Bilişim kaçıyor, hukuk kovalıyor
İnsan nerede yaşıyorsa oraya hukuk gerekiyor. Çünkü insanın olduğu her yerde adaletsizlik baş gösteriyor.
Güçlüler ile kurnazlar, güçsüzler ile akıllıları bir punduna getirip alaşağı ediyor. İyilik baş tacı olsa da kazanan hep kötüler oluyor. Bu adaletsizliği ortadan kaldırmak için de adalet sistemi gerekiyor.
* İç sesinizin ne dediğini duyar gibi oldum. Hangi ADALET? Kime ADALET? Neye ADALET?
Türk Dil Kurumu’nda hukuk kelimesi, “Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünüdür” olarak tanımlanıyor.
Günümüzde en çok kabul edilen tanımı ise: “Belirli bir zamanda belirli bir toplumdaki ilişkileri düzenleyen ve uyulması devlet yaptırımına bağlanmış kurallar bütünüdür”.
Eskiden bilişim yoktu ki hukuku olsun. Şimdi var ama kafalar epey bir karışık, “Bu hukuk nasıl olsun?”
İnternetin icat olmasıyla ve bilişimin yaygınlaşmasıyla suçun sanal ortama kayması sonunda Bilişim Hukukunu yarattı elbette. Lakin yarattığın kanunu oradan çekiyorsun burası açık kalıyor, oraya bir patch (yama) atıyorsun buradan deliniyor. Al bu yasayı şuraya tıka, al oradan bir fıkrayı öte tarafa uygula derken hukuk sisteminin de feleği şaşmış durumda.
Bursa Adalet Sarayı Konferans Salonu’nda yapılan panelin konuşmacıları, Bursa Barosu’ndan Dr.Av. Ş. Cankat TAŞKIN ile Yer Sağlayıcı-İnternet Veri Merkezi İşletmecisi Dağhan Uzgur idi.

(Bilişim Hukuku Uluslararası Uyuşmazlıklar – Dr. Av. Ş. Cankat Taşkın)
Eğer gündem oluşturabilecek bir sosyal medya mecrası ise bu, sitenin tamamının kapatılmasını Anayasa Mahkemesi bile iptal edebiliyor. Yasa diyor ki teknik olarak imkanı yoksa tamamını kapatın. Buradaki mahkemenin aldığı kararı uygulamayan bir şirket söz konusu ise doğal olarak şirketin de bundan zarar görmesi doğal bir sonuç oluyor. Sosyal medya da şöyle bir çözüm öneriyor. Siz bu sayfaları Türkiye’den ziyaret ediyorsanız buradan göremiyorsunuz. Herhangi bir ülkeden görebiliyorsunuz. Aslında içerik yerli yerinde duruyor.
Yer sağlayıcılar, içerikleri barındıranlardır. Erişim sağlayanlar da bu içerikleri internete ulaştıranlar. Bir de bizim şirketimiz gibi yer sağlayıcılara yer sağlayanlar var. Bizim verilere müdahale etme şansımız yok. Sağladığımız yerde ne yapıldığını bilemeyiz.
(Kiraladığınız PTT posta kutusunda sakladığınız yasa dışı bir evrak ile ilgili PTT’nin suçlanması gibi.)Bu konuyla ilgili BTK tarafından yeni düzenlemeler hazırlanıyor.
Çıktığında ‘izlenecek miyiz’ endişesi yaratan kanunda tanım ve kapsam çok tartışılıp tam netleşmediğinden, sadece nereden nereye bağlandığınız bilgisini değil, girdiğiniz siteleri de kayıt altına aldı bazı servis sağlayıcılar. Olaylar olduğunda sosyal medya mecrasındaki yavaşlamanın en büyük etken de, girdiğiniz bütün sitelerin bir takım cihazlar içinden geçirilip, hem URL engelleme ile ilgili hem de girdiğiniz sitelerin tespiti ile ilgili bir takım uygulamalardan geçiyorsunuz.
Evinizdeki internetinizi paylaşıyorsanız ve sizin ağınızdan bir suç işlenmişse ilk olarak aboneye gelecektir soruşturma. Bilgisayarınızda yapılan incelemede suç teşkil eden bir şey bulunmaz ise suçu işlemiş sayılmıyorsunuz. Ağa bağlı diğer bilgisayarlar sonradan tespit edilip incelenecektir. O yüzden arkada ağı kullananlarla ilgili detaylı bir kayıt tutulması gerekmekte.
Sadece IP numarasından hakim ve savcılar mahkumiyet verebiliyor.
* Bence bu da karar vericilerin teknolojiyle olan yakınlığı/uzaklığı ile ölçülebiliyor.
Özel hayatınınızın gizliliğinin ihlal olduğunu düşünüyorsanız ve içeriğin engellenmesini istiyorsanız doğrudan TİB’e başvurabiliyorsunuz. Başvururken ihlale neden olan URL’leri yazmayı unutmayacaksınız. TİB’in kararının size bildirildiği saatten sonraki 24 saat içinde kararı Sulh Ceza Hakimine bizzat sunacaksınız. O da kararını en geç 48 saat içinde açıklayıp kararı doğrudan başkanlığa yollayacak. Gecikmede sakıncalı hal olduğu hallerde TİB başkanı kararıyla içerik erişim yasağı konulabiliyor. (TİB’in Bakanlar Kurulu yapılanması olduğunu ekleyelim. Bazen kişisel ya da siyasal amaçlarla uygulanması mümkün)
“Avrupa Konseyi Siber Suçlar Sözleşmesi var. Bu sözleşmeye taraf olan ülkeler için bağlayıcı. Ve sadece soruşturma usulleri bakımından düzenlenmiş. Uluslararası Mahkeme gibi bir şey yok.
Her ülkenin değerleri farklı olduğu için ortak bir hukuk da oluşamıyor.” diyorlar.

Unutulma Hakkı ilk olarak Arjantin’de, sonrasında AB’de kabul edilmiş bir hak. Kişisel bilgilerin arama motorlarından silinmesini isteme talebine unutulma hakkı diyoruz. İçerik kaldırılmıyor, sadece aramalarda çıkmıyor. Biz AB üyesi olmadığımız için bunu talep etsek de Google bunu yapmak zorunda değil. (Sorun çıkartmadan kaldırıldığına dair bir örnek geldi izleyiciler arasından)
Her türlü verimiz işleniyor. Bununla ilgili bir engelleme kararı yok. Mecliste böyle bir çalışma da yok. Çünkü ucunun nerelere dayanacağı meselesi olduğundan bu yüzden de böyle bir yasa hazırlanmıyor.
Tüm içerikler yurt dışında olunca bizim kapasitemiz buna yetmiyor. Bir de üzerine yurt dışı kaynaklı DDOS saldırılar gelince Türkiye’nin internet erişiminde çok ciddi problemler yaşanıyor.


Tüm ülkelerden yapılan toplam 4618 başvurunun 1761’i Türkiye’den yapılmış. Türkiye’nin başvurularından % 23’ü haklı bulunmuş. 486 mahkeme başvurusundan 450’si Türkiye’den gitmiş. Toplam 4131 idari başvurudan 1761’i Türkiye’den yapılmış. Toplam 11 bin 92 içerikten 8092’si hakkında Türkiye ihlal ve çıkarma talebinde bulunmuş. Toplam 402 hesap engellemesinden 414’ü Türkiye’den gerçekleşmiş. Toplam 3353 twit engellemesinin 3003’ü Türkiye’ye ait.
13 Temmuz 2014 Vatan Gazetesi’nde yayınlanan bir habere göre; Türkiye Net Crime adlı perdelemeye yarayan bir programa 40 milyon euro harcamayı göze almış.
Katılımcılarının hukuk insanlarından oluştuğu panelin hukukî terimlerle anlatıldığı kısmını hukuk insanlarına bırakarak, biz sade vatandaşların anlayacağı dilden olan taraflarını anlatmaya çalıştım dilim döndüğünce.
Değişen dünyanın değişen değerlerinin ne kadar değişmiş olduğunu tek bir söz ile anlatan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi’ye bırakarak bitirelim yazımızı:
“Türkiye’deki tüm şeker fabrikalarını toplasan bir Candy Crush etmez”