Bizim hiç Olimpiyatımız olmadı Amca…!

Bu sorunun cevabı bu kadar açık ve net karşımızda dururken birilerinin bu soruyu soruyor olabilmesi çok garibime gitti doğrusu.
Soru mu ne?
Hemen diyeyim…
“Olimpiyat niçin müslüman bir ülkede düzenlenmedi?”
Londra üç kez, Madrid ve Tokyo ikişer kez yaptı. Bu ülkeler 2 kez, 3 kez yapmışken ve Türkiye 5 kez finale kadar gelmişken niçin hâlâ böyle bir olimpiyata ev sahipliği yapamadık?
Niçin bizim dışımızda da olsa herhangi bir müslüman ülke olimpiyata ev sahipliği yapamadı?
Zenginlikse zenginlik, ihtişamsa ihtişam, şaşaaysa şaşaa.
Yolsa yol, hem de en dublesinden. Rezidanssa rezidans, hem de en çok katlısından. Plazalar, AVMler, Towerlar, TOKİler, fransız balkonları, en lüks arabalar, en iddialı markalar, ayakkabılar, çantalar, pırlantalarla bezeli saatler, en son teknoloji cep telefonları, ipadler, ipodlar, iphonelar….
Daha ne olsun?
80 bin kişilik stadımız yoksa onu da yaparız evelallah….
Onların şimdi olimpiyat yaptığı demonte stadlara beş basarız.
En âlâ hocaları getirtip, en iyi sporcuları da yetiştirtiriz.
Parasıyla değil mi efendi?
Paraysa para, sporsa spor….
****
Ama neden olmuyor? Niçin müslüman ülkeler tercih edilmiyor da ekonomik yönden yeterince iyi durumda olmayan memleketler tercih ediliyor?
Haçlı dayanışması mı dersiniz?
Bilemem….
Bildiğim şu ki insanî yönden sınıfta kalmış bir ülkeye kimse sporcularını göndermek istemiyor.
Turist olarak arzu eden geliyor, lâkin mecburî olarak kimse gelmiyor.
Şöyle düşünelim;
Siz olsanız mahalleye yeni taşınmış, çocuğunuzla akran çocukları olan, zengin ama evinde hırı gürü bitmek bilmeyen, görgüsüz göreneksiz  bir ailenin evine çocuğunuzu yollar mısınız?
****
Spora gelirsek;
Kız takımlarının maçlarını izlemek için maça giden sporsever gençlerimizin pek çoğunun o maçların umurlarında olmadığını biliyorsunuz değil mi? Dertleri zorları mini şortlu kızları “izlemek”.
Yüzme sporuna gönül veren gençlerimiz de havuzlarda ve sahillerde mayolu-bikinili kızları kesmekle sporseverliklerini gösteriyorlar.
Atletizm ona keza. Ve diğer sporlar…
Kendi sporcu kızlarını türbanlara sararak yarıştıran bir zihniyetin, türbansız kızların her türlü tacizi hak ettiğine inanması son derece normal tabii.
Müslümanlıklarının içindeki mezhep ayrılıklarından dolayı insan yakabilen insanların yaşadığı ülkeye farklı dinden bir grubun gelmek istememesi pek de anormal değil doğrusu.
Bir festivalde alkol alımını yasaklayan ve festival mahalli dışında alkol alan gençleri kapıda sopalarla bekleyen insanlar var bu memlekette.
Dünyayı bisikletiyle gezmeye niyet etmiş yalnız bir yabancı kadına tecavüz ederek öldürenler var.
Kendi karılarını, kızlarını, kardeşlerini taciz edenler, parayla satanlar, töre diyerek öldürenler var.
Oruç tutmadın, camiye gitmedin, sahura kalkmadın diyerek insanları boğazlamaya meraklı insanlar var.
Birbirinden ihtişamlı AVM’lere birbirinden lüks arabalarıyla gelerek üç kişilik yere yayıla yayıla park edenler var.
Temizlik imandan gelir sözünün iman kısmını yakaları fırfırlı, bedene zımbazıp oturan, etekleri yerlerin pisliğine bulanmış mantolar giymek olarak algılayan, sözün temizlik kısmından bihaber yaşayan insanlar var.
Bol güvenlikli, bol sosyal tesisli sitelerinin yollarına şap diye tüküren, hınk diye sümküren insanlar var.
Market arabalarının içine çocuklarını ayakkabılarıyla koyarak gezdirenler var.
Yürüyen bantlarda ya da merdivenlerde sağa yanaşarak sabit durmak yerine olduğu yeri ortalayan, acelesi olup da soldan geçmek isteyenlere yol bırakmayı akıl edemeyen insanlar var.
Yaya geçitlerinde sağda bekleyip kendilerine yeşil yandığı zaman sakince karşıya geçmek yerine, kaldırımın karşılıklı kenarlarına tek sıra dizilip meydan muharebesine çıkar gibi Allah Allah sesleriyle itiş kakış karşıya geçme savaşı verenler var.
Belediyelerin spor yapmaları için halka açtığı spor alanlarını lunapark zannederek çocuklarını spor aletlerine bindirip, kendileri de oturdukları banktan ellerindeki çekirdekleri çitleyerek spor yapan insanları seyreyleyen insanlar var.
Yürüyüş kulvarında yürüyüş yapmaya çıkmış nisa taifesinin ardına takılıp da –onların tabiriyle- “karı-kız” dikizleyenler var.
Yürüyüşe gelirken nasıl bir giysi tercih edeceğini bilmeyen insanlar var. (Ki bundan uzunca bir köşe yazısı çıkar)
Denize girerken nasıl bir giysi tercih edeceğini bilmeyen insanlar var. (Bundan da)
Camiye girerken nasıl bir giysi tercih edeceğini bilmeyen insanlar var. (Ve bundan da…)
Modernliğin anlamını her tarafını teşhir etmek olarak algılayanlar var.
Muhafazakârlığın anlamını sadece saçını örtmek olarak algılayanlar var.
Duble yollarda, altlarındaki son model araba ile trafik kurallarını hiçe sayarak slalom yapanlar ve kadın şoförleri sıkıştırmayı marifet sayanlar var.
Avuç dolusu para sayarak özel okula yolladığı çocuğunun öğretmeninden tut da servis şöförüne kadar herkesi o çocuğun hizmetkârı zanneden insanlar var.
(Yazının daha fazla uzamaması adına bundan ötesini sizin gözlemlerinize bırakıyorum)
Kısacası, kazancı bol fakat kazandığı parayı hazmedememiş, insanlıkla uzaktan yakından alâkası olmayan ‘insanlar’ var.
Diğer zengin müslüman ülkelerdeki manzaralar bu saydıklarımdan farklı mıdır bilemem.
Fakir olanlar zaten terör ve ateş altındalar.
Onların olimpiyat düzenlemekte hiç şansı yok. Bırakın düzenlemeyi, çoğunun katılımı dahi yok…
****
Anlıyoruz ki bir olimpiyata ev sahipliği yapabilmek için öncelikle o ülkenin huzurunun, güvenliğinin, temizliğinin, kısacası medeniyetinin yüksek seviyede olması tercih ediliyor.
Varsın statlar demonte olsun.
Yeter ki o statların içinde gerçek anlamda spor yapılabilsin, gerçek anlamda spor izlenebilsin…
****
Şu dünyada parasız ve medenî insanlar var. Bir de parayla medeniyeti yakalayamayanlar var.
Galiba biz paramızla medeniyetten gittikçe uzaklaşanlardanız ki kimse böyle bir organizasyonu bize emanet etmek istemiyor…
****
Bu arada;
Duyduğuma göre Londra’daki 2012 Olimpiyat Oyunları’nda 10 bin 500 sporcuya 150 bin prezervatif dağıtılacakmış.
Bu olimpiyat bizim ülkemizde düzenlenmiş olsa zinhar böyle bir dağıtıma girmezdik herhalde.
Üstüne üstlük koç yiğitlerimizi kamplara salar, doğacak çocukları da devlet himayesine alırdık.
Eminim ki bizim yiğitlerimiz böyle bir vazife için kanlarının son damlasına kadar ellerinden geleni artlarına koymazlardı…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.