini saygıyla yâd ediyoruz.  Ardından tüm ekip hep birlikte sahneye çıkıyor ve hep bir ağızdan Hey Gidi Günler diyor.

Ekibin sahne arkasına geçmesinden sonra Güzin-Baha sahneye gelip de unutulmaz şarkıları “Gençlik başımda duman“a başlayınca ateş böcekleri uçuşuyor başımda.
Arkadaki perdede gençlik günleri, çocukları, dergi kupürleri, plakları…
Hey gidi günler hey…

Bilgen Bengü deyince sizin de aklınıza ilk gelen söz “Delisin” oldu değil mi? O da sahneden öyle dedi zaten. “Yıllardır size Delisin, Delisin diye şarkılar söylüyorum, sizler beni alkışlıyorsunuz, teşekkür ediyorum” dedi ve kuvvetli bir alkış daha aldı.
Yeter ki siz deyin Bilgen Hanım, biz sizin ‘delisin’ demelerinize bayılıyoruz…

Kartal Kaan, gümbür gümbür sesi ile girdi parçasına: “Meyhaneye gömün beni, gide gele yoruldum”
Neyse ki ikinci parçada gömüldüğü yerden çıktı ve düğün dernek başladı: “Köyümde şenlik var, köyümde düğün”. Davullar vuruluyor, salon yıkılıyor. Hisseli Harikalar Kumpanyası’ndan bir parça söylemeden bırakmıyoruz kendisini tabi. Kırmıyor söylüyor ve o meşhur hareketi ve müthiş enerjisiyle selamını verip sahneden ayrılıyor.

Şimdiyse sahnede bir kraliçe var. 1971 Türkiye Sinema Güzeli ve 1971 Avrupa Sinema Güzeli Sevda Karaca “Çık Çık” demeye başlayınca kaç kez ÇIK‘ladığını sayıyorum. Sekiz ‘çık’ sonrası, ‘çık ortaya çık’ diyor ve bunu hiç teklemeden söylüyor. Sahneden inip seyirciler arasına karışıyor. Hayranlık had safhada.
Arkadaki perdede eski zamanlar, gazino ilanları…
Hey gidi günler hey…

Zarafet abidesi Coşkun Demir bir Melih Kibar-Çiğdem Talu eseri olan Koca Çınar‘a can verirken gözler doluyor.
“Sevgi Kuşun Kanadında” mıydı Coşkun Demir? Uçup gitmesi o yüzden miydi?

Salonu çın çın çınlatan bir ses var şimdi sahnede. Nur Yoldaş. Söylediği şarkı ki güftesi(şiiri) Atilla İlhan’a, bestesi rahmetli Ergüder Yoldaş’a ait Sultan-ı Yegâh
Mihrimah şarkısını hatırlıyorum, Nur Yoldaş’ın sesi göklerde yankılanıyor..

Ersan Erdura sahneye çıkınca zaman geriye akmaya başladı. 78 yılındayız, radyoda “Çocuk Gözler” çalıyor. Parçanın her dizesini biliyoruz, hep bir ağızdan söylüyoruz.
Lakin ikinci dörtlüğün ikinci dizesi “Bayramlık gözler” miydi, “bakan gözler” miydi, doğrusu neydi?
Erdura, “Güneş ışığı saklayamaz, acılar sürekli olamaz” derken umutlarımız tazelendi.
Bir yandan perdede Ersan Erdura’nın fotoroman günlerini görüyoruz. TRT’de şarkı söylüyor bir başka karede. Başka kanal mı vardı zaten memlekette? Hoş, oldu da iyi mi oldu? Sorular sonsuz…

Rana-Selçuk Alagöz’ü birlikte beklerken Rana Alagöz tek başına geliyor sahneye. Selçuk Alagöz sağlık sorunu sebebiyle katılamamış geceye. Kısa bir video ile Bursalılara seslenmeyi de unutmamış ama.
“Her Şey Bitmiştir Artık” dedikten sonra kırıp dökülenleri “Her Şey Bitmedi, Bitemez” ile topladıklarını anlatarak söylüyor şarkılarını.
Ne dersiniz, “Aşkın Gözü Kör mü(ydü) acaba?”
Bu arada; yaşlanınca(!) Bursa’ya gelip bir koro kuracağını söylüyor Alagöz. (Hakan Eren ise ben onları dondurucuda saklıyorum, yaşlanmalarını beklemeyin diyerek Bursalıların hayallerini suya düşürüyor)
Rana Alagöz kendisinin de bir Lion olması hassasiyetiyle her alandaki eğitimin gerekliliğine değiniyor.

Bu kadar Türk Hafif Müziği / Türkçe Sözlü Hafif Müzik yeter, biraz da arabesk dinleyelim.
Yine Hakan Eren tabiriyle her şarkıyı söyleyebilen bir adam geliyor sahneye. O bir Ercan Turgut. Bir Selami Şahin eseri söylüyor, “Senin Olmaya Geldim”. Of of of!
Ferdi Tayfur’dan Huzurum Kalmadı‘yı söylemeden bırakmıyoruz kendisini ama. Biz de eşlik ediyoruz şarkıya elbet. Eşlikleri görerek salona “Hani arabesk dinlemiyordunuz!” diye takılan Hakan Eren’e, “Dinlemiyoruz demiyoruz, hepsini dinlemiyoruz diyoruz” deyip sağlam şarkıların hakkını teslim ediyoruz.

Marmaris’ten gelerek ayağının tozu ile konsere katılan Tülay Özer o meşhur parçası Büklüm Büklüm‘ü söylerken hafiften büklüm büklümdü hakikaten de. Meğer vertigodan muzdaripmiş.
“İkimiz Bir Fidanın” parçasını söylemeden ayrılmadı yine de sahneden. Müzik dünyasına imza ki ne imza. Parça başlar başlamaz herkes kımıl kımıl kımıldanmaya başladı yerinde. “Yola çıkmış arıyorum….” ve devamı…

Eurovison deyince aklımıza ilk gelen Semiha Yankı ve “Seninle Bir Dakika”dır, ötesi yok.
Sene 1975, Türkiye’nin Eurovision’a ilk katıldığı yıl. Türkiye adına Stockholm’deki sahnede el kadar bir kız çocuğu yarışıyor. Sadece Monaco’nun verdiği 3 puanla sonuncu oluyor.
Lakin 2003 yılında Eurovision Komitesi tarafından yapılan bir değerlendirmede 1975 yılı sonuncusu bu şarkının Eurovision’un gelmiş geçmiş en iyi 20 parçası arasında gösterilmesi de ilginç. (Bu bilgi Hakan Eren’den ve Vikipedia’da mevcut)
Ne gam, biz zaten hiç üzülmemiştik ki…
Semiha Yankı yine aynı, üzerinden geçen 41 yılın ardından şarkı yine aynı.
41 kere maşallah!

Gecenin son sanatçısına 41×2 kere, yani 82 kere maşallah demeye hazır olun.
Kim mi geliyor, tabii ki Türkiye’nin Kalipso Kralı Metin Ersoy
Yakasındaki Atatürk rozetini öperek seyirciyi selamlayan, kalbi Atatürk aşkıyla dolu bir dev adam…
Comandante Che Guevara ve Talimi Banana ile Latin rüzgârı estiriyor önce tatlı tatlı. Sonra da bizi bir gemiye doldurup yolculuğa çıkartıyor.
“Ah o gemide ben de olsaydım, açık denizlere yol alsaydım…”
Ses, tavır, dans, yorum, izleyici ile iletişim, müzisyenler ile iletişim, kısacası müthiş bir performans…
Google’a bir göz atıp Metin Ersoy’un hayat hikâyesini okumanızı tavsiye ederim. Uzun ve dolu dolu bir yolculuk onunki…

Doyamadığımız konserin son dakikalarına geldiğimizde tüm sanatçılar sahneye gelmiş ve hep birlikte ‘Hey gidi günler’i yeniden söylemeye başlamışlardı.
Gece, tüm katılımcı sanatçılara plaket takdimi ile sona ererken duygular karşılıklı olarak doruklara çıktı.
****

Konser öncesi, konser esnasında ve konser sonrasında “Hey gidi günler hey”derken hayıflanmadım hiç.
Dünyanın henüz masumiyetini yitirmediği bir zaman diliminde büyümüş olduğumu görmenin mutluluğuyla tüm şarkılara Henüz unutmadan” eşlik ettim.
Altı üstü yetmiş yıllık bir ortalamada dünya yüzünde kaldığımızı düşünürsek, ilk yarıyı iyi tamamlamışız demektir bu.
İkinci devreye biraz sıkıntılı başladık ya neyse.
Yine de, hayatın sonuna gelmeden iyi ya da kötü bir şey dememek lâzım.
O zaman o kararı da arkamızda bıraktıklarımız versin…

Gecenin Facebook fotoğraf albümü için tıklayınız:

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.