Atatürk’e mektup

 

Büyük komutan, büyük devlet adamı, büyük devrimci, büyük insan Mustafa Kemal Atatürk.

Sözcüklerle tanımlanması olanaksız bir dahi.

Seni dünya çok iyi tanıdı, önünde şapka çıkardı, saygı duydu.

Biz anlayamadık. Biz ihanet içinde olduk.

Bağımsızlık, özgürlük ve çağdaşlıktan başka bir şey düşünmediğini algılayamadık.

Ne söylesen haklısın.

Kabul eder misin bilmiyorum; özür diliyorum. Binlerce kez özür diliyorum.

Bağımsızlığın, özgürlüğün ve çağdaşlığın çerçevesini; cumhuriyetçiliğin, milliyetçiliğin, laikliğin, devletçiliğin, halkçılığın, devrimciliğin oluşturduğunu bir türlü bilemedik.

Bıraktığın değerlere sahip çıkamadık.

Hak etmedik mi ne?

Devrimciliğin, süreklilik gerektirdiğini kavrayamadık.

Bol, bol heykellerini diktik.

Sağlığında gerçekleştirdiğin devrimlerin bekçiliğini yapmayı yeterli sandık.

Devrimin özüne uymayan aymazlık içinde yan gelip yattık.

Eskimiş kurumların yerini, çağın koşullarına uygun yenileyemedik.

Atatürkçülüğün kalıplaşmasına, hatta devrimin dondurulmasına göz yumduk.

İdare-i maslahatçı, omurgasız bir toplum olduk.

Bir anlamda, eski düzenin savunucularına çanak tuttuk.

Ulusçuluk yerine, ümmetçiliğe davetiye çıkardık.

Koşulların değişeceğini hiç düşünmedik.

“Alın size bağımsızlık. Alın size özgürlük. İnsan gibi yaşayın. Çağdaş uluslar topluluğunun eşit bir üyesi olun” dedin de, kıymetini bilemedik.

Atatürkçülüğün sürekli devrimciliği gerektirdiğini unuttuk.

Emperyalizme diz çöktürdüğünü ve evrensel bir model oluştururken, sömürge durumundaki mazlum milletlerin önünü açtığını göremedik.

Büyük devletlerden yardım almayı onursuzluk sayardın ya, şimdi dilencilik övünç kaynağımız oldu.

Kurduğun kurumlar birer, birer kapatılıyor.

Bayramlarına kutlama yasağı geldi.

“4+4+4=başını ört” sistemiyle okul kitaplarından adını kazıdılar.

Dağların, taşların, derelerin satılıyor.

“Lozan” delindi. “Sevr” hortladı.

Bölücüler “Gizli tanık” oldu. Misak-ı Milli sınırlarını korumak isteyen askerlerin ise cezaevlerine gönderildi.

Dahili ve harici bedhahlar sardı dört bir yanımızı. Cebren ve hile ile bütün kalelerimiz zapt edildi. İktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet içinde.

Biliyorum, çok üzülüyorsun.

Ve diyorsun ki, “Ne duruyorsunuz? Birinci vazifeniz, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”

Büyük komutan, büyük devlet adamı, büyük devrimci, büyük insan, bilesin ki, değişimi yeni, yeni anlıyoruz.

Şuraya yazıyorum, küllerimizden doğacağız yeniden. Bekle bizi Atam!

Sen,

Dağlarda fırtına

Ovalarda zeytin dalı

Denizlerde dalgasın.

Sen,

Ufukta güneş

Güneşte özlem

Özlemde vatansın.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.