Yenilgi Başka Nasıl Açıklanır?

Spor karşılaşması olsa, skor levhasına bakarız. Seçim olsa  sandıklardaki sonuçlara bakarız. Sanatsal bir yarışma olsa alkışların şiddeti sonucu açıklar.

Ya dış politikadaki yenilgiler nasıl anlaşılır?

Hele işin içine dış politikada “ortak tutum, m,ll, birlik” gibi kafa karıştırıcı sözler girerse?

Elbette zaman içinde bu yenilgilerin sonuçları kendini gösterecektir. Ne var ki ülkeleri dış politikada maceraya sürükleyenler asla yenilgilerini itiraf etmezler. Bunun sonucu olarak istifa edip çekip gitmeyi hiç bilmezler.

Amerika Birleşik Devletlerinin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) eş-başkanlığına soyunanların üstlendikleri görev gereği yürüttükleri ve “komşularla sıfır sorun” adını verdikleri saldırgan dış politika çoktan çöktü. Hele Suriye konusunda iflas ettiler. Ne yazık ki Türk vatandaşları basın üzerindeki tahakküm nedeniyle bu yenilgiden haberdar olamıyor.

Gerçeklerin halktan gizlenmesi için olağanüstü çaba harcanıyor. Yenilginin olağan sonuçları başka gerekçeler uydurularak şimdilik gizlenebiliyor. Ama bu gizleme çabaları nereye kadar sürecek?

Yandaş ve esir alınmış basın, son birkaç gün içinde Suriye sınırımızı geçip topraklarımıza geçenlerin sayısındaki anormal artışı gizleyemeyince çarpıtarak verdi. Her zaman olduğu gibi sınırı geçenlerin sayısındaki artışı “Esad Zulmü” ile açıklamaya çalıştı. Peki  ne oldu da sınırı geçenlerin sayısı birden bire günde  3-5 bini buldu?

Suriye'ye yapılan emperyalist saldırımın ilk günlerinde Suriyeli sığınmacıların sayısının yüz bini geçebilmesi için olağan üstü çaba gösterildi. Sığınmacıların sayısını artırmak için paralar dağıtıldı. ABD'den ünlü artistler bile getirildi. Böylece sığınmacı kamplarındaki insanlar arasına yerleştirilmiş her cinsten terörist gizlenebilecekti.  

Beşar Esad daha rahat hareket edebilmek için kuvvetlerini Türkiye sınırından çekti. Boşalan bölgeye dünyada ne kadar kiralık katil varsa değişik örgüt adları ile doldu. En sonunda bu örgütler kendi aralarında bile çatışmaya başladı. Daha acısı 30 yıldır ülkeye kan kusturan PKK sınırımızda bir devletçik kurduğunu ilan etti ve PKK bayrağını sınır kapımıza dikti.

Bu durum yenilginin ilk açık göstergesi idi. Basın kullanılarak yenilgi gizlendi. Sınırı ele geçiren PKK'nın adı PYD olarak lanse edildi. Bu gurubun sözcüsü Salih Müslim Türkiye'ye gelerek Dışişleri Bakanlığı ile resmi görüşmeler bile yaptı. Salih Müslim basında öyle şirin gösterildi ki ne Türkiye'de okumuşluğu kaldı ne adının Müslim oluşu…

Salih Müslim'i o kadar “sevdik” ki kısa sürede ikinci kez Türkiye'ye geldi. Doğrusu “iyi” çocuktu. Davutoğlu'nun “hatırı” için PKK bayrağını indirmiş, yerine Kürt Konferansı bayrağı çekerek AKP'yi zor duruma düşmekten kurtarmıştı.

Ne var ki sınıra dayanan Suriyeli sığınmacıların sayısı her gün artıyordu. Bazı gazeteler sayıyı 3 bin olarak söylerken, bazıları da 5 binlerden söz ediyordu. Açılımdan sorumlu bakan ise 3 bin rakamı doğrudur dedikten sonra net sayıyı bin 25 olarak açıklıyordu.

Peki sınırda neler oluyordu?

Beşar Esad taktik olarak boşalttığı Türkiye sınırına doğru giderek yaklaşıyor, sınırımıza yakın bölgelerdeki terör kuvvetlerini ve destek verenleri süpürüyordu. Bu kişiler de çaresiz kendilerini ateşe atan Türkiye'nin  topraklarına akın akın geçiyordu.

Uzun sözün kısası Suriye'deki terör gurupları yenilmişti. Ama esas yenilen Türkiye ve onu ortada bırakan ABD ile dış politikaları idi.

Şimdi, AKP iktidarının en büyük sıkıntısı, bu yenilgiyi halka anlatabilmek.

Bakalım yandaş ve esir alınmış basın bu işin altından kalkabilecek mi?

Öyle ya, bir büyük yenilgi halka nasıl açıklanabilir ki?

NATO tarafından örgütlenen Gladyo bu dönemde tasfiye edilme adı altında pervasızca eylemlerini sürdürmektedir.

Fişleme Gladyo özentilerinin en hafif eylemidir.

Fişlemelerden sonra sıra şişlemeye gelmektedir. Şişlemenin en alçakça olanı ise arkadan sinsice yaklaşarak yapılanıdır…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.