ATATÜRK DEVRİMLERİNİN İÇİ BOŞALDI

Karacabey kocaman bir köy. Nilüferliler çağdaş insanlar, ancak yöneticileri yargılanabilir.

Bu gün, Karacabey’in yetiştirdiği çok değerli insan ve çok değerli tarihçi Hayrettin Şahin’i konuk edeceğiz. Uludağ Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi Öğretim Görevlisi Hayrettin Şahin bir kaç ay önce emekli oldu. Dürüstlüğü, çalışkanlığı, üretkenliği ile tanınan Hayrettin Şahin özellikle öğrencileri tarafından çok sevilen bir isim. Burham, burham Atatürk kokuyor. Yurtseverliği O’nu öne çıkarıyor. Açık sözlü ve alçak gönüllü yapısıyla dost meclislerinin vazgeçilmezi dersek yalan olmaz.

Kendisi ile söyleşi yapmak istediğimi söylediğimde, hiç düşünmeden “Niye olmasın” dedi. Bu gün,   çiçeği burnundaki emekli öğretim görevlisi Hayrettin Şahin Hocamızla birlikte oluyoruz.

Ben sordum, Şahin Hocam hiç sakınmadan dobra, dobra yanıtladı:

K.H. -Hayrettin Hocam, klasik bir soruyla başlayalım isterseniz, öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz?

H.Ş. -Karacabey Karakoca Köyü’nde doğdum. İlkokulu köyümde okudum. Ortaokulu, Bursa Çelebi Mehmet Orta Okulu, liseyi, Bursa Erkek Lisesi’nde okudum. Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi, Türkiye Cumhuriyeti ve Devrim Tarihi Kürsüsü’nden mezun oldum.

Karacabey İmam Hatip Lisesi’nde, Tarih Öğretmeni olarak mesleğe başladım. Orhaneli Lisesi’nde, Bursa Atatürk Lisesi’nde Tarih Öğretmeni olarak görev yaptım. Bursa Erkek Lisesi Müdürlüğü ve Osmangazi  İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde Şube Müdürü olarak görev yaptım. Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştım ve 2019 yılının Ekim ayında emekli oldum.

“Türk Devrim Tarihi 1-2” ve “Atatürk’ün Söylevi ve Düşünce Dünyası” adlı yayınlanmış ders kitaplarında imzam bulunmaktadır.

K.H. -Neden Atatürk ilkeleri ve devrimleri üzerine yöneldiniz? Özel bir sebebi var mı?

H.Ş. – Hayrettin Şahin,1924’de gelme bir Selanik göçmeni torunudur. Atatürk sevgisi ve minnettarlığının yoğun olduğu bir ortamda doğup büyüdüm. Yurttaşı olduğum Türkiye Cumhuriyeti tarihini öğrenmek; sonra da bilimsel olarak öğretmek gibi onura ulaştım.

Ülkemizde tarih, daha çök bir övünme veya yergi alanı olarak değerlendirilmiştir. Biliyoruz ki tarih bir bilimdir; bilim ise olay ve olguları akli yöntemle inceleyerek ortaya çıkarır. Tarihimizi,  bilimsel yöntemle ortaya çıkarmak, ulusumuza öğretmek; ulus kimliği ve ulus bilinci yaratmak, sonra da dünyaya Türk kimliğini tanıtmaktır. Devrim kavramına gelince; devrim, tarihin hızlandırılmış halidir, aynı zamanda da bir halden diğerine geçiştir. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, dünya tarihi açısından kendine özgüdür ve de tektir. Çünkü; dünyayı paylaşmak amacıyla çıkmış olan 1. Dünya Savaşı sonrası kurulmuştur. Savaş sonrası yıkılan Osmanlı Devleti ve işgal edilmiş bir vatan var. Bu ortamda Mustafa Kemal önderliğinde halk emperyalizme karşı bağımsızlık; hanedana karşı ulus egemenliği savaşımını kazanmıştır. Sonunda ulusal devlet, ulusal egemenliğe dayalı bir rejim ve laiklik üzerine kurulmuş bir sistem. Kısaca özetlemeye çalıştığım bu alan önce ilgimi çekti, sonra ise bende bireysel göreve dönüştü.

K.H. -Türkiye’nin geldiğimiz durumu itibariyle Atatürk’ün ve Atatürk devrimlerinin tam olarak anlaşılabildiğini düşünüyor musunuz?

H.Ş. – Türkiye Cumhuriyeti, ortaya çıkış haliyle kendine özgü tek dedik. Mustafa Kemal önderliğinde kuruldu dedik. 1919’dan 1923 yılına gelinceye kadar hem kurtuluş hem de kurucu bir süreç yaşanmıştır. Kurtuluş, emperyalizme karşı “Ulusal Kurtuluş Savaşı”, Baş Komutan Mustafa Kemal.  Kuruluş, Kongreler ve TBMM toplanmasına önderlik ve başkanlık yapan Mustafa Kemal ki, O, TBMM 1921 de Teşkilat-i Esasiye’yi kabul ederek (Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur)ve diğer kararlarla yeni bir rejim kurmuştur. Kısaca Mustafa Kemal, hem kurucu Önder, hem de Kurtarıcı Önder olmuştur. 1947 den sonra ise kurtarıcı yanı yani, övgüsü öne çıkmaya başlamıştır.

               1950’den sonra devrimcilik, laiklik ve devletçilik ilkeleri ötelenmiştir. Genellikle diğer ilkelere ve kahramanlığına vurgu yapılarak devrimlerin içi boşaltılmıştır. Kahramanlık övgüsü abartılmıştır. Kurtuluş Savaşının emperyalizme karşı yapıldığı bir kenara bırakılıp, kahramanlık efsaneye dönüştürülmüştür. 1980’den sonra da halkçılık ilkesi ötelenmiştir. 90’lı yıllara geldiğimizde ise Kemalizm’in içi boşaltılmış durumdadır. Daha sora milliyetçilik, ümmetçiliğe, cumhuriyetçilik tek adamlığa dönüşmeye başlamıştır.

               Şimdi, Türk Devrimi yeniden değerlendirilerek, tarihsel kimliği yeniden sorgulanacak; tarihimiz ve geleceğimiz üzerine bilimsel tartışmalar başlayacaktır. Kurtuluş ve Kuruluş değerlerimiz bilimin imbiğinden geçerek, yaşanılan yüzyıllık deneyimden de yararlanılarak; ulusal bütünlüğün ve ulusal bağımsızlığın önemi akılcı biçimde kavranılarak içselleştirilecektir. Çünkü, kendi iç bütünlüğünü sağlayamamış uluslar emperyalizme yem olur. Biz bu bilinçle kurulduk.

K.H. -Türkiye bir akademisyen gözü ile baktığınızda gelişen bir ülke mi? Siz çağı yakalama, uygar bir medeniyet olma amacı içinde olduğumuzu düşünüyor musunuz?

H.Ş. –  İlave tüm devrimler, karşı devrim süreci yaşar. Ancak bu yaşanırken; karşı devrimi yapanlar devrim ve devrimcinin adını açık açık söyleyerek mücadele ederler. Bizde söyleyemediklerine göre bunu iyi değerlendirmek gerekir. Bu da bize Atatürk adının  gücünü gösterir. Cumhuriyet değerleri ve kazanımları duygusal düzlemde kaldı. Atatürk sevgisi, Atatürk devrimi ile bütünleşmeliydi. Bu gerçek bir ironi, Atatürk sevgisi Atatürkçülüğü gölgelemiş sanki. Manevi mirasım dediği akıl ve bilime sarılmalıyız. Ulusumuzun sağduyusuna ve kültürüne güvenmeliyiz.

K.H. -Peki bir Karacabeyli olarak, dışarıdan bakıldığında siz Karacabey’i nasıl görüyorsunuz?

H.Ş. –   Benim için dünyanın en güzel yeri Türkiye, Türkiye’nin en güzel yeri Bursa, Bursa’nın en güzel yeri Karacabey, Karacabey’in en güzel yeri de Karakoca Köyü’dür. Doğup büyüdüğümüz yerleri, oranın sakinleri ile konuşarak, anlaşarak geliştirmeliyiz. Bu da yerel kültürdür. Ben bu konuda duygusalımdır. Karacabey tam anlamıyla kasabadır.

K.H. – Hayrettin Hocam, Karacabey’in; Nilüfer’i ve Nilüfer’in  yaşam standardını yakalayabileceğini düşünüyor musunuz?

H.Ş. -Nilüfer uzaktan nasıl görünüyor bilmiyorum. Böyle bir soru sorulduğuna göre; dışarıdan tam çağdaş bir kent görünüyor herhalde. Otuz yıldır bu ilçede yaşıyorum. Sıfır bir bölge devralan yerel yöneticilerin sorumluluğundaki Nilüfer, fiziki anlamda yağmalanmış bir bölgeden ibarettir. Yaşayanlar çağdaş bir toplum ama yönetenlerin gelecekte kent bilinci mutlaka sorgulanacaktır. Nilüfer’in sosyo-kültürel yapısı siyaseten sömürülmüş bir bölgedir. Yakın gelecekte bu konu mutlaka araştırmalara konu olacaktır. İçinde yaşadığımız yerin değerini kavramalıyız. Onun üzerinde düşünmeliyiz. Sanıyorum buna “Kent bilinci” denir. Kentimizi her türlü siyasetin üzerinde tutmalıyız. Siyasal yandaşlık ilkel bir duygudur. Bilinç demiyorum. Siyasal bilinç, örgütlenir denetler bireysel çıkar peşinde koşmaz.

K.H. -Dışarıdan bakıldığında Karacabey’i nasıl görüyorsunuz,  genelde bu soruyu gurbetteki Karacabeylilere sorduğumda aldığım yanıt “Kalabalık, büyük bir köy” oluyor. Bu konuda sizin yorumunuz nedir?

H.Ş. -Sanıyorum yukarıda söyledim. Ancak yanıt, sizin sorunuzun içinde de yer alıyor.

K.H. -Aslında çok da siyasete girmek istemiyorum ancak sizler gibi dürüst, üretken, çalışkan, yurtsever insanların siyasetin dışında kalmasını doğru bulmuyorum. Bu nedenle izninizi isteyerek  şu soruyu yöneltmek istiyorum: Hayrettin Şahin, uzun yıllar ülkesine ve ülke insanına, başarı dolu eğitim hizmeti verdi. Şu anda genç bir emeklisiniz. Engin deneyimlerinizden ve bilgilerinizden yararlanmayı düşünen bir partiden başkanlık ya da milletvekilliği teklifi gelse nasıl karşılarsınız?

H.Ş. -2008 den bu yana CHP üyesiyim. Siyaset, toplumsal ve ulusal alanda yurttaş sorumluluğunu yerine getirme aracıdır. Şu anda teklif yok ancak, Partimden böyle bir istek gelirse değerlendirmeye alabilirim.

K.H. -Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim Hocam.

H.Ş.- Ben teşekkür ederim. Meltem çalışanlarına saygılarımı ve sevgilerimi sunarım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.