Yürüyorlar…

15 Haziran’da başlayan yürüyüşte on dokuz gündür gördüğüm sadece bu:
Yürüyorlar…
Ha bir de bol bol fotoğraf çekiyorlar.
‘Selfie’ler, canlı yayınlar, toplu fotoğraflar, paylaşım üzeri paylaşımlar…

Öte yanda yürüyenlere yapılan yorumlara bakıyorum da, Kılıçdaroğlu sanki yürümüyor da, kuvvetlerini toplamış, sefere çıkmış, İstanbul’u almaya gidiyor.
Sanki İstanbul bizim değil, sanki Kılıçdaroğlu bizden değil, sanki kendisine destek verenler dost değil.
Sanki adam Ankara’yı yok etmiş, sanki ülkenin varını yoğunu cebine indirmiş, sanki milletin namusuna göz dikmiş de, sanki yolunun üzerindeki insanları kılıçtan geçire geçire, geçtikleri şehirleri yaka yıka, kıra döke, ganimetleri cebe indire indire yol alıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’na bakıyorum, 70 yaşında bir adam. Yürüyenlere bakıyorum, pek çoğunun yaşları 40+.
Havaya bakıyorum, güneş tepede neredeyse 40 dereceleri görmüş,. Yollara bakıyorum, yollar uzun. Günler desen, yollardan uzun.
Bir de dönüp kendime bakıyorum, bu sıcakta evden çıkıp markete kadar yürümek bile zûl geliyor.
Akşam serinliğinde giderim diyorum…

Yürüyenlere yapılan yorumlara bakıyorum; ‘bu yürüyüşçüler teröristler ülkeyi zapt etsin diye yola çıktı’ diyor bir kısım sosyal medya. (21 Ekim 2009’daki davullu zurnalı bol açılımlı Habur karşılaması neydi?)
15 Temmuz’da yürümediniz ama diyor. (Yenikapı’daki kimdi?)
Daha önceki adaletsizliklerde niye yürümediniz o zaman diyor. (Gönül sabreyle sabreyle de, sabır taşı da çatladı sonunda.)
Yürüyeceksiniz de ne olacak diyor. (Hiçbir şey olmazsa spor olur. Siz dert etmeyin.)
Gidin de gelmeyin diyor. (Niye, burası size babanızdan mı miras kaldı?)
Yürrü, anca gidersin diyor. (Çok sevinme, yürüyorlar ama gitmiyorlar.)
Hele bizim şehrin sınırlarına gelin bak sizi nasıl karşılayacağız diyor. (Tehditin bini bir para!)
Demekle kalmayıp, gübreyle, taşla karşılıyor. (Sözün eyleme dönüşmüş hali!)

Yürüyenlere bakıyorum, onlar dura kalka yürümeye devam ediyorlar.
Ha bir de bol bol fotoğraf çekinmeye…

Ortada ‘niye yürüyorsunuz’ soruları kadar, ‘biz yürüyoruz, siz niye yürümüyorsunuz’nazireleri de var. Bir de yürüyüşe katılmayan figürlerin ‘niye yürümüyorum’ açıklamaları.
Destekleyeni, desteklemeyeni, en kötüsü de köstek olmak isteyeniyle sürüp gidiyor yürüyüş.
Yürüyüşün altında, ardında, arkasında başka bir niyet var mı bilmem.
Benim gördüğüm bu yürüyüş zararsız, kendi halinde, enerjisi yüksek, azimli, neşeli, cümbüşlü, eğlenceli bir yürüyüş.
Bir tepki, bir ses verme, bir kendine saygı, bir onurlu duruş, bir sessiz çığlık.
Yürüyüşe köstek olma sevdalılarına bakıyorum, kaplarına sığmıyorlar.
Ah bir ellerine geçirseler şu yürüyenleri…
– Ama neden? Yürüyorlar diye mi?
****
Geldiğimiz noktada,
15 yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği bir ülkede adalet yollarda aranıyor.
O yollar ki kalkınmaya örnek gösteriliyor.
O zaman insan sormadan edemiyor,
Bu ne adalet, bu ne kalkınma arkadaş?

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.