BİR GECEDE CAHİL KALDIK YALANI!

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Son 20 yılda ayyuka çıkan Harf Devrimi ile “Bir gecede cahil kaldık” söylemi ne kadar doğru? Bunu savunan ve söyleyen iki üç siyasi parti ve Rahmetli Kazım Karabekir ‘in “emperyalizmin Anadolu’daki ön karakollarıdır” dediği cemaat ve tarikatlar!
“Mezar taşını okuyamadılar” adlı dayanaksız söylenti ise tam bir rezillik. Zaten okumayı bilmiyorlardı ki ! Eğer yakınları çocuklarına aile büyüklerinin mezarını göstermediyse bunu Cumhuriyet Değerlerine ve Harf Devrimine bağlamak aymazlıktır.
Bir çok kaynağı inceledim. Ünlü Osmanlı Tarihçisi Donal Quataert’in “Osmanlı İmparatorluğu 1700-1922” adlı yapıtı, Cambridge Üniversitesinin “Modern Avrupa’nın Ekonomik Tarihi 1700-1870” adlı kitabı, Kemal Karpat’ın (ki bu kaynağı kullanan cahil kaldık yalancıları yayınlanan istatistikleri bile ters gösteriyor) Osmanlıca yazılardan çevrili kitaplardaki oranlar. Bu 3 kaynakta da %2’den başlıyor ve 1920’lere gelindiğinde %15’e yükseldiği görülüyor. Unesco’nun “Okuma Yazma Oranında Devamlılık Raporunda” ise kesin bir rakam vermemesine karşın %10 ila %20 olabileceği kanısına varılmış. Rahmetli Turgut Özakman Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarında ulaştığı belgelerle %6 okur-yazar oranı çıkıyor. Osmanlı İmparatorluğunun asker ol, aşar ver, hayvan ver dediği günümüz Türkiye’sini oluşturan yerlerde ise erkeklerde %3,2 kadınlarda %0,01. O imparatorluk ki öylesine Anadolu’dan kopmuş ki; Kırşehir’de bir köyde bulaşıcı hastalıktan 400’ü de ölmüş köyden günler sonra bir jandarma devriyesinin o köyün çevresinden geçmesiyle haberdar oluyor!
Görülüyor ki; o iki üç siyasi parti ile ABD-İngiltere-İsrail beslemesi cemaat ve tarikatların okuma-yazma oranını %60 ila 80 olduğu iddiası yerle bir oluyor! İşin bu yönünü gören ve Harf Devrimine saldıran kesimler Osmanlı İmparatorluğunun tanıdığı kapitülasyonlar sonucunda açılan Misyonerlik okullarıyla ilgili tek bir harf bile edemiyor. Neden? Hem İslam’a hem Türkçeye saldırı ve yozlaştırma anlamına gelen Misyonerlik okullarından niye söz edemiyorlar?
Yabancılara tanıdığı ayrıcalıklarla koskoca İmparatorluğu sömürgeciliğin yatağı haline getirmiş hanedanın işlediği Misyonerlik cinayetlerini görmezden gelip Harf Devrimine ve Cumhuriyete saldırmak tam bir aymazlıktır!
1914 yılında Osmanlı ‘da yalnızca ABD’nin tam 426 Misyoner Okulu bulunuyor! Bu okulların çoğunun bina ruhsatı bile yok. Öğretmenler Houston merkezli misyoner örgütü Board kuruluşundan geliyor. Müfredata Osmanlı burnunu sokamıyor. 25 bin dolayında öğrenci var. Ayrıca ABD’nin 9 hastane, 10 dispanseri bulunuyor. (Bu hastanelerde dönen ihanetleri de yazacağız). Bu oluşumların 1879’daki değeri 100 milyon dolar.

  • Bir emperyalist ülke niye başka bir devlete bu yatırımı yapar?
    ABD’nin onca yoldan gelip böyle örgütlenmesinin nedeni ne? Board Misyonerlik Örgütünün 1924 tarihli Roger R. Trask’ın raporu bakın ne diyor. “Bu yığılmayı 1830 yılında imzalanan Ticaret Antlaşmasının sağladığı kapitülasyonlara dayanarak yaptık”! (Hani şu Lozan’da kaldırılan kapitülasyonlarla). Anlaşma gereğince ABD istediği yere konsolosluk açabiliyor. Ardından da okulu kurup misyonerliğe başlıyor. Bu okullarda yetişenler daha sonra Adana’da örgütlenip devleti tehdit eden sorunlar çıkarıyor. Abdülhamid bazı okulları kapatmaya kalkınca ABD Kentucky savaş gemisini İzmir’e gönderiyor ve geri adım atılıyor. Yetinilmiyor, 1902’de misyonerlik okullarına yeni haklar tanınıyor.
  • Hanlar Hanı denilen, Halife denilen Abdülhamid övüldüğü denli pekte büyük bir Han değilmiş demek ki!
    20 Kasım 1900 tarihli New York Times gazetesinde “Worship Send to Turkey” başlıklı haberde alınacak ayrıcalıklar 2 yıl önceden yazılabiliyor! Osmanlı ipin ucunu iyice kaçırmış. Bizzat Osmanlı Devleti yöneticileri bunu itiraf ediyor. 1891 ve 1894 tarihli Zühtü Paşa imzalı, 1892 tarihli Mihran Boyacıyan, 1898 tarihli Şakir Paşa imzalı raporlarda bu itiraf ediliyor. Mihran Boyacıyan raporunda aynen şöyle yazmış. “Yapılan düzenlemelerle birlikte kötü gidiş engellenememiştir. Lübnan elden çıkmak üzeredir ve memurlar dışında Türkçe konuşan kimse bulunmamaktadır. Lübnan ‘da Fransız -Amerikan okulları çekişiyor”.
    ABD’nin Misyonerlik Okulları görevlerini daha sonra çok iyi yerine getiriyor. Bulgar okulları Bulgaristan’ın kuruluşunda, Merzifon Okulu Pontus iyanın da, Adana Okulu Ermeni isyanında, Güneydoğu ‘daki okullar Fransız işgalinde karargâh görevi görüyor. O dönem Albay olan İsmet Paşa (TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:1, İçtima:1, Cilt:4 (2. Baskı 1942) shf 296) ne demiş. ” Milli Mücadelede bu içerideki hainlerle mücadele için az mı çile çektik”.
    Cumhuriyet ile birlikte bu eğitim kapitülasyonları da Lozan’da “ayrıcalık ” tanınmaksızın kaldırıldı. Okulların elindeki tüm ayrıcalıklar alındı. Hepsi “Türk Yasalarına uymak” ve “misyonerlik yapmamak ” zorunda bırakıldı. Eğitim ve Öğrenimde Birlik Yasası ve 1924,1925 ve 1926 genelgeleriyle hepsi hizaya çekildi.
    1926 tarihli James L. Burton, (Status and Outlook of Missionary Work in Turkey shf:2) imzalı Board Misyonerlik Örgütü raporunda şöyle deniyordu. “Gelişmeler üzerine misyonerler son derece umutsuz duruma düşmeye başladı. ” Cumhuriyet öylesine etkin işliyordu ki; hepsi tek tek kapandı. 1930’lara gelindiğinde “Misyonerlik yapma ayrıcalığı ” olmayan 6 Amerikan Okulu kalmıştı. 426’dan 6’ya…….
    Bunun üzerine ABD son şans olarak Türkiye ‘ye Büyükelçi ataması yapıp Joseph Grew adında bir “misyoner okulu savunucusu” göndermişti. Dönemin Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin direnişi ile Türkiye kale gibi davrandı. Grew; 3-17 Temmuz 1929 tarihlerinde hazırladığı durum değerlendirmesi raporunda üst yönetimini “kapitülasyon rejimini anımsatan herhangi bir söz ya da hareketten özenle kaçınılmalıdır” diyerek uyarıyordu. (Joseph C. Grew, Yeni Türkiye, shf:130)
    “Cahil kaldık” adlı dayanaksız ve yalan saldırıda bulunanlar 426 Hıristiyanlığı Yayma Okulu (yalnızca ABD’nin) için Osmanlı İmparatorluğuna ne diyecekler, acaba?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.