Zaman, sizinle doğar, sizinle yaşlanır

Sel gibidir.

Önünde duramazsın.

Bazen, su gibi akıp gitsin istersin.

Bazen, duvara asılı bir resim gibi olduğu yerde öylece dursun istersin.

Zaman, sizinle doğar.

Sizinle yaşlanır.

Sizinle kaybolup gider.

Öyle bir ırmağın içindeyiz işte…

Sizin veda ettiğiniz zaman içinde sadece sizden geriye kalanlar yaşar.

Ne bırakabilirsiniz geriye?

Sizi ne taşır zaman içinde?

Misal; Büyük Atatürk, sadece güzel bir ülke değil, aynı zamanda kendimiz olmayı bıraktığı için yaşar bizimle…

Kendimiz.

Paha biçilemez bir değer.

Paha biçilemez bir özgürlük…

Dün, Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 99. yılıydı.

İzmir’de son bulan Kurtuluş Savaşı’nın son düşmanı Anadolu topraklarından ayrıldığı da asıl başlamıştı büyük savaş.

Artık ülkeler işgal edilmiyor.

Kendi içinde birbirine düşürülüyor önce…

Sonra birilerinin gelip kardeş kavgasını bitirmesi bekleniyor.

Sonra…

O birileri geliyor, kavgayı bitirir gibi yapıyor, alacağını alıp, geriye bir şey kalmadığını görünce Afganistan, Irak, Suriye örneklerinde olduğu gibi ardına bakmadan çekip gidiyor.

Kurtuluş Savaşı’nı, Kurtuluş Savaşı sonrası liderliği anlamak için bu örneklerden yola çıkanların Cumhuriyetin ne kadar kıymetli olduğunu…

Nasıl büyük bir miras olduğunu anlamaları hiç de zor olmayacaktır.

Büyüklerden sıkça duyarız ya…

“Allah bu millete bir daha böyle günler göstermesin” diye…

Bu temenni için rehberimiz belli…

Yolumuz belli…

Zamanla başladık ya yazıya zamanla bitirelim öyleyse…

Her şeyi yazarım da
zamanı yazamam –
o yazar çünkü
beni.

Yazar beni
yavaş yavaş
özenli –
azalta azalta
görkemli –
sanki
dolduracakmış
olduracakmış
gibi.

Hâlbuki
sıyırıp düşürmüştür
tırnağımdaki çürüğü
parmağımdaki yarayı
kabuk kabuk
geçirmiştir –
geçerken, sanki
çoğalta çoğalta
yazarak
beni:
özenli
görkemli.
(Oruç Aruoba)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.