Yüksek Ökçeler’in dayanılmazlığı

Orta 1’deydim. (Şimdinin 6. sınıfına tekabül eder)
Yazdığım bir kompozisyon üzerine Türkçe öğretmenimiz Hakkı Vural, sınıfımız 1-B adına iki kitap hediye etmişti bana.
Kitaplardan birisi Ömer Seyfettin’in Yüksek Ökçeler’i, diğeri de Mahçupluk İmtihanı idi.
Son senelerde moda olan aşırı yüksek topuklu platform ayakkabıları gördükçe, aklıma hep o Yüksek Ökçeler öyküsü gelir.
Ömer Seyfettin Yüksek Ökçeler isimli hikayesinde topuklu ayakkabı giymeyi seven bir kadından bahseder.
Küçük yaşta evlendirildiği ve zerre kadar hazzetmediği kocasının ölümünden sonra düzene ve namusluluğa olan aşırı düşkünlüğünü, evinden ve evinde çalışanların nizamından çıkartan bu kadın, evin içinde sürekli yüksek topuklu ayakkabılarla geziyor. Ev de çalışanlar da son derece düzenli bir şekilde yaşayıp giderlerken evin hanımında bacak ağrıları ve baş dönmeleri hasıl olmaya başlıyor ve evin hanımı doktor tavsiyesi ile topuklu ayakkabılarına veda etmek zorunda kalıyor. Yüksek ökçelerin ortadan kalkmasıyla evde bir düzensizlik, bir ahlâksızlık alıp başını gidiyor. Bunun sebebini merak ederek çalışanlarını izlemeye başlayan evin hanımı. Bir gece çalışanlarının konuşmalarına şahit oluyor. Gözetlendiklerinden habersiz kendi aralarında konuşan çalışanlar, hanımın yüksek ökçeli pabuçlarından vazgeçişinden ve artık topuk seslerinin olmamasından dolayı hanımın yanlarına yaklaştığını fark edemediklerinden öykünüyorlar.
Evin hanımı o an bütün o nizam ve bütün o düzenin yüksek ökçeler sayesinde varmış gibi göründüğünü anlıyor.
Hikâyenin sonunda; evin hanımı sağlık sorunlarına rağmen yüksek ökçeli ayakkabılarını tekrar ayağına geçiriyor, evin -görünen- düzenini tekrar sağlıyor, görünmeyenleri de görmezden gelmeyi tercih ediyor…
****
İlk çağlarda, ayağı taştan-topraktan-dikenden  korumak için avlanan hayvanların kurutulmuş derilerinin ayaklara bağlanmasıyla başlayıp, şimdinin birbirinden gösterişli ayakkabılarına kadar varan bir yolculuktur ayakkabının yolculuğu
Ayağı zeminden koruma işlevinin ikinci plana düştüğü, ayakkabının vazgeçilmez bir aksesuar olduğu, rengarenk, model model ayakkabılarla dolu bir dünyayız çok uzun zamanlardır.
Tabi bu ayakkabı dünyasının içinde en ön sırayı yüksek topuklu olanlar alıyor.
Topuklu ayakkabıların kadın dünyasında ve dolayısıyla erkek dünyasında ne kadar önemli bir ayrıntı olduğunu hepimiz biliriz. Ayağa giyilen bir ayakkabıyla çirkin bir ayak dahi cazip bir hal alabilir.
Ve ufak bir sır: bir kadının hiçbir zaman yeterince ayakkabısı olmaz. Muhakkak hep bir eksiği vardır.
Genelde de o eksik acilen(!) telafi edilmelidir…
****
Magazin dergilerindeki yer alan cemiyet hayatı haberlerinin fotoğraflarına göz attığınızda ya da herhangi bir alışveriş merkezinde dolaşan hanımlara dikkat ettiğinizde hepsinin ayağında inanılmaz yükseklikte topukları olan ayakkabılar görürsünüz.
70’li yıllarda apartman topuk modası vardı hani.
Şimdiki modanın adı da rezidans topuk olsa gerek.
Pek çok kişinin üzerinde durmakta zorlandığı ama inatla giymeye devam ettiği bu “rezidans” topuklar sayesinde insanların duruşları da bir garip görünüyor. Rahat yürüyemediiklerinden dolayı üzerlerine giydikleri kıyafet, özenle tarattıkları saçları ve özenle yaptıkları makyajları bir anda buhar olup uçuyor.
Sindirella’nın üvey kardeşleri misali ayaklarını tepiştirdikleri ayakkabılarda ızdırap çeken ayakları, dizlerinin bükülmesine ve bellerinin eğrilmesine sebep oluyor.
Duruş bu hale gelince de karizma yerle bir oluyor.
Yine de yüksek topuk her şeye rağmen hepimiz için vazgeçilmez bir nimet.
Biliyoruz ki insanlar için biraz uzunca bir boy pek çok şey ifade ediyor.
Kimse konuştuğu kişinin göz hizasının altında olmak istemiyor.
Kişinin giydiği ayakkabı makul yükseklikte ve ayağının yapısıyla uyumlu ise o kişinin duruşu ve dolayısıyla kendisine olan güveni de perçinleniyor.
Görsel olarak da beğenilerin ayağa odaklanmasıyla beğenilmenin hazzı iyice yükseliyor.
Siz bakmayın dost başa düşman ayağa denildiğine. Eskiler düşmanlarının yüzüne bakamayacak kadar edeplilermiş. Şimdi herkes herkesin gözünün içine baka baka…
Bizim dediğimiz anlamda ayağa bakmak ahenkli bir görünüm adına
****
Her ne kadar güzel olursa olsun sürekli yüksek ökçeli ayakkabılarla dolaşmak sağlık açısından oldukça sakıncalı.
Ben’ce, çeşitli yüksekliklerde ayakkabılar giyilerek kasların esnekliği kaybettirilmemeli. Sürekli yüksek topuklu ile dolaşanlar bir zaman sonra belli bir yüksekliğin altında ayakkabı giyemez hale geliyorlar.
İyi giyinmenin en önemli noktasının yerine göre giyinmek olduğunu var sayarsak, ayakkabı seçimi de bununla bağlantılı olarak kendiliğinden oluşacaktır.
Bu arada;
Yüksek ökçeli ayakkabıların sadece kadınlar için üretildiğini düşünmeyin, erkekler için de gizli boy uzatıcı ayakkabılar var.
Eskinin “ağır abilerinin” arkalarına basarak giydiği yumurta topuklu ayakkabıları da unutmayalım
Onlar da rakiplerine bir topuk boyu dahi olsa boylarıyla fark atmak istiyorlardı demek ki… 🙂
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.